Herman Melville’in Kâtip Bartleby adlı eserinde geçen “Yapmamayı tercih ederim” ifadesi, neden edebiyat tarihinin en ilginç ve etkileyici cümlelerinden biridir?

Herman Melville’in Kâtip Bartleby (1853) eserinde geçen “Yapmamayı tercih ederim” (I would prefer not to) ifadesi, edebiyat tarihinin en ilginç ve etkileyici cümlelerinden biri olarak kabul edilir. Bu ifade, basit bir reddetme cümlesi gibi görünse de, eserin ilerleyişi içinde çok katmanlı bir anlam kazanır. Pasif direnişten modern toplumun bireyi nasıl izole ettiğine, otoriteye meydan okumaktan varoluşsal bir boşluğa kadar pek çok tema bu cümlede gizlidir.

Bu ifadenin edebiyat tarihinde neden bu kadar güçlü bir yer edindiğini açıklamak için farklı açılardan inceleyelim:

1. Pasif Direnişin En Güçlü Sembolü

Bartleby, patronunun kendisinden bir belgeyi incelemesini istediğinde ilk kez şu cevabı verir:

“Yapmamayı tercih ederim.”

Bu yanıt, doğrudan bir itiraz ya da isyan değildir. Aynı zamanda sıradan bir ret de değildir. Bartleby, patronunun emirlerine karşı çıkar ama bunu bağırmadan, kavga etmeden, yalnızca yapmamayı tercih ederek yapar.

Bu yönüyle Bartleby’nin tavrı, Gandhi’nin “şiddetsiz direniş” felsefesine ve modern pasif direniş hareketlerine öncülük eden bir edebi figür olarak görülebilir. Bartleby, sistemi zorla değiştirmek istemez; sadece onun içinde var olmayı reddeder.

Örneğin:

Sivil haklar hareketlerinde siyahilerin otobüslerde “beyazlara özel” koltuklara oturup kalkmayı reddetmesi gibi, Bartleby de otoriteye karşı çıkmaz ama uymamayı tercih eder.

Franz Kafka’nın Dava ve Şato gibi eserlerinde, bürokrasinin anlamsızlığını ele alan karakterlerin birçoğu da Bartleby gibi sistemin içinde kaybolan, ama ona tam anlamıyla boyun eğmeyen figürlerdir.

Bu açıdan bakıldığında, Bartleby’nin ifadesi sadece edebi değil, politik bir anlam da taşır.

2. Belirsizliğin ve Kararsızlığın Felsefi Derinliği

Bartleby, “yapmamayı tercih ederim” diyerek kesin bir redde başvurmuyor. Bunun yerine, tercihini açıklıyor. Bu da anlam belirsizliği yaratıyor:

• “Tercih etmem” diyor ama tamamen yapmayacağını da söylemiyor.

• Açık bir isyan ya da başkaldırı içinde değil, ama kesin bir kabullenme içinde de değil.

Bu durum, modern bireyin karar verme sürecindeki belirsizliğini ve isteksizliğini temsil eder.

Örneğin:

Samuel Beckett’in Godot’yu Beklerken eserinde karakterler, tıpkı Bartleby gibi, harekete geçmeyi sürekli erteler. Sürekli bir belirsizlik ve durağanlık içinde yaşarlar.

Albert Camus’nün Yabancı eserindeki Meursault karakteri de Bartleby gibi, toplumsal beklentilere kayıtsız bir tavır içindedir. Annesinin ölümü karşısında hiçbir duygu göstermemesi, onun sistem dışına itilişinin ilk adımıdır.

Bartleby’nin kesin bir “evet” ya da “hayır” dememesi, onun bu dünyada bir tür boşluk içinde sıkışmış biri olduğunu gösterir.

3. Modern Bireyin Yabancılaşması

Bartleby, çalıştığı hukuk bürosunda gün geçtikçe daha az iş yapmaya başlar ve sonunda tamamen işlevsiz hale gelir. Günümüzde bu durum, modern insanın iş hayatında yaşadığı tükenmişlik sendromuyla benzerlik gösterir.

Sanayi devrimi sonrası çalışma hayatı

• Bartleby’nin yaşadığı yabancılaşma, Karl Marx’ın işçinin üretim sürecine yabancılaşması teorisiyle örtüşür.

• Makineleşen ve tekdüze hale gelen iş yaşamı, bireyi ruhsuz bir varlığa dönüştürür.

• Bartleby de bir noktada hiçbir şey yapmamayı tercih ederek, bu düzene tamamen sırtını döner.

Modern ofis hayatı ve tükenmişlik

• Bartleby, günümüzde büyük kurumsal şirketlerde çalışan, kendini anlamsız görevler içinde kaybolmuş hisseden insanların öncüsü gibidir.

• Çalışma temposuna ayak uyduramayan ve sonunda psikolojik olarak tamamen kapanan bir figürdür.

Bu nedenle, Bartleby’nin “yapmamayı tercih ederim” sözü, modern çağın tükenmiş bireyini en iyi anlatan ifadelerden biri haline gelmiştir.

4. Anlamın Çöküşü ve Absürdizm

Albert Camus’nün Sisifos Söyleni eserinde, Sisifos’un sonsuza kadar aynı taşı yuvarlaması, yaşamın anlamsızlığına bir gönderme yapar. Ancak Sisifos en azından taş yuvarlamaya devam eder.

Bartleby ise farklıdır:

O, taşı bile yuvarlamamayı seçer.

• Hiçbir şey yapmamayı tercih eder.

• Hayatın bir anlamı olup olmadığını bile sorgulamaz, sadece durur.

Bu nedenle, Kâtip Bartleby varoluşçuluk ve absürdizm akımlarının öncülerinden biri olarak kabul edilir.

Franz Kafka’nın Dönüşüm eserinde Gregor Samsa’nın bir sabah dev bir böceğe dönüşmesiyle yaşadığı toplumdan dışlanma süreci, Bartleby’nin yaşadığı sürece benzer:

• Gregor’un böcek olması, toplumun onu dışlamasına neden olur.

• Bartleby’nin çalışmayı reddetmesi de, onun dışlanmasına ve sonunda yok olmasına yol açar.

5. Kendi Kendini Yok Eden Bir Felsefe

Bartleby’nin bu cümlesi, onun hayattan tamamen çekilmesine neden olur.

• İşini yapmamayı tercih eder.

• Ofisten çıkmamayı tercih eder.

• Aç kalmayı tercih eder.

• En sonunda, hayatta kalmamayı tercih eder.

Bu süreç, insanın kendi kendini nasıl yok edebileceğini gösteren trajik bir öyküye dönüşür.

Örneğin, Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar eserindeki anlatıcı da Bartleby gibi toplumdan uzaklaşmayı seçer ve kendi iç dünyasında kaybolur.