Carl Gustav Jung Batılı insanın-zihnin neden yoga ve meditasyon pratiklerinde zorlanacağını düşünmektedir ?

Bu zorluklar temel olarak Doğu ve Batı kültürleri arasındaki temel psikolojik ve kültürel farklılıklardan kaynaklanır:

1.Dışa Yönelim vs. İçe Yönelim: Batı zihni, din ve ruhani uygulamalarında genellikle dışa doğru yönelimlidir…. Batı, nesneleri ayırt eden, dış dünyaya odaklı bir bakış açısına sahiptir…. Doğu ise içe doğru yöneliktir ve uygulayıcılar dış dünyayı salt görünüş olarak reddedebilir…. Yogik meditasyon, içsel bir ifşayı veya yüksek bir bilinç durumuna ulaşmayı hedefler…. Batılılar için dış dünyadan tüm dikkati çekmek ve odağı tek bir noktada toplamak zorlayıcı olabilir; Batı’nın ayrım koyma alışkanlığı, içsel görüntülerin ortaya çıkmasını sağlayan meditatif pratiklerle çelişir. Batılılar genellikle gözleri aracılığıyla yaşarlar.

    2. Eğitim ve Sistematik Yaklaşım Eksikliği: Doğu’da yoga, yüzyıllardır uygulanan, zengin bir literatüre ve son derece istisnai yöntemlere sahip bir sistemdir…. Eğitimli her Hintlinin bir gurusu (lideri) vardır ve bu yöntem onlara guru tarafından öğretilir… Meditasyon yapılacak nesne genellikle guru tarafından belirtilir…. Batı tekniği ise bir sistem değil, daha basit bir yöntem veya işleyiştir ve Batılıların böyle bir eğitimi yoktur…. Meditasyon girişimleri genellikle “komik bir taklit” gibi görülebilir.

    3. Bilinçdışı ve İçsel Görüntülerle İlişki: Batılı bir zihin, konsantre olurken arka plan görüntülerinin (içsel görüntüler) oluşmasına izin vermekte zorlanır. Doğu meditasyon uygulamaları ise içsel görüntülerin ortaya çıkmasını sağlar ve hatta Amitayur-Dhyana-Sutra gibi metinlerde belirli imgelerin (batan güneş, su, buz, lapis lazuli zemin, lotus, Buda) zihinde aktif olarak görselleştirilmesi ve sabit tutulması istenir…. Jung’a göre, Batı’da tamamen bilinçdışı olan birçok şey Doğu’da bilinç seviyesindedir. Doğu’da “bilinçdışı” olarak tanımladığımız durumlar, daha yüksek bir bilinç veya üst-bilinç (purusha, bodhi) olarak görülür. Batı’da kleshaları (ızdıraplar, zorlanımlı dürtüler) yönetme biçimi genellikle duyguları içe atmak veya bastırmaktır; bu durumda içerik kaybolur ancak nevrotik semptomlar ortaya çıkabilir. Doğu’da ise yoganın amacı bu bilinçdışı etkilere hâkim olmaktır (yoke – boyunduruk altına almak), bu kleshalar yoga yaparak (meditasyon aracılığıyla) elenmelidir…. Bu, bilinçli bir kontrol ve dizginleme çabasıdır…. Doğu’da iradi bir çözülme söz konusu iken, Batı’da bu süreç istem dışı (örneğin şizofrenideki gibi) meydana geldiğinde patolojik olarak görülür.

    4. Kültürel Entegrasyon Farkı: Yoga, Hindistan’da pratik bir felsefedir; tüm ruhani gelişimin temelidir ve 380 milyonluk bir ulusun kutsal pratiğidir. Üst sınıftan her eğitimli Hintli yoga uygular; rahip, filozof veya psikolog olmak için yoga yapmak esastır… Bu, diş fırçalamak kadar sıradan bir edim olarak görülebilir35. Batı’da ise bu tür şeylerle uğraşan insanlar genellikle oldukça sıra dışıdır ve yoga “gizemli” bir yaygara olarak algılanır…. Hatha Yoga gibi fiziksel pratikler Batı’da sadece akrobatik egzersizler olarak yanlış anlaşılır….

    5. Beden ve Psişeye Bakış: Batı’da bedensel deneyim genellikle ruhaniliğin karşıtı olarak görülür. Simyada bile içsel süreçler maddeye yansıtılır…, maddeye çalışılır. Ancak bazı Doğu yogası biçimleri (Tantrik, Kundalini, Hatha) fizyolojiye ve bedene (çakralar, kundalini, vajra-sattva) odaklanır…. Bu, Batı’da “kötü bir üne” sahip olabilir. Ayrıca, Doğu’da psişik olanın “yarı fiziksel” bir töz olarak algılanması ve düşünceyle varlık yaratma fikri Batı için oldukça yabancıdır….

    6. Dogmatizm ve Sembolizm: Amitayur-Dhyana-Sutra gibi metinler, belirli bir amaca ulaşmak için katı dogmatik talimatlara göre hareket etmeyi gerektirir…. En küçük bir sapmaya izin yoktur; dogmatik imgeler keskin hatlarıyla hayal edilmelidir. Bu dogmatik yapı ve zorunlu görselleştirmeler Batı zihni için alışılmadık ve zorlayıcı olabilir. Jung, Batılıların kendi “etimizden ve kanımızdan” olan simya sembollerini anlamakta zorlanırken, Hint sembollerini ruhsal olarak daha kolay algılayabildiğini belirtir.

    7. Zaman Kavramı ve Bağımlılık: Batı, zaman bilinciyle ve şeylere bağımlılıkla yoğun bir ilişki içindedir. Modern uygarlığın çeşitliliği ve zenginliği zaman bilincini artırmıştır; Batılılar genellikle telaşlıdır ve zamanı hesaplama ihtiyacı duyarlar…. Yoga Sutra ise zamanı bir kenara koyma ve zamana hâkim olma kavramında ısrar eder; prakriti‘den ayrılması gereken kişi, zamandan da ayrılmalıdır. Bu, Batı’nın aceleci yaşam biçimiyle çelişir.

    Tüm bu nedenler, Jung’un Batılı bir bireyin Doğu yogası ve meditasyonu pratiklerine yüzeysel yaklaşımların ötesinde gerçekten nüfuz etmesinin veya bundan faydalanmasının kolay olmadığını düşünmesine yol açar….