Kategori: Denemeler

“Penceredeyiz sarmaş dolaş, kendimizi seyrediyoruz sokaktan”

Sokağa çıkma yasağının ilk günleriydi. Gece çöktü. İnsanlar dairelerinden balkona çıktılar. Cesaretlerini nağme olarak bestelemiş olanlar, siluetlerini ışıklı balkonlara sürüyerek yalnız veya çiftler halinde şarkılar söylemeye başladılar. Bir ülkenin krizde birleştiğini anlatan görüntüleri gördüğümde, Paul Celan’ın bir şiirinden bir dize düştü aklıma: “Penceredeyiz sarmaş dolaş, kendimizi seyrediyoruz sokaktan: Vakit erişti,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Oğuz Atay: Kafka’nın insanlarında gittikçe bir ilgisizlik, farksızlık başlar. Entropi başlar yani.

Eddington’u (The Nature of the Physical World) okuyorum. Yıllar önce okumuş olduğum ‘entropi’ sorunu yine ilgimi çekti. Benjamin’in Kafka’yı anlatırken, Eddington’un sözleriyle benzetme yapması ve entropi. Einstein’a göre milyarlarca yıl sonra evren bir ısı ölümüyle karşılaşacak -maksimum entropiye ulaşacak. “Bize ne?” denebilir. Kafka’nın dehşetinde entropiyi sezmesinin payı var. Ayrıca insan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Parçalanma – Emil Michel Cioran “her yerde uğursuz bir uyuşukluk hüküm sürüyordu”

“Sabahtan öğlene kadar ‘insan bir girdaptır, insan bir girdaptır,’ diye tekrarlayıp durdum. Daha iyisini bulamıyorum, çok yazık! “Kuş pazarı. Şu pır pır eden küçücük bedenlerde ne biçim bir güç, ne biçim bir azim var! Bu hiçin içinde kök salıyor yaşam; bir parçacık maddeye can veren, ve zaten bizzat o maddeden

OKUMAK İÇİN TIKLA

Guernica Toplumu – Josef Hasek Kılçıksız

Guernica siyah, beyaz ve gri tonlarda olan bir resim. Bu resmin, günümüz “neo guernical” toplumuna bir analojiyle, içine gizlediği imgelerin birer yeraltı karakterleri olduğunu söyleyebilirim. Çünkü neo liberal başarı anlatısının ekonomik ve sosyal evreninde yeraltı karakterleri sadece birer munzam zayiat (collateral damage) kadar yer işgâl ederler. İnsan ve hayvan organlarının

OKUMAK İÇİN TIKLA

“O tek cümle birden her şeyi değiştirdi” – Ahmet Altan

___ Uyandım. Kapı çalınıyordu. Hemen karşımdaki ışıklı elektronik saate baktım… 05:42 rakamları yanıp sönüyordu. “Polisler’’ dedim. Ülkedeki bütün muhalifler gibi ben de her gece, şafak vakti kapının çalınmasını bekleyerek yatıyordum. Geleceklerini biliyordum. Gelmişlerdi. Polis baskını ve ardından yaşanacaklar için giysiler bile hazırlamıştım. Beli, kendi içinden bir iple bağlanan, kemere gerek

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ahmet Altan: “Yenilecek misin? Boğayı boynuzlarından tutup devireceksin. ”

Göçmen kuşlar gittiler. Avlu sessizleşti. O koyu sessizlikle birlikte sanki biraz daha daraldı, duvarları biraz daha yükseldi. Yaz boyunca onların çılgın ötüşleriyle uyanmaya alışmıştım. Güneş doğarken başlarlar, karanlık çökene kadar hiç durmadan tükenmeyen bir neşeyle öterlerdi. Oğlanlar kızlara hediyeler taşırdı: Otlar, çiçekler, böcekler, meyve parçaları. Birbirlerine kur yaparlardı. Sık sık

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kendi kaderini yazan romancı – Ahmet Altan

İki metre yükseklikteki bir kürsüde oturuyorlar. Kırmızı yakalı siyah cübbeleri var üstlerinde. Birkaç saat sonra benim kaderim hakkında karar verecekler. Onlara bakıyorum. Hayatın ipliğini kesecek Moiralara benzemiyorlar. Sıkıntıyla gevşettikleri kravatlarıyla Gogol’ün küçük memurlarını andırıyorlar daha çok. Ortada oturan başkanları sağ kolunu ıslak çamaşır gibi kürsünün üstüne serip parmaklarını oynatıyor ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

‘’Sen, bütün o okuduklarının özetisin’’

Iowa eyaletinin Ames kentinde yayınlanan yerel “Ames Daily Tribune” gazetesinin köşe yazarı Rod Riggs, hızlı okuma kurslarının yayılmaya başladığı 60’lı yılların ortasında, bir arkadaşının bu kurslardan birine gittiğini yazacak ve şu şakayı yapacaktı; ‘’Tolstoy’un Savaş ve Barış romanını 20 dakikada bitirmiş. Rusya hakkındaymış kitap’’. Yönetmen Woody Allen’ın, ‘Parayı Al ve Kaç’ filminde bir sahnede

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dil – Eduardo Galeano “Uruguay diktatörlüğünün en büyük cezaevinin adı Özgürlük’tü”

Dil/1 Çokuluslu şirketler böyle adlandırılır, çünkü aynı zamanda pek çok ülkede faaliyet gösterirler, ama zenginliği, politik, askeri ve kültürel gücü, bilimsel bilgiyi ve yüksek teknolojiyi tekelleştiren az sayıda birkaç ülkeye aittir. En büyük on çokuluslu şirketin şu andaki ederi yüz ülkenin gelirine eşdeğerdir. Gelişmekte olan ülkeler, başkalarının gelişmeleri nedeniyle topal

OKUMAK İÇİN TIKLA

Velhasıl – Ercan Kesal “İnsan kalacağız!”

“‘Geçmiş’, ‘bugün’ dediğimiz şeyin içinde saklı duran bir anılar yumağı. Aynı zamanda gelecekten de kehanetler içeren bir yumak bu. Yaşadığımız her şey, ardımızdan yuvarlanıp birikerek ‘şimdi’yi oluşturduğu için geçip gitmiş; kaybedilmiş bir şey de yok aslında. (…) Zamanın kendine ait bir şiddeti ve gücü var. Hatırladığımızda bize acı ve keder

OKUMAK İÇİN TIKLA

Tepelere Doğru Didinmek… Elif Şahin Hamidi

Uzun ve yorucu bir günün sonunda, yine soğuk ve yağmurlu bir Eskişehir akşamında, otobüsün buğulu camına başımı dayamış, yurda doğru yol alıyorum. Sol tarafımda oturan iki küçük çocuk dikkatimi çekiyor. Yanılmıyorsam kardeş değiller; iki minik dost gibi görünüyorlar. Biraz daha ufak tefek olanı, koltukta şöyle bir doğrulup, buğulu camlara kocaman

OKUMAK İÇİN TIKLA

Cemal Süreya: Kazı, kazan! ne, peki? 12 Eylül demek. Tüketim toplumuna öykünme demek, lümpen devlet anlayışı demek.

Kazı, kazan! Kazı, kazan! Baraka! Baraka! — O, neden o? — “Kaz, kazan!”da ses kakışımı var. Yani kakafoni, ya da tenafür. Ses tiksintisi de diyebiliriz. “Baraka” sözcüğü daha iyi anlatıyor “Kazı, kazanı. Tanrı’nın lutfu demek, şans demek, beklenmedik mutlu şey demek “baraka”. Petrol bunalımından sonra bütün Batı dillerine girdi bu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hatayı Kendinde Arayan İyi Yürekliler – Fırat Devecioğlu

Neredeyse her gün, hayal kırıklığı yaşayan, iyi yürekli birinin üzüntüsüne şahit oluruz. Belki de bugün, önemsenmeyen inceliklerimiz yüzünden kırılan kalp bize aittir. Gördüğümüz en hüzünlü bakış, yaşadığı kötülükleri anlamaya çalışan ve her defasında kendini suçlayan iyi yürekli insanların gözlerindedir. Kimseye zararı olmayan ve kendine has naif üzüntüleriyle dolu iyi insanları

OKUMAK İÇİN TIKLA

Paskalya Çöreği – Josef Kılçıksız

PASKALYA ÇÖREĞİ Çocukluğun büyülü bir bahçe olduğu hep söylenir. Erginleşme ise büyü bozumudur. Masalların gücü buraya dayanır. Antakya Ortodoks kilisesinde yine bir paskalya yortusu törenindeyiz. Bir sürgü gıcırdıyor taş avlusunda. Yahudiler Pilatius’tan hırsız yerine İsa’yı serbest bırakmasını isteselerdi bu bayramı kutlayamayacaktık. Bu güzelim bayramı Yahudilere borçlu olduğumuzu çocuk aklımızla bilemezdik.

OKUMAK İÇİN TIKLA