Kuşlar (The Birds) Üzerine Bir Kitap – Hakan Bilge

Alfred Hitchcock?un gerilim filmi The Birds (1963, Kuşlar) akademisyen-yazar Camille Paglia tarafından enikonu masaya yatırılarak handiyse plan plan, sekans sekans tahlil edilmiş. Kitaptaki asıl ilgi çekici nokta şu: Hitchcock?un kişisel vizyonunun, sözümona bir özne olarak takıntılarının, sözgelimi kadınlara yönelik ilgisinin, insan tabiatına bakışının, sürükleyici ve tatlı bir dille, entelektüel bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Citizen Kane Üzerine Bir Kitap – Hakan Bilge

?1940?lardan beri sinemada sözü edilmeye değer ne varsa Citizen Kane?den etkilenmiştir.? (François Truffaut) İngiliz akademisyen Laura Mulvey; gösterime girdiği yıl eleştirmenleri şaşırtan, gişede umduğunu bulamayan fakat zaman içinde kıymeti anlaşılan, bugün ise sinema tarihinin en önemli filmlerinden biri olduğu kuşku götürmeyen, Orson Welles?i dahi statüsüne yükselten başyapıtlar başyapıtı Yurttaş Kane?i (Citizen

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nazım Hikmet’e Dair – Şaban Öztürk

Nazım Hikmet ve Resimli Ay 1929 tutuklamasından kurtulan Nazım Hikmet, daha çok legal alanda çalışmıştır. Türkiye?ye döndükten kısa bir sonra, Zekeriya Sertel?in başında bulunduğu Resimli Ay dergisinde çalışmaya başlar. Bu dergide yazdıkları özellikle gençler arasında büyük ilgiyle karşılanmıştır. Nazım Hikmet, ?Putları Yıkıyoruz? kampanyasıyla eski edebiyat akımlarına ve büyük edebiyatçı kabul

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Benim Dağıstanım”a dair – Yusuf Şaylan

Daha dün arkadaşlarımı kandırıp, haydin, derdim, kayalıklara, kuş yuvalarına Sonra birden aşk geldi; sert, mavi gözlü, ve bir anda yetişkin etti beni. Daha dün kendimi yetişkin sayardım, Aksaçlı, bilge, ömrünün son günlerinde Sonra birden aşk geldi, öylece, yalın, gülümseyiverdi Ve ben yeniden çocuğum onun önünde

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nâzım Hikmet kendi şiirini anlatıyor

Sanat bahsinde sekterlik [yobazlık] en büyük düşmanımızdır. Sekterlik nihilistliğin [yadsımacılık] bir çeşididir. Sekter, bir şeyden, kendi zevkinden başka her şeyi, bütün görüşleri inkâr eder. Hele şekil meselesinde sekterliğin kötülükleri sayılamayacak kadar çoktur. Kafiyeli, vezinli şiir yazılmaz diyenler de, kafiyesiz, vezinsiz şiir yazılmaz diyenler kadar dar kafalıdır. Şiir öyle de yazılır,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Acıların, Aşkın ve Derin Yalnızlıkların Soylu Şairi: Paul Verlaine – Bedriye Korkankorkmaz

Şiir Sanatı Musiki, her şeyden önce musiki/onun için tekli mısralardan saçma/ kıvrak olur erir havada sanki/ ağır aksak söyleyişe yanaşma. Kelime seçerken meydan senin/ bile bile bir nebze aldanmalı/dumanlısı güzeldir türkülerin/ öyle hem seçik olsun, hem kapalı. Alaz Yayıncılık yayınları arasından çıkan, Erdoğan Alkan’ın dilimize çevirdiği Paul Verlaine Yaşamı Sanatı

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Şehir Mektupları” Üzerine, Erinç Büyükaşık

Bir süredir okumakta olduğum Mustafa Kutlu’nun “Şehir Mektupları” adlı kitabı yoğunluklu bir düşünme süreci içinde olduğum kente dair bazı soruları sormamı zorunlu kılıyor. Yazarın Dergah Yayınevi tarafından yayımlanmış kitabı birçok açıdan kenti tarihsel serüveniyle ve dün-bugün çatışmasıyla kavrama uğraşısında olan metinlerden oluşuyor. Kentin değişen yüzünü Osmanlılık vurgusuyla anlamaya çalışan yazarın

OKUMAK İÇİN TIKLA

Köylü İsyanlarından Fransız Devrimine (Devrimci Halk Hareketleri Tarihi 1) – Murray Bookchini

Yirminci yüzyılın en önemli “aykırı” düşünürlerinden biri olan Murray Bookchin’in, devrimci geleneğin zayıflaması, devrimler çağının eski ve yeni kuşakların bilincinden/belleğinden silinmeye yüz tutması karşısında duyduğu derin kaygı sonucu kaleme aldığı bu dört ciltlik anıtsal eser, o büyük devrimlerin özneleri olan halkların/kitlelerin/”taban” oluşumlarının kurumsal ve örgütsel yapılarına ışık tutmakta, her bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

İnsani Yüceliklerin Yalnızlıktan Üşüyen Dev Çınarı: Hümanist Erasmus – Bedriye Korkankorkmaz

Stefan Zweig?ın birbirinden değerli yapıtları arasında Rotterdam?lı Erasmus?un Zaferi ve Trajedisi’ni okuyorum. İnsanlığı incelemenin en uygun yolu, insanı incelemektir? diyen Pope?un dediği gibi Stefan Zweig da biyografilerini yazdığı kişilerin yaşamlarındaki iniş ve çıkışları, yaşamlarını adadıkları ilkeleri irdelemiştir. Kişilerinin çıplak gerçeğine; dostunun, babasının, annesinin günlüğünü okuduğunu hissedecek değin yakın kılmıştır okuyucuyu.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hayatın Anlamı – Terry Eagleton

Hayatın anlamı nedir? Daha fazla güç, servet, seks, aşk, çikolata, futbol, entelektüel tefekkür ya da günü yaşamak mı? Hayatın bir anlamı var mıdır; yoksa o da tüm anlamlar gibi sadece postmodern bir kurgudan mı ibarettir? Anlamın hızla buharlaştığı günümüz kapitalizminin kentli, pragmatik politik ve kültürel dünyasında her şeye rağmen ortak

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hataylı Ermeniler – Müslüm Kabadayı

?KÜLTÜR ZAMANI? ?Yıllar su gibi akıp gitti.? derler; aslında akıp giden yıllar değil, yaşlanan hücrelerimize yüklediğimiz deneyimlerdir. Bu bağlamda ?zaman?, diyalektik olarak hem içinde olduğumuz hem de dışından bakabildiğimiz eylemlilik halidir. Gerçekten de ?eylemli bilinç? geliştirme yeteneği olmayan hiçbir canlı için öncekiyle sonrakini karşılaştırma ve buradan soyut olan zamanı takvime

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yunanistan’da Emperyalist Kavga (1914 – 1918) Hasan Demirhan

Batılı emperyalist güçler Birinci Dünya Savaşı’nın ilk yıllarında tarafsızlığını ilan eden Yunanistan’ı yanlarında savaşa dahil edebilmek için birbirleriyle mücadele ederken, medeniyetlerinin beşiği saydıkları bu coğrafyanın insanlarına baskı ve zulüm yapmaktan çekinmemişlerdir. Bu durum Yunanistan’ın 1917 Temmuz ayında savaşa İtilaf Devletleri’nin yanında katıldığını ilan etmesine kadar sürmüştür.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dogmanın Cellâdı, Özgürlüğün Yalnız Şövalyesi – Bedriye Korkankorkmaz

“Bu kusursuz gün- her şey olgunlaşmakta, yalnız üzüm değil altın rengini alan-, bir güneş ışını vurdu hayatımın üstüne: Geriye baktım, ileriye baktım, hiç bu denli çok, bu denli iyi şeyler görmemiştim bir seferde. Boşuna görmemişim bugün kırk dördüncü yaşımı; gömebildim, çünkü onun içinde yaşayan şey kurtuldu, ölümsüz oldu. “Tüm değerleri

OKUMAK İÇİN TIKLA

Marx’ın Halleri (Marksist Düşüncede Diyalektik Bir Yolculuk) – Kurtul Gülenç, Önder Kulak

“Katı olan her şeyin buharlaştığı” bir dönemden “hiçbir şeyin katılaşmaya dahi fırsat bulamadığı” bir döneme girdik. Toplumsal, kültürel ve teknolojik değişim öyle bir hıza ulaştı ki üretilen bir alet daha dolaşıma girmeden “temel niteliklerini” yitirme tehlikesi ile karşılaşıyor; tüketim nesnesi olduktan kısa bir süre sonra da demode oluyor. Kuşkusuz fikir

OKUMAK İÇİN TIKLA