Seküler Tanrılar: Bilim, Devlet, Performans
Geleneksel anlamda dini inançların ve kurumların etkisini yitirdiği, “sekülerleşme” olarak adlandırılan süreç modern dünyayı derinden şekillendiriyor. Ancak bu, inancın tamamen ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Aksine, insanlığın anlam arayışı, bağlılık ihtiyacı ve otoriteye duyduğu arzu farklı nesnelere yöneliyor. Bu yeni odak noktaları, “seküler tanrılar” olarak adlandırılabilecek, adeta dini bir bağlılıkla tapınılan ve mutlak hakikat atfedilen kavramlara dönüşebiliyor: Bilim, Devlet ve Performans.
Bilim: Rasyonel Aklın Kutsallığı
Sekülerleşmeyle birlikte, bilim rasyonel düşüncenin, nesnelliğin ve ilerlemenin sembolü haline geldi. Doğanın sırlarını çözme, hastalıkları yenme ve teknolojik yenilikler sunma gücüyle bilim, pek çok kişi için tartışılmaz bir otorite figürüne dönüştü. Bilimsel yöntem, mutlak doğruya ulaşmanın yegane yolu olarak kabul edilirken, bilim insanları da adeta modern dünyanın kahinleri ve kurtarıcıları olarak görülmeye başlandı.
- Dini Paralellikler: Bilime duyulan bu sarsılmaz inanç, bazı açılardan dini bağlılıkla benzerlik gösterir. Bilimsel teoriler dogmalar gibi kabul edilebilir, bilimsel konsensüs kutsal metinler yerine geçebilir ve bilimsel gelişmeler mucizeler gibi algılanabilir. Bilimsel otoriteye sorgusuz sualsiz güvenmek, eleştirel düşünceyi ve farklı bakış açılarını gölgeleyebilir.
- Gündelik Yansımalar: Salgın döneminde bilim insanlarının ve epidemiyologların görüşlerine duyulan mutlak itimat, iklim krizi konusunda bilimsel raporlara atfedilen tartışılmaz önem veya teknolojik yeniliklerin her derde deva olduğuna dair yaygın inanış, bilimin seküler bir tanrıya dönüşmesinin örnekleridir.
Devlet: Toplumsal Düzenin İlahi Kaynağı
Geleneksel toplumlarda dini otoriteler ve kutsal yasalar toplumsal düzeni sağlama ve meşrulaştırma işlevini görüyordu. Sekülerleşmeyle birlikte bu rol, ulus-devlete ve onun yasalarına devredildi. Devlet, vatandaşlarının güvenliğini sağlama, adaleti tesis etme, refahı artırma ve toplumsal normları belirleme iddiasıyla, pek çok kişi için nihai otorite ve bağlılık nesnesi haline geldi.
- Dini Paralellikler: Devlete duyulan bağlılık, ulusal sembollere (bayrak, marş), kahraman figürlerine ve kolektif ritüellere (bayramlar, anma törenleri) yönelik neredeyse dini bir saygıyı içerebilir. Devletin yasaları kutsal metinler gibi algılanabilirken, devlete karşı gelmek günah veya ihanetle eşdeğer tutulabilir.
- Gündelik Yansımalar: Vatandaşların devletin kararlarına sorgusuz itaat etmesi beklenen durumlar, ulusal çıkarların her türlü bireysel veya evrensel değerin önüne konulması, siyasi liderlere duyulan karizmatik hayranlık ve eleştirel yaklaşımların “vatan hainliği” olarak etiketlenmesi, devleti seküler bir tanrılaştırma eğiliminin belirtileridir.
Performans: Bireysel Başarının Kutsallığı
Modern, rekabetçi toplumlarda bireysel başarı, üretkenlik ve sürekli gelişim ideolojisi ön plana çıkıyor. Özellikle neoliberal söylemlerle desteklenen bu anlayışta, bireyin değeri ve başarısı, kariyerindeki yükselişi, maddi kazancı, sosyal medyadaki görünürlüğü ve genel olarak “performansı” üzerinden ölçülüyor. Bu durum, “performansı” adeta seküler bir tapınma nesnesine dönüştürebiliyor.
- Dini Paralellikler: Sürekli daha iyi olma, daha çok kazanma, daha çok takipçi edinme arayışı, dini geleneklerdeki “kurtuluşa erme” veya “nirvanaya ulaşma” gibi spiritüel hedeflere benzer bir sonsuz çaba ve tatminsizlik döngüsü yaratabilir. Başarıya ulaşanlar modern dünyanın azizleri gibi görülürken, başarısızlık “günah” veya “değersizlik” duygularına yol açabilir.
- Gündelik Yansımalar: Sosyal medyada kusursuz bir imaj sergileme çabası, sürekli “meşgul” ve “verimli” görünme zorunluluğu, kişisel gelişim тренингине duyulan yoğun ilgi, kariyer basamaklarını tırmanmayı her şeyin önüne koyma ve başarısızlığı kişisel bir eksiklik olarak algılama, performansın seküler bir tanrıya dönüşmesinin örnekleridir.
Sonuç: Sekülerleşmenin Yeni Bağlılıkları
Sekülerleşme, dini inançların ve kurumların gücünü azaltmış olsa da, insanlığın anlam arayışı ve bağlılık ihtiyacı ortadan kalkmamıştır. Bilim, Devlet ve Performans gibi kavramlar, modern dünyada adeta yeni “tanrılar” olarak ortaya çıkmakta ve bireylerin inançlarını, değerlerini ve davranışlarını derinden etkilemektedir.
Bu seküler tanrılara duyulan bağlılık, ilerleme, düzen ve başarı gibi olumlu sonuçlar doğurabileceği gibi, dogmatizm, otoriterlik ve bireysel baskı gibi potansiyel tehlikeleri de barındırır. Bu nedenle, modern insanın bu yeni bağlılıklarını eleştirel bir gözle incelemek, sekülerleşmenin karmaşık doğasını anlamak ve daha dengeli, özgür ve insani bir toplum inşa etmek için hayati önem taşımaktadır.