Dede Korkut Masallarında Amazon Kadınları ve İskit Mitolojisi Tanrıçaları: Antik Yunan Söylenceleriyle Kesişen Bir Dokuma

Dede Korkut masalları, göçebe bozkırların tozlu rüzgârlarında yankılanan kadim anlatılarla doludur; Amazon kadınları, bu masalların en çarpıcı figürlerinden biri olarak, İskit mitolojisinin dişil tanrısal güçleriyle ve Antik Yunan mitolojisinin savaşçı kadın arketipleriyle derin bir bağ kurar. Bu metin, Amazonların Dede Korkut masallarındaki yerini, İskit tanrıçalarıyla ilişkilerini ve Yunan mitolojisiyle kesişimlerini, kuramsal ve çok katmanlı bir perspektiften ele alıyor. Tarihsel gerçeklikten mitolojik sembollere, etik sorgulamalardan felsefi yansımalara uzanan bu anlatı, insan ruhunun özgürlük arayışını ve toplumsal düzenin çelişkilerini dokuyan bir halı gibi seriliyor.

Bozkırın Öfkeli Ruhu: Amazonların Dede Korkut Masallarındaki Yeri

Dede Korkut masallarında Amazon kadınları, yalnızca savaşçı kimlikleriyle değil, aynı zamanda bozkırın vahşi özgürlüğünün cisimleşmiş hali olarak belirir. Bu kadınlar, at sırtında yay çeken, mızrak savuran, erkek egemen düzenlere meydan okuyan figürlerdir. Efrasiyab anlatılarında, Amazonlar, Turan coğrafyasının kaotik enerjisini temsil eder; ne Pers’in hiyerarşik uygarlığına ne de Yunan’ın kent devletlerine uyarlar. Onlar, bozkırın sınırsız ufkunda, toplumsal normların zincirlerinden kurtulmuş bir varoluşun sembolüdür. Bu masallarda, Amazonlar genellikle erkekleri öldüren (Androktones) ya da İskit dilinde “Oiorpata” (erkek katilleri) olarak anılır, bu da onların hem fiziksel hem de sembolik düzlemde yerleşik düzenlere karşı bir tehdit oluşturduğunu gösterir.

Ma ve Ana Tanrıça Kültü

İskit mitolojisinde dişil figürler, özellikle Ana Tanrıça inancı, Amazonların ruhani dayanak noktasıdır. Ma, İskitlerin Artemis Tauropolos’a benzeyen tanrıçası, avcılığın, savaşın ve bereketin simgesidir. Ukrayna’daki kurganlarda bulunan bronz aynalar ve küpeler üzerindeki Ana Tanrıça betimlemeleri, Amazonların bu tanrısal figürle bağlantısını doğrular. Ma, yalnızca bir tanrıça değil, aynı zamanda Amazonların savaşçı ruhunu besleyen bir arketiptir; onun için kesilen kurbanlar, bozkırın kanla sulanan döngüsel yaşamını yüceltir. Kybele ile de ilişkilendirilen bu tanrıça, Amazonların anaerkil düzeninin ruhani temelini oluşturur. Anadolu’da Artemis ve Demeter gibi tanrıçalarla kesişen bu inanç, Amazonların Efes gibi kentlerin kuruluş mitoslarında yer almasını açıklar.

Amazonların Çift Yüzlü Temsili

Antik Yunan mitolojisinde Amazonlar, hem korku hem de hayranlık uyandıran bir paradoks olarak resmedilir. Karadeniz’in Themiskyra şehrinde yaşadıkları söylenen bu kadınlar, Heracles’in Hippolyte’nin kemerini çaldığı, Theseus’un Antiope’yi yendiği efsanelerde “barbar” ama bir o kadar da büyüleyici figürlerdir. Yunan sanatında, Amazonlar iki şekilde betimlenir: Grek savaşçı tipi (zırhlı, miğferli) ve Doğu savaşçı tipi (İskit, Pers ya da Anadolu tarzında). Bu ikilik, Yunanlıların Amazonları hem kendilerine benzer hem de “öteki” olarak algıladığını gösterir. İlyada’da Priamos’un Amazonları Phrygia’da gördüğünü söylemesi, onların tarihsel bir gerçeklikten efsaneye dönüşen yolculuğunu ima eder. Yunan mitolojisi, Amazonları “erkeklerle eşit” olarak tanımlasa da, onları yenilgiye uğratan kahramanlar üzerinden patriyarkal bir üstünlük vurgusu yapar.

Özgürlüğün ve Esaretin Felsefi Çelişkisi

Amazonlar, Dede Korkut masallarında ve İskit mitolojisinde özgürlüğün cisimleşmiş haliyken, Yunan anlatılarında esaretin gölgesine düşerler. Bu çelişki, insan ruhunun özgürlük arayışıyla toplumsal düzenin sınırları arasındaki gerilimi yansıtır. Amazonların erkekleri öldürmesi ya da erkek çocukları katletmesi, patriyarkal düzene karşı bir isyan olarak okunabilir; ancak Yunan mitolojisinde bu isyan, kahramanların zaferiyle bastırılır. Felsefi açıdan, Amazonlar, Platon’un ideal devletindeki hiyerarşik düzene karşı bir anarşi sembolüdür; etik olarak ise, onların şiddeti, özgürlüğün bedelini sorgulatır. Acaba özgürlük, bir başkasının esareti pahasına mı kazanılır? Amazonların anaerkil düzeni, ütopik bir eşitlik vaadi mi sunar, yoksa kaotik bir şiddet döngüsü mü yaratır? Bu sorular, Amazonların hem İskit hem de Yunan anlatılarındaki ahlaki ikilemini derinleştirir.

Amazonlar ve Toplumsal Cinsiyet

Amazonlar, savaşçı kimlikleriyle toplumsal cinsiyet normlarını altüst eder. İskit kültüründe kadınların at sırtında ok atması, erkeklerle eşit bir ölüm makinesi olmaları, eşitlikçi bir yaşam tarzını yansıtır. Bu, Yunanların yerleşik tarım toplumlarındaki cinsiyet rollerinden radikal bir kopuşu temsil eder. Efrasiyab masallarında Amazonların sağ memelerini dağlayarak okçuluk yeteneklerini artırmaları, bedensel bir fedakârlıkla özgürlüğün alegorisini çizer. Bu imge, bedenin toplumsal normlara karşı bir başkaldırı aracı olduğunu gösterir. Yunan sanatında ise Amazonların savaş sahneleri (Amazonomachy), kaos ile düzen arasındaki mücadele olarak alegorik bir sahnedir. Amazonlar, hem İskit hem de Yunan bağlamında, cinsiyetin sınırlarını zorlayan bir metafor olarak, insanlığın kendi doğasıyla yüzleşmesini sağlar.

Tarihsel Gerçeklik ve Mitolojik Dokuma

Arkeolojik bulgular, Amazonların tarihsel bir gerçekliğe dayandığını gösteriyor. Ukrayna’dan Sibirya’ya uzanan İskit kurganlarında, silahlarla gömülmüş kadın mezarları, Amazonların efsane değil, göçebe kültürlerin savaşçı kadınları olduğunu kanıtlar. Sarmat mezarlarının %25’inde kadınların silahlarla gömülü olması, Amazonların İskit-Sarmat kültürlerinden türediğini düşündürür. Efrasiyab masallarında bu kadınlar, bozkırın tarihsel gerçekliğini mitolojik bir dokumaya dönüştürür. Yunanlar, bu kadınlarla Karadeniz kolonilerinde karşılaştığında, onların eşitlikçi yaşam tarzı hem hayranlık hem de korku uyandırmış, bu da Amazon efsanelerinin doğuşunu tetiklemiştir. Rhodoslu Apollonius’un Ares ile ilişkilendirdiği kutsal siyah taş, Kybele tapımının bir yansıması olarak, Amazonların hem tarihsel hem de mitolojik bir köprü olduğunu gösterir.

Amazonların Estetik Mirası

Amazonlar, sanatın tuvalinde hem İskit hem de Yunan dünyasında farklı renklerle boyanır. İskit kurganlarındaki bronz aynalar ve taş altarlar, Amazonların dinsel ve savaşçı kimliğini yansıtırken, Yunan vazolarındaki Amazonomachy sahneleri, kaos ile düzenin estetik bir çatışmasıdır. MÖ 6. yüzyıl Attic tarzı plakalarda, Amazon okçularının zarif ama ölümcül duruşu, onların hem vahşi hem de estetik bir güç olduğunu vurgular. Efrasiyab masallarında ise Amazonlar, sözlü anlatının şiirsel dokusunda, bozkırın rüzgârıyla dans eden figürler olarak canlanır. Bu sanatsal yansımalar, Amazonların hem tarihsel hem de mitolojik bir ilham kaynağı olduğunu gösterir; onlar, insanlığın hem korkularını hem de hayallerini resmeden bir fırça darbesi gibidir.

Amazonların Zamansız Arzusu

Amazon kadınları, Efrasiyab masallarında, İskit mitolojisinin Ma ve Ana Tanrıça figürleriyle, Yunan mitolojisinin Artemis ve Kybele’siyle birleşerek, insanlığın özgürlük, güç ve cinsiyet üzerine düşüncelerini sorgulatan bir ayna tutar. Onlar, bozkırın özgür ruhunu, tanrıçaların kutsal öfkesini ve Yunan sanatının estetik kaosunu bir araya getirir. Tarihsel gerçeklikten mitolojik sembollere uzanan bu kadınlar, insan ruhunun çelişkilerini ve arzularını yansıtır. Amazonlar, ne tamamen ütopik ne de distopik bir varoluş sunar; onlar, insanın kendi sınırlarını zorlama cesaretinin ve bu cesaretin bedelinin zamansız bir hikâyesidir.