Etiket: Duran Aydın

Sözcükleri Sıcak Tutmak – Duran Aydın

Her ne kadar ak kâğıt üstünde kaleminiz kayıyor; sözcükler cilveli bir güzel olup sizinle oynaşıyor, kışkırtıyor, diyelim ?taciz ediyor?sa da; ele geçmesi oldukça zor o sayılı anlarda, hemen daha oracıkta sevişmeye soyunacağınız bir şiir, öykü, deneme, günlük, roman? neyse onunla ?mutlu son?a ulaşmanız, sanıldığı gibi hiç de öyle tereyağından kıl

OKUMAK İÇİN TIKLA

4. Edebiyat Günleri?nde Ölüdeniz?le Can Bulmak – Duran Aydın

İlginizi çeker mi bilmiyorum, ama az sonra okuyacağınız Söylence No: 1, bana göre, Ölüdeniz?in neden adının ?ölü bir deniz? olduğunu yeterince açıklayamıyor. No: 2 de öyle! Birinci söylence özetle şöyle: Bir deniz savaşında Lidya Kralı?na yenik düşen Likya Kralı gerideki yaralı, çocuk, yaşlı kadın ve erkeklerine güvenceli bir yer arar.

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Dilde Kabadayılık Sökmez”- Duran Aydın

?Büyük şair? mi; böylesi bir nitelendirmeyi burada bir başıma yapmak bana düşmez. Ama, ?ustaların ustası? olduğu tartışma götürmez İlhan Berk?imiz çırağı Hüseyin Alemdar?a, ?Şairim diyorsan sabahın laciverdi yıldızları yutmadan, müezzinden önce uyanmalısın.? dediğinden habersiz, çok çok öncelerden, tam da bunca uyurum? Şöyle deliksiz, sabah 8, hele 9?lara kadar nasıl uyunur,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sözcükçüler ölmesin – Duran Aydın

Geçen haftalardan bir gün, eşimin anne soyunun hâlâ yaşadığı köyde yengemden, ?Giden kış biber ektiydim, bitmedi!? tümcesini işitir işitmez kulaklarımı açıverdim. Anlaşılan, dayımızın zamansız ölümünden sonra yengemize kalan hayatın üstesinden gelme işi; onu, köy yerinde yaşayan (hiç olmazsa kocaları ölmemiş) diğer kadınlardan oldukça fazla yorar olmuş. Bu, bir köyde sakin,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Şiirin Akdeniz Kıyılarındaki Ezgicisi Feyyaz Kadri Gül: ?yalınlıkta derinliği şiirin müziğiyle arıyorum?? – Duran Aydın

Duran Aydın – Andrei Tarkovsky, ?Dünya mükemmel olmadığı için sanat vardır.? demiş. Buna doğayı, insanı ve giderek bozulan ilişkilerimizi de ekleyelim mi? Örneğin sen, Şair ? Müzisyen ? Öğretmen Feyyaz Kadri Gül; ne zaman, nasıl oldu da şiirin öylesi güzelleştirici, sağaltıcı bir işlevinin de olabileceğinin farkına vardın? F. Kadri Gül

OKUMAK İÇİN TIKLA

Anadolu’nun Yalnızlığında TAY Dergisi 13. Yılına Girerken… – Duran Aydın

MUTLU YALNIZLIK 1976?da 16. yaşımdayken bir yaz ikindisi gittiğim, Adana?nın İnönü Caddesi?ndeki bir film şirketinin 3. kattaki yazıhanesi, aynı zamanda, o yıllarda yörede yayımlanan ?KOZA? adlı edebiyat dergisinin bürosuydu da? Merdivenleri heyecanla tırmanmaktaki, bıyıkları henüz ?üçe üç maç yapan? şair çocuk; dergiyi yayımlayan Ahmet Fazıl Göktuğ ve Ali Sönmez gibi

OKUMAK İÇİN TIKLA

?Ada, bulutlarda / Bulut, denizde / Ressam, aramızda?? Abidin Dino?dan Adana?ya Armağan(*) – Duran Aydın

?Ne çok insan yüzü gördük bir ömür boyu, bre Yaşar!? Bunu söyleyen Abidin Dino, İstanbullu. ?Yaşar? da, eşi Güzin Dino?nun ?Göğceli?si Yaşar Kemal; sözü sektirir mi? ?Çukurova?dan başlayarak, ne çok insan! (?) Oraya Toroslar?dan, Anadolu?dan ne çok insan geliyordu? Kale Kapısı?nı, Yeniistasyon?un önündeki alanı, tarlaları, Akdeniz kıyılarını anımsıyor musunuz?? Dino,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hayma – Duran Aydın

Babadan yana ?Antekeli? olduğumuzu algıladığımda ilkokuldan içeri adım bile atmamıştım. Kara trenlerin acı acı öten düdüğü pencerede habire dönen uzak dağlara ve tarlalara savrulurken ?İsgendurun?a, oradan da kamyon kasalarında, bir kez de eşek sırtında; yukarı dağ köylerinden ?Nergislik?e yaptığımız yolculuklardan da bunu öğrenecektim. İskenderunlu olmak; çok çok ayda yılda bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

?Ten ve Tül?ü Sarınarak? – Duran Aydın

Yenilerde, yüz yüze değilse de yazışarak, telefonda konuşarak tanıştığımız benim bir ?kekom? oldu: Fesih Vural? 1970?te, Van?ın Muradiye?sinde doğmuş. Orada da öğretmen? Lise çağlarında tutulmuş şiir ve öyküye. Bir antoloji niteliğindeki ?Solan Gülümün Matemi Var? ve ?Askıya Alınan Sözcükler? adlı iki şiir, diğeri bir öyküler toplamı olan ?50birinci Öykü?den sonra,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Çakal Yağmuru – Duran Aydın

Yaz göğüne yakışmayan pis pis bulutlar nedense, daha Temmuz?un ancak üçte biri yeni yeni eskiyorken bu kez Akdeniz üzerinden değil, Toroslar?ın kuzeydoğu yamaçlarından, yani Kozan dolaylarından koca kente; evrile devrile, üzerimize üzerimize geliyordu. Önlerine kattıkları ve onlardan önce kente ulaşan rüzgâr, yağmur yağmur da kokmuyor değildi. Tenlerde hafif ürpertiler bırakarak

OKUMAK İÇİN TIKLA

Karcı – Duran Aydın

Başlıktaki ?a? şapkasız. Yani sözcükte okuduğunuz biçimiyle; bildiğiniz, kış aylarında bizim Çukur?a değil belki sizin dağlarınıza, köylerinize, kentlerinize yağıp evinizin damını bile yutan cinsten ?kar?ı anlatıyor. Birkaç ay öncesinin ?taze kar?ları?, Torosların doruklarında ya da ne bileyim adını bile işitmediğim başka başka dağlardaki ?kar kuyuları?ndan Haziran-Temmuz aylarında sökülüp kamyon kasalarında

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gülderen Canyurt’un “Suya Düşen Sözcük”leri – Duran Aydın

Gülderen Canyurt adını taşır bir insan var, Karabük’te yaşar. Şair… Hem de az değil, ‘iki kitap’ yazmış bir şair… Şunun için iki kitap ‘az’ değil: Her ne kadar üçümüzden beşimizin ‘şair’ olduğu yolunda absürd böbürlenmelerimiz varsa da; sokaktan çevirin on kişimizi, on şair adı sayamayız! Ve bırakın on şiir kitabı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Coşkun Karabulut?un Toplu Şiirleri: ?Beni Zamansız Bırak?* – Duran Aydın

Kendisi de bir şair olan Coşkun Karabulut sanatçıları, özellikle yazarları ?düşünür?, şairleri ise ?sezgi ustası? olarak görür. Ama bu sezgiyi edinebilmesi için hayatı balkondan izlememesi; felsefe, sosyoloji, tarih, biyoloji vb. kaynaklardan beslenmesi gerektiğini, beslenerek üçüncü bir göze sahip olunabileceğini söyler.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Aslen Şiir Ülkesinin Yerlisi Nihat Ziyalan?ın Son Romanı: ?Attım Kapağı Yurtdışına?* – Duran Aydın

?Dıbbooa?dıbbooa?dıbbooa!? Yoğun yıldız yağmurları altında hem üşüyerek, hem uyuklayarak filmler izlediğimiz sinemalarda, birbiri ardı sıra ve böylesi abartılı bir tonlamayla gelirdi o yumruk sesleri? Çoğunlukla o ?anadan doğma kötü adamlar? daha filmin jönü yumruğunu savurmadan, bir metre öteden yüzlerini sağa-sola çevirir; yana döner, saman yığınının ya da istiflenmiş kaçak sigara

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nihat Ziyalan: ? Yılmaz?ı Kanal Köprü?de Çimerken Tanımıştım? – Duran Aydın

1-) Nihat Ziyalan için hayat Adana?da, 1936?da başlıyor. O yılların Adana?sını, mahallenizi; bir ucu da edebiyata, sinemaya varan arkadaşlıklarınızı, dostluklarınızı anlatırsanız özlem yüklü bu yolculuğa bizler de katılacağız. Ara ara düşlerinizde ?gurbet ellerden? , Avustralya?dan, Sdney?den Adana?nın Hürriyet Mahallesi?ne hüzünlü ve gözlerinizi buğulandıran gezintiler yaptığınız oluyor mu?

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ağustosta Üşümek – Duran Aydın

Tek bir çatılı ev göremeyeceğiniz Adana’da ağustosta üşüyebilir misiniz? Ne soğuk suyun altında, ne klimalı bir odada, ne de vantilatörün karşısında değilsiniz ama… Kendi doğallığında herhangi bir “dış gerece” gereksinim duymadan ciddi ciddi üşüyeceksiniz! Kent içindeki mahalle aralarında yer yer gördüğünüz küçük küçük tarlalar da, hızla yükselen çok katlı binalarla

OKUMAK İÇİN TIKLA

Mutlu Olma ?Garantili? Hayata Katlanabilme Dersleri – Duran Aydın

Bildiniz: Gençler ?şiirsiz? artık! Gençliklerini şiiri gereksinmeden yaşayacakları yanılsamasındalar! Ama durun,sizler; örneğin bu yazıyı okumaya başladığınız için, ‘o’ gençlerden farklısınız! Benim çocuklarımdan da farklısınız! Çünkü bırakın benim yazdıklarımı, evdeki kitaplardan,dergilerden bile habersizler! Eve giren gazete sıkıntı kaynağı, bir kağıt parçası! Okulda ‘müfredat’tan öğrenebildikleri,onları hayat boyu ‘idare eder’ nasıl olsa.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Maya – Duran Aydın

_Zorunlu bir rica: Bu yazı okunurken fonda Sezen Aksu, ?Eskidendi?yi söylemelidir?_ Daha Salih Bolat?ın yüzünü görmemişim. O uzun, ince, kıvırcık saçlı adamı esmer esmer gülümserken belleğim resmetmemiş?Salih?in adını epeydir işitiyor olmamla birlikte, asıl Mustafa Emre tanıştırmıştır. Ardından, o yoksul ve yalnız çocuk Mehmet Taşar?ı; şimdi ?profesör?, o zamanlar Erzurum Üniversitesi?ndeki

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ertan Şahin?in ?Girift?i – Duran Aydın

N?olacak canım; herhangi bir sanat dalına ilgi duymasak da pekâlâ yaşayabilirdik; öyle değil mi? Şu dağı dolanıp gelen rüzgâr, ta aşağılarda kim bilir hangi denizleri yalayıp geçerken yorulacak? Sonra da açacak kanatlarını martılarla bir, camgöbeği mavide güneşlenecek? Bir kuşluk vakti, gönlümüz o derinliklere demir atarmış atmazmış; çok mu önemli? Önemli,

OKUMAK İÇİN TIKLA