Sabahattin Ali’nin ‘İçimizdeki Şeytan’ romanında Ömer karakterine psikolojik tanı konsaydı ne denebilirdi?
Sabahattin Ali’nin İçimizdeki Şeytan romanında Ömer karakteri, derinlemesine bir psikolojik analiz yapıldığında, modern psikiyatrik terminolojiyle değerlendirilebilecek karmaşık bir profil sunar. Ömer’in davranışları, iç monologları ve ilişkilerindeki dinamikler, potansiyel tanısal kategorilere işaret eder. Aşağıda, Ömer’in psikolojik durumunu ayrıntılı bir şekilde, psikiyatrik dil ve DSM-5 (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, 5th Edition) gibi güncel standartlar çerçevesinde ele alıyorum.
1. Klinik İzlenim ve Belirtiler
Ömer, romanda belirgin bir duygudurum düzensizliği, irade zayıflığı ve içsel çatışma sergiler. Kendi tanımlamasıyla “içindeki şeytan” olarak adlandırdığı tembellik, kararsızlık ve kendine yönelik eleştirel tutum, onun günlük işlevselliğini olumsuz etkiler. Bu belirtiler, şu şekilde detaylandırılabilir:
- Duygudurum: Sürekli bir melankoli, yaşamdan tatmin olamama ve amaçsızlık hissi (anhedoni belirtileri).
- Bilişsel Özellikler: Kendine güvensizlik, aşırı öz-eleştiri, kararsızlık ve ruminatif düşünce yapısı (tekrarlayan negatif düşünceler).
- Davranışsal Özellikler: Erteleme (prokrastinasyon), sorumluluklardan kaçınma ve ilişkilerde tutarsızlık.
- İlişkisel Dinamikler: Macide ile ilişkisinde duygusal bağımlılık ve aynı zamanda reddetme korkusuyla karışık bir tutum.
Bu belirtiler, Ömer’in hem duygusal hem de bilişsel düzlemde işlevsellikte zorluklar yaşadığını gösterir.
2. Olası Tanılar
Ömer’in psikolojik durumunu değerlendirirken, birden fazla tanı olasılığı göz önünde bulundurulabilir. Bunlar, semptomların şiddeti ve sürekliliğine bağlı olarak farklılaşabilir.
a) Distimik Bozukluk (Kalıcı Depresif Bozukluk – DSM-5: F34.1)
- Kriterler: Ömer’in kronik düşük düzeyde depresif ruh hali, en az iki yıl sürebilecek bir tabloyu andırır. DSM-5’e göre, distimik bozuklukta majör depresyon kadar şiddetli olmayan, ancak uzun süreli bir depresif duygudurum, düşük özsaygı, umutsuzluk ve enerji kaybı görülür.
- Ömer’deki Bulgular: Hayatındaki sürekli tatminsizlik, melankolik tavır ve kendi potansiyelini realize edememe hissi, distimik bir tabloyla uyumludur. Ancak, Ömer’in episodlarının majör depresif ataklar kadar yoğun olup olmadığı romanda net değildir; bu nedenle distimi daha olası görünür.
- Destekleyici Unsurlar: İşlevselliğini tamamen kaybetmemiş olması (örneğin, ilişkiler kurabilmesi ve bir şekilde hayatına devam etmesi), majör depresyondan ziyade distimiyi düşündürür.
b) Genel Kaygı Bozukluğu (DSM-5: F41.1)
- Kriterler: Aşırı endişe, kontrol edilemeyen kaygı, huzursuzluk, konsantrasyon güçlüğü ve karar vermede zorluk.
- Ömer’deki Bulgular: Ömer’in kendi hayatı ve geleceği hakkında sürekli bir endişe içinde olması, karar alma süreçlerindeki paralizi ve ruminatif düşünceleri, genel kaygı bozukluğu ile ilişkilendirilebilir. Özellikle “içindeki şeytan” metaforu, bilinçaltında bastırılmış kaygıların dışavurumu olarak yorumlanabilir.
- Destekleyici Unsurlar: Fiziksel kaygı belirtileri (örneğin, huzursuzluk veya gerginlik) romanda açıkça belirtilmese de, Ömer’in içsel huzursuzluğu bu tanıyı destekler.
c) Nevrotik Kişilik Özellikleri (Spesifik Bir Bozukluk Olmaksızın)
- Tanım: Nevroz, modern psikiyatride spesifik bir tanı kategorisi olmaktan çıkmış olsa da, kişilik yapısında kaygı, duygusal dengesizlik ve içsel çatışmaya yatkınlık olarak ele alınabilir.
- Ömer’deki Bulgular: Ömer’in aşırı öz-eleştirel tutumu, suçluluk duygusu ve kendiyle barışık olamaması, nevrotik eğilimlere işaret eder. Bu, borderline veya narsisistik kişilik bozukluğu gibi daha ağır patolojilere ilerlemeden, nevrotik bir yelpazede yer alır.
- Destekleyici Unsurlar: Ömer’in ilişkilerindeki tutarsızlığı ve kendi değerleriyle çelişkili davranışları, nevrotik bir iç çatışmayı yansıtır.
d) Borderline Kişilik Bozukluğu (DSM-5: F60.3) – Hafif Düzeyde Olasılık
- Kriterler: Duygusal dengesizlik, kimlik karmaşası, terk edilme korkusu, ilişkilerde yoğunluk ve tutarsızlık.
- Ömer’deki Bulgular: Macide ile ilişkisinde hem yoğun bir bağlanma hem de kendi arzularıyla çelişen bir uzaklaşma eğilimi görülür. Kimlik karmaşası, Ömer’in ne istediğini tam olarak bilememesi ve sürekli bir iç sorgulama içinde olmasıyla bağdaştırılabilir.
- Karşı Argüman: Borderline kişilik bozukluğu için tipik olan impulsivite, öfke patlamaları veya kendine zarar verme gibi daha ekstrem davranışlar Ömer’de gözlenmez. Bu nedenle, bu tanı Ömer için tam oturmaz, ancak bazı özellikler borderline yelpazede değerlendirilebilir.
e) Varoluşsal Kriz (Psikiyatrik Tanıdan Ziyade Felsefi Bir Durum)
- Ömer’in hayatın anlamını sorgulaması, kendi varoluşsal boşluğuyla yüzleşmesi ve iradesini kullanmakta zorlanması, psikiyatrik bir tanıdan çok varoluşsal bir krizi akla getirir. Bu durum, depresif veya kaygı belirtileriyle örtüşse de, Ömer’in ruhsal durumunun edebi bir derinlik olarak da okunması gerektiğini gösterir.
3. Ayırıcı Tanı
- Majör Depresif Bozukluk: Ömer’in belirtileri majör depresyonun şiddet ve süreklilik kriterlerini tam karşılamaz; daha çok kronik, düşük yoğunluklu bir tablo hakimdir.
- Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB): Erteleme ve konsantrasyon zorluğu gibi belirtiler DEHB’yi düşündürse de, hiperaktivite veya çocukluk dönemi öyküsü romanda yer almaz.
- Anksiyete Bozuklukları (Örn. Sosyal Fobi): Ömer’in kaygısı daha çok içsel ve varoluşsaldır; sosyal durumlardan kaçınma gibi spesifik bir fobi gözlenmez.
4. Tedavi Önerisi (Varsayımsal)
Eğer Ömer bir psikiyatriste gitseydi:
- Psikoterapi: Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), ruminatif düşünceleri ve kararsızlığı ele almada etkili olabilirdi. Alternatif olarak, varoluşsal terapi, Ömer’in anlam arayışına hitap ederdi.
- Farmakoterapi: Hafif bir antidepresan (örneğin, SSRI grubu) distimik semptomları ve kaygıyı hafifletebilirdi.
5. Özetle
Ömer’e psikiyatrik bir tanı konsaydı, en olası senaryo Kalıcı Depresif Bozukluk (Distimi) ve eşlik eden Genel Kaygı Bozukluğu ile birlikte nevrotik kişilik özellikleri taşıdığı yönünde olurdu. Bu tanılar, Ömer’in kronik melankolisini, içsel huzursuzluğunu ve ilişkilerindeki çelişkilerini açıklamaya yeterlidir. Ancak, Sabahattin Ali’nin Ömer’i yaratırken psikiyatrik bir çerçeveden ziyade insan doğasının evrensel zayıflıklarını ve çelişkilerini betimlemeye odaklandığı unutulmamalıdır. Bu nedenle, Ömer’in psikolojik portresi, klinik bir tanıdan çok edebi bir derinlik olarak da değerlendirilmelidir.


