Etiket: Ayrıntı Yayınları

“Çalışma”yı Nasıl Kavramsallaştırırdınız? A. Meriç Şenyüz

“Çalışmak” geçimimizi nasıl sağladığımızdan başlayıp kimliğimizi nasıl inşa ettiğimize kadar uzanan etki alanıyla hem tek tek bireyler olarak hem de bir bütün olarak toplumumuzun varoluşundaki merkezi olgulardan biri… Buna karşın bu merkezi olgunun doğası ve olgunun nasıl kavramlaştırıldığı üzerine yeterince kafa yorduğumuzu ya da Türkçe yazının bu konuda yeterli olduğunu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Cennet İle Cehennemin Evliliği

Bu yüzden yitiğiz biz Başka bir suçtan değil, tek cezamız Umutsuz bir özlemle birlikte yaşamamız Dante – Cehennem Bazı birliktelikleri açıklamak için çok çok gerilere gitmek gerekiyor. Cennet ile Cehennem’in birlikteliği için başvurulacak ilk kaynak kitap hangisi olabilir? Tespit etmek zor. Cennet ile Cehennem bir birliktelik içerisindeler mi sahiden öncelikle

OKUMAK İÇİN TIKLA

Karakter Aşınması (Yeni Kapitalizmde İşin Kişilik Üzerindeki Etkileri) – Richard Sennett

Yeni ekonomik düzenin büyülü sözcüğü “değişim”in doğası nedir, insanlara nasıl yansıyor? Her zaman kısa vadeye endeksli bir ekonomide kişi nasıl kalıcı değer ve hedeflere sahip olabilir? Her an parçalanan veya sürekli yeniden yapılanan kurumlarda, kişi kendi kimliğini ve yaşam öyküsünü nasıl oluşturabilir? Küreselleşme olgusunu makro düzeyde inceleyen birçok kitap yayımlandığı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Samuel Beckett ve yayımlanmamış öyküsü: Echo’nun Kemikleri

Genç Beckett ilk eseri olan Whoroscope’u yayımlatmayı başardığında henüz 24 yaşındaydı. Ardından Londra’nın seçkin yayınevlerine gönderdiği Sıradan Kadınlar Düşü romanının ise okuyucuyla buluşabilmesi için 60 yıl beklemesi gerekecekti. Tabii, geçen bu 60 senelik zamanda Beckett ününü yürütmüş, Nobel Edebiyat Ödülü’nü çoktan kazanmış, hatta ölmüştü bile. Başka bir deyişle bu kitabı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Biz – Yevgeni Zamyatin

“26. yüzyılda geçen romanda insan doğadan ve kendi benliğinden koparılmış, “Biz” haline getirilerek toplumun sıradan bir parçası halini almıştır. Öyleki artık isimler kullanılmamakta, her insan bir sayı ile anılmaktadır. Saydam cam duvarlar arasında yaşayan insanların her anı sistem tarafından denetlenmekte, erkek ve dişi sayılar sadece sistemin izin verdiği çiftleşme anlarında

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yüzleşme aracı olarak belgeseller

Milliyetçilik kendisini mitlerle geçmişe demirlerse, milliyetçilik karşıtı düşüncelerin kendini var etme yollarından biri de neden belgesel sinema olmasın? Uzaktan, izleyen “göz”, her şeyi gören ve bilen tanrıya aittir. Dolayısıyla edebiyatta ve sinemada bu göz hükümranlığın, faşizmin metaforu olarak çıkar karşımıza. Kameranın da bir başka “iktidar”ın, “erkek” in gözü olduğu bilinir.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Biraderim Aleksey’in Köylü Ütopyası Ülkesine Seyahati – Aleksandr Çayanov

Bir tarım uzmanı olan Aleksandr Çayanov, “kolektifleştirmeyi izleyen dönemde Rus köylü ekonomisinin doğası tarafından ortaya konan sorunların anlaşılması için” yazdığı bu romanı, Sovyet Devrimi’nin hemen ertesinde, 1920 yılında yayımlamıştı. Çayanov, Biraderim Aleksey’in Köylü Ütopyası Ülkesine Seyahati’nde 1921’de uyuyup gözlerini 1984’te açan kahramanı aracılığıyla kentlere karşı köyleri temel alan gelecek ütopyasını

OKUMAK İÇİN TIKLA

Özgürlüğe Kaçış – Tolga Aras

Kendimize küçük alanlar yaratıp özgürlük tohumları ekme eylemi uzun zaman öncesine dayanıyor. Dünya tarihi böyle örneklerle dolu. Büyük bedeller, savunmalar, direnişler ve hatta kayıpların öyküsü de o tarihe dâhil. İşin garip tarafı böylesi dirençler, özgürlüğü yitirmeye ramak kala patlıyor. Distopya ütopyaya, oradan da gerçeğe dönüşüyor. Mahmut Eşitmez, ilk romanı Liberhell’le

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dehanın soykütüğü üzerine

Dostoyevski, Suç ve Ceza’da insanları, sıradanlar ve dehalar olarak ikiye ayırırken, dehanın suçla olan ilişkisinin de altını çizip geçiyordu. Öyle ki topluma söyleyecek yeni şeyleri olanların, yeni bir düzen vaat eden bu yasa koyucu dehaların hepsinin, doğası gereği az ya da çok suçlu olduklarını savunuyordu. Dostoyevski’nin yürüttüğü bu tartışma bizi

OKUMAK İÇİN TIKLA

Modern İnsanın Çıkmazı – Hüseyin Bul

Doğayla girdiğimiz savaşı kazanırsak kaybederiz. Modern insanın yalnızlığı sadece gün geçtikçe teknolojiye olan bağımlılığından dolayı insanı dışlamasıyla değil aynı zamanda doğaya karşı giriştiği amansız (ve belki biraz da amaçsız ) mücadele sonucu farkında olmadan yarattığı yalnızlığının da etkisi var. Bahsettiğimiz yalnızlık tabi ki tercihli yalnızlık değil, daha çok zorunlu yalnızlıktır.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Düşleri Kırılan Bir Halkın Tarihi – Aysel Sağır

“Ermenilerin rolü hiçbir yerde Osmanlı İmparatorluğu’ndaki kadar önemli olmadı; Konstantinopolis sarayında yer aldılar. Mimarlar (‘Doğu’nun Mikelanjı’ Sinan), tabipler, müzisyenler, tercümanlar, ressamlar, terziler. Hampartursum Limonciyan’la, Osmanlı klasik müziğine uyarlanacak bir müzik nota sistemi yarattılar…”

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bizi Güneşe Çıkardılar – Aysel Sağır

Türkiye solu 1970’lerde -başta öğrenciler olmak üzere- geniş toplumsal kesimlere ulaşırken, aynı ölçüde kadınları da içine aldı. Yüzlerce kadının sol siyaset içinde yer almasının tarihi de olan 1970’ler, aynı zamanda toplumsal cinsiyet yapısının sorgulanmasının nüvelerini de içinde taşıdı. Düşüncelerinden, eylemlerinden ötürü tutuklanan yüzlerce kadın için “özel” kadın koğuşları oluşturuldu. Ankara’da

OKUMAK İÇİN TIKLA

Victor Serge değirmene karşı

Victor Serge, İçerdekiler’de kendisini anlatıyor gibi görünse de asıl yaptığı hapishaneyi ve oradaki insanların başından geçenleri aktarmak. “Anarşizm Tarihi” diye sıkı bir külliyat hazırlansa (belki de vardır) Victor Serge, o kitabın önemli bir maddesi olurdu herhalde. Serge, gözü kapalı şekilde olayların içine dalan bir eylemci değildi; yazarlığının yanı sıra çevirmenliği,

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Hapishaneler mükemmelleştirilemez”

İçerdekiler daha ilk sayfalarında usta bir yazarın elinden çıktığını belli ediyor. Hapishane yaşamının bireyin iç dünyasına, düşüncelerine ve bedenine yaptığı etkiyi çarpıcı bir dille işlemiş Victor Serge. Geçen hafta Şeytan’ın Günlüğü romanını değerlendirirken, yazarı Andrey Andreyev’in Ekim Devrimi’nden sonra Rusya’yı terk ettiğini belirtmiştim. Andreyev’in Finlandiya’ya göç ettiği tarihlerde genç bir

OKUMAK İÇİN TIKLA