‘Hak ettiği gibi yönetilmek’; kaçınılmaz mı, trajik bir döngü mü?

“Hak Ettiği Gibi Yönetilmek” Argümanının İncelenmesi

Bu argüman, genellikle siyasi otorite, toplumsal düzen ve bireyin sorumluluğu arasındaki ilişkiyi tartışan bir önermedir. Temel fikir şudur: Bir toplum, ahlaki ve entelektüel nitelikleriyle nasılsa, ona uygun bir yönetim biçimiyle yönetilir. Yani, eğer bir halk adaletsiz, cahil veya ahlaksızsa, sonuç olarak kötü bir yönetimle karşılaşması kaçınılmazdır.

Bu düşünce, Platon’dan Hegel’e, Machiavelli’den Nietzsche’ye kadar birçok filozof ve siyaset teorisyeni tarafından doğrudan veya dolaylı olarak ele alınmıştır. Kafka’nın eserlerinde ise bu tema, bürokrasinin baskısı, suçluluk psikolojisi ve otoritenin keyfiliği bağlamında işlenir.


1. Felsefi ve Siyasi Arka Plan

a) Platon: “Devlet” ve Filozof-Kral

Platon’a göre, ideal yönetim, toplumun erdemli olmasına bağlıdır. Eğer halk bilgelikten yoksunsa, sofistler veya tiranlar tarafından yönetilir. “Toplumlar, layık oldukları yöneticilere sahip olurlar.” sözü bu anlayışı yansıtır.

b) Machiavelli: “Prens” ve Gerçekçi Siyaset

Machiavelli, bir halkın karakterinin yönetimi belirlediğini savunur. Eğer halk zayıf ve bölünmüşse, bir despot onları kolayca yönetebilir. “Halkın ahlakı, liderin ahlakını belirler.”

c) Hegel: Tarih ve Tin (Geist)

Hegel’e göre, bir ulusun siyasi sistemi, onun kültürel ve ahlaki gelişiminin bir yansımasıdır. Özgürlük ancak “tin”in (ruhun) olgunlaşmasıyla mümkündür.

d) Nietzsche: Güç İstenci ve Sürü Ahlakı

Nietzsche, kitlenin zayıflığının, güçlü bir yöneticiye boyun eğmeye yol açtığını savunur. “Zayıf insanlar, kendilerini yönetecek güçlü bir otorite ararlar.”


2. Kafka’nın Eserlerinde “Hak Ettiği Gibi Yönetilmek”

Kafka’nın eserlerinde bu argüman, bireyin otorite karşısındaki çaresizliği ve suçluluk duygusuyla işlenir.

a) Dava: Suçluluk ve Yargı

  • Josef K., nedensiz yere suçlanır ve mahkeme sürecinde kendini suçlu hissetmeye başlar.
  • Bu, “toplumun kendi yargıçlarını hak ettiği” şeklinde okunabilir: Eğer insanlar korkuyla yaşıyorsa, keyfi bir adalet sistemi onları yönetir.
  • “Bir yalan, dünyanın düzenini nasıl temellendiriyorsa, keyfi bir yargı da toplumu öyle yönetir.”

b) Şato: Bürokrasi ve Anlamsız Otorite

  • K., şatonun bürokratik sistemine asla ulaşamaz. Köylüler, bu sistemi sorgulamadan kabul eder.
  • Bu, “halkın, anlamadığı bir otoriteye boyun eğişi”ni simgeler: Eğer insanlar itaat ederse, yönetim de onları görmezden gelir.

c) Ceza Sömürgesi: Adaletin İşkenceye Dönüşmesi

  • Asker, neyle suçlandığını bilmeden cezalandırılır.
  • Bu, “adaletsiz bir sistemin, adaletsizliği hak etmiş bir toplum tarafından sürdürülmesi” olarak yorumlanabilir.

3. Eleştirel Bir Değerlendirme

  • Determinist mi, Yoksa Sorumluluk mu?
  • Bu argüman, “kötü yönetim, halkın kusurudur” diyerek mağduru suçlayabilir.
  • Ancak Kafka, sistemin zaten insanı çaresiz bıraktığını gösterir: Birey ne yaparsa yapsın, otorite onu ezer.
  • Özgür İrade ve Tiranlık İlişkisi
  • “Eğer halk diktatörlüğe izin veriyorsa, onu hak ediyordur.” denebilir mi?
  • Kafka’ya göre, insanlar zaten özgür iradelerini kaybetmişlerdir. Sistem, onları “suçlu” hissettirerek kontrol eder.

Kafka’nın Karamsar Ahlakı

Kafka’nın eserlerinde “hak ettiği gibi yönetilmek”, bireyin içsel suçluluğu ve otoritenin keyfiliğiyle şekillenir. Toplum, kendi korkuları ve pasifliğiyle baskıcı bir sistemi besler. Ancak Kafka, bunun kaçınılmaz olduğunu değil, trajik bir döngüyü anlatır.

“İnsanlar, korkuları kadar yönetilirler.” – Kafka’nın eserlerindeki ahlaki çıkmaz, tam da bu noktada şekillenir.