Kategori: Öykü Kitapları

Herkes Kadar – Behçet Çelik

Behçet Çelik, Herkes Kadar’da dünyalarımızın bazen birbirine ne kadar benzediğini, bazen de bu benzerlikler arasında sıkışıp kalan farklılıkların dünyamızı nasıl da bambaşka bir şeye dönüştürdüğünü anlatırken, bir yandan da arkadaşlıkta, aşkta ya da ailede, iki kişi arasında oluşan görünmez bağların hayatlarımıza dokunduğu yerlerde bıraktığı izlere ışık tutuyor. Sadece bir eyvallah

OKUMAK İÇİN TIKLA

Clara – Doğanın Tin Dünyasıyla Bağlantısı Üzerine Felsefi Bir Novella – Friedrich Wilhelm Joseph von Schelling

“Doğa neden zehirler kendi çocuklarını? Ve neden doğan şeyler ölmek, neden sevdiklerimiz bizi terk etmek zorunda?” Filozof Schelling, Alman Romantizminin sıra dışı figürlerinden biri olan karısı Caroline’nin genç yaştaki ölümünden sonra kaleme aldığı bu felsefi novellada işte bu soruya yanıt arıyor. Clara her şeyden önce bir yas kitabı. Filozofun kayıpla,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yolun Gölgesi – Behçet Çelik “Öfkenin kırgınlıkla, açılmanın kapanmayla dansı.”

“Sırtüstü bıraktı kendisini, belli belirsiz salınan suyun hissettirdiklerinin beşik rahatlığı ya da sevgili parmaklarının ılıklığıyla alakası yoktu. Sonsuz bir belirsizlik, tuhaf bir dengesizlikti. Öfkenin kırgınlıkla, açılmanın kapanmayla dansı. Asfalttaki arabalar dalgaları değil, deniz bitmek bilmez bir yolun sarsıntısını taklit ediyordu, çocuklar sahilde kumla oynarken bile savaşı, büyükler insanı, ses de

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kesekli Tarla – Figen Şakacı “Tarla mı kesekli yoksa biz mi yürümeyi bilemedik?”

Unutma sakın unutma Bağışlama sakın Sakın düşmanını sevme, sakın susma Bekle büyük kavgayı bekle Anlıyor musun yüreğim. – GÜLTEN AKIN “Derinlerde bir yerde koca bir kaya vardı da, abilerim ablalarım şuna bir el atıverelim demek için çıkıyordum dışarı. Tesellisi, telafisi imkânsız bir arayıştı bu. Ne yapsam ne etsem bir milim

OKUMAK İÇİN TIKLA

Taşraya mı kaçarız? Gökçe Uygun

Metropolde yaşayan, sık sık ‘taşraya göçme planları’ yapan sanatçılar, bir gün aniden kendilerini Çankırı’da, ‘şahsa ait bir devlet kurumu’nda memur olarak çalışıp, taşrayı deneyimlerken bulurlarsa ne olur? Soyadı gibi genç yazar adayı Mehmet Serkan Genç’in ilk kitabı ‘Olmadı Taşraya Kaçarız’ bu soru temelinde şekilleniyor. Kitaba adını veren uzun öyküde yazar,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Paul Auster’in “Kırmızı Defter” adlı öyküsünün basım macerası

Bu küçük kitabın küçük bir macerası var. Yazar, çevirmen, gezgin Münir Göle, bir dönem Cenevre’de yaşamış; doğal olarak, kentin kitapçılarıyla da haşır neşir olmuş. Bu kitapçılardan birinde, Gaziantep doğumlu yaşlı bir Ermeni kadın çalışıyormuş… Kadın, Paul Auster hayranıymış. Kitabevine her uğradığında söyleşiyormuş onunla Münir Göle, doğduğu yerlerin uzak dilini duymak

OKUMAK İÇİN TIKLA

Buzullar Arasında Bir Kış – Jules Verne “aşk ve dostluk uğruna girişilen heyecan ve gerilim dolu bir macera”

855 yılında ilk kez Musée des familles dergisinde yayımlanan Buzullar Arasında Bir Kış, okuru Dunkerque’ten dondurucu Grönland’a uzanan, aşk ve dostluk uğruna girişilen heyecan ve gerilim dolu bir maceraya davet ediyor. Bu kısa ama çarpıcı öyküde, büyük macera romanlarının barındırabileceği bütün unsurlar mevcuttur: Çetin bir deniz yolculuğu, zorlu bir arama

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nyarlathotep – H.P Lovecraft “ölmekte olan bir toplumda, karışık çaresizlik ve meydan okuma hisleri”

Korku ve gizem dolu öyküleriyle tanınan Howard Phillips Love- craft’ın altı öyküden oluşan Nyarlathotep adlı seçkisi yazarın üslubunun ve hayal gücünün çok iyi örneklerini içeriyor: Tekinsiz, tarihsel gerçeklerle kurmacanın birbirine karıştığı “Evdeki Resim”, beklenmedik sonuyla okuru irkilten “Korkunç Yaşlı Adam”, yazarın külliyatı içinde mizah duygusuyla öne çıkan “Yüzyılı Sonlandıran Dövüş”,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nasıl Ölünür – Émile Zola “Peki ölüm herkesi eşitler mi?”

Ölüm gerçek, ölüm döşeği tabu, cenaze ortak, yas bireysel… Peki ölüm herkesi eşitler mi? Romanlarından tanıdığımız Émile Zola’dan toplumsal ve ekonomik koşulların ölümü nasıl şekillendirdiğini gözler önüne seren çarpıcı beş öykü. Aristokrat, burjuva, esnaf, köylü ve işçi ailelerinin bu süreci nasıl yaşadıklarını olanca sadeliğiyle ve toplumsal çerçeveden kopmadan sergileyen beş

OKUMAK İÇİN TIKLA

Decameron – Giovanni Boccaccio “1348 yılında Avrupa’yı toplu ölümlerle sarsan veba salgınından kaçmaya çalışanların anlattıkları öyküler”

Giovanni Boccaccio, İtalyan dilinde düzyazının temelini atan yazardır. Yazı dili olarak Latincenin kullanıldığı on dördüncü yüzyıl İtalya’sında, Boccaccio başyapıtı ‘Decameron’u halk ağzıyla (İtalyanca) yazmış, bu kitabında hem bir çağın günlük yaşama biçiminden gerçekçi gözlemler aktarmış, hem de İtalyan dilinin daha sonraki gelişme aşamalarına kaynak oluşturacak bir düzyazı düzeni kurmuştur.’ Dünya

OKUMAK İÇİN TIKLA

Döngel Dünya – Ethem Baran “Yeşilçam melodramlarının sıcaklığına sığınan gariplerin öyküleri”

Mahallede, evde dikiş diken bir erkek yadırganmazdı, öyle hatırlıyorum. Para veren de olmazdı. Bu işi para için yapmazdı babam… Babam yokken, dikiş makinesinin küçük çekmecesindeki terzi yüksüğünü alır, parmak parmak dolaştırırdık. Parmağımıza bol gelen o yüksükle, iğneli iğnesiz, dikişli dikişsiz nice oyunlar uydurur, kaybedeceğimizden korkan annemizden ne azarlar işitirdik. Bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Başkalaşımlar – Lucius Apuleius “Roma İmparatorluğunda sıradan insanların gündelik hayatlarının çarpıcı yanlarını alaycı ve eğlendirici bir ifadeyle sunan öyküler”

Farklı farklı öyküleri birbirine örerek dost canlısı kulakları birkaç hoş fısıltıyla okşamak isterim; tabii Nil’den gelen şu sivri uçlu kamışla yazdığım Mısır papirüsüne göz gezdirmeye üşenmezsen. İnsanların biçimlerinin ve yazgılarının başka görünümlere dönüşmesine ve iç içe örülerek yeniden kendi asıl halini almasına şaşırıp kalacaksın. Öyleyse başlayalım. Birbirinden ilginç öyküleri peş

OKUMAK İÇİN TIKLA

Pastoralya – George Saunders “kara mizah türünün çok iyi bir örneği”

“Çok güzel bir dünyada yaşıyoruz, güzel maceralar, çiçekler, kuşlar ve harika insanlarla dolu, ama ne yazık ki bu dünyada çürük elmalar da var.” Dünyanın yaşayan en iyi öykücülerinden sayılan George Saunders’tan canlı ayrıntılarla kurgulanmış, tamamen kendine özgü bir sosyal hiciv: Pastoralya. Yedi hikâyeden oluşan Pastoralya’nın ilk hikâyesi, kitaba adını veriyor.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Savaşı Bitiren Sinek – Bryndis Björgvinsdottir “Unutulmayacak bir cesaret ve dayanışma öyküsü”

Unutulmayacak bir cesaret ve dayanışma öyküsü… “Doğu”daki savaşın bitmesini sağlayan ve minik bir karasineği gazetelerin başsayfasına taşıyan olaylara, Kolkex, Sinek ve Hermann Şeker adlı sineklerin çok parçalı, keskin gözlerinden bakmaya ne dersiniz? Birgün üç arkadaşın evlerini paylaştıkları insanlar, teknoloji harikası bir elektrikli “sineklik” almaya karar veriyorlar. Artık o evde kalamayacaklarını

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yedi Ulak – Dino Buzzati “insanın çağlar boyu süregelen ahmaklığına dikkat çeken, yaşamı yeniden sorgulayan öyküler”

Çok zaman sonra farkına varmıştım tüm bunların, bu aptallıkların, anlamsız hayallerin ve insanı yiyip bitiren günlük koşuşturmalar arasında boş verilen her şeyin.” 1942 yılında yayımlandığında okurlar ve edebiyat eleştirmenleri tarafından beğeniyle karşılanan, yalın ve sembollerle örülü Yedi Ulak, İtalyan yazar Dino Buzzati’nin kendi öykülerinden derlediği ilk seçki. Sıradanı olağanüstüne çevirmekte

OKUMAK İÇİN TIKLA

Helena’nın Rüyaları – Eduardo Galeano

Rüyalar Denizinde Yüzmek “Helena rüyasında bizi görmüş. Bir havaalanındaymışız ve tüm havaalanlarında olduğu gibi bir makineden geçmek için sırada bekliyormuşuz. Makineden yastıklarımızı geçirmemiz gerekiyormuş. Önceki gece kullanılan yastıklar cihazdan geçerken rüyalar okunuyormuş. Makine, kamu düzeni için tehlikeli rüyaları tespit ediyormuş.” Latin Amerikan edebiyatının ustası Eduardo Galeano’nun, karısı Helena’nın rüyalarını kaleme

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bir Fare Hikâyesi – John Berger

Bir zamanlar, her sabah bir ekmek bıçağıyla elindeki somundan on santim kesip bu parçayı kahvaltısı için yeni bir dilim kesmeden önce çöpe atan bir adam varmış. Çünkü her gece fareler ekmek somununu ortasından kemirip bir delik açıyorlarmış. Her sabah gördüğü bu delik aşağı yukarı bir fare büyüklüğündeymiş. Evin kedileri yer

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kol Manşetinde Notlar – Mihail Bulgakov “keskin, sert ve neşeli diliyle günlük hayatın bir panoraması”

Kol Manşetinde Notlar, 20. yüzyıl Rus edebiyatının büyük ustası Bulgakov’un edebiyat dünyasına yıldırım gibi düşen öykülerini içeriyor. Bulgakov’un keskin, sert ve neşeli diliyle Kiev ve Moskova’nın günlük hayatının bir panoramasını çizen öykülerinde, Rusya’nın tarihin akışını değiştiren döneminde yaşanan her şey var: İçsavaşın insanları birbirinden ayıran, kuşkulara sürükleyen, herkesin bir taraf

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kızıl Moskova – Mihail Bulgakov “hicivli kısa eleştiri içeren öyküler”

Bulgakov’un 1920’lerde yazdığı öykü ve köşe yazılarının temel konusu kültür ve insan ilişkileridir. Rusya’nın yönetimini ele geçirmiş olan Bolşeviklerin ülkenin ekonomisini, güvenliğini ve kendi iktidarlarını ayakta tutmaya çalıştığı bu dönemde, yeni bir kültür de ortaya çıkmaya başlar. Bürokraside, orduda, sanat kurumlarında eski kültürle yeni kültür karşı karşıya gelmiş ve bu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ölümcül Yumurtalar – Mihail Bulgakov “iktidarın ve bilginin kötüye kullanılmasının sonuçlarına işaret eden bir sistem eleştirisi”

1917 Rus Devrimi’ni izleyen çalkantılı yıllar yeni bir Sovyet gerçekliğini ortaya koyarken, dâhi zooloji profesörü Persikov da canlı organizmaların üreme hızlarını artıran ve onları devleştiren yeni bir “kızıl” ışın keşfeder. O sıralarda Sovyet cumhuriyetlerindeki bütün tavukları kırıp geçiren bir salgın patlak verince, Persikov’un henüz test edilmemiş buluşu bu soruna bir

OKUMAK İÇİN TIKLA