Homeros’un dünyasında kibir tanrısal ceza gerektiren büyük bir günahtır. Aias bu günahı işlemeye meyillidir.

Aias tragedyası V. yüzyıl Atina’sına hitap ederken, özellikle Aias’ın kişiliğinde barınan geçmişe özgü birçok simge kullanır. Homerik dünya görüşüne göre en büyük erdemler; adalet, cesaret ve onur gibi değerlerdir. Bu erdemler mutlak, kesin ve bireyseldirler. Bireyselliğin yüceltildiği böyle bir ortamda kişilerin topluma zarar vermemesi, sağduyunun ve ar duygusunun öne çıkarılmasıyla sağlanmaya çalışılır. Homeros’un dünyasında kibir tanrısal ceza gerektiren büyük bir günahtır. Aias bu günahı işlemeye meyillidir. İhtiyacı olmadığını söyleyerek tanrıça Athena’nın yardım teklifini geri çevirir, tanrıların yardımıyla herkesin başarıya ulaşabileceğini, ama kendisinin işlerini tek başına hallettiğini söyler.

Cesur, güçlü ve onuruna düşkün Aias, bu özellikleri takdir edildiği sürece mutlu ve dengelidir. Savaşa ordunun ortak çıkarları için değil, bu özelliklerini ortaya çıkarmasına yardımcı olmasını beklediği için katılır. Kendi değerinden emindir, bu yüzden silah arkadaşlarının “en değerli kahraman” unvanını başkasına vermesini kendisine yapılmış bir hakaret olarak algılar. Artık savaşması için bir gerekçe kalmamıştır. Kent benzeri siyasi bir yapı olan ordudan kendini soyutlar ve nefretini silah arkadaşlarına yöneltir.

Yalnız kalan Aias ordudan uzaklaştığı gibi tanrılardan da uzaklaşır. Arkadaşlarının hayvan sürülerini katlederek ait olduğu topluma zarar verir. Artık kendi değerleri toplumun değerleriyle örtüşmemektedir, aristokratik idealleri Sophokles’in dünyasının idealleriyle çelişir. Bu yeni dünyada örnek asker, eşdeğer yurttaşlardan oluşan kentini koordineli bir şekilde savunmakla yükümlüdür. Kahramanlık kavramı bireyselden toplumsala doğru kaymıştır. Aias artık gelişmelere uyum sağlayamamaktadır.

Bundan sonra oyunun odağı değişir ve İlyada’nın destansı atmosferi yerini Troya’nın tenha kumsalına bırakır. Kullanılan kelimeler ve terminoloji bile değişir ve Sophokles bu değişikliği daha da görünür kılmak için koroyu sahneden çıkarır. Klasik tiyatroda koronun oyun esnasında çekilerek sahnenin değişmesi bundan başka sadece Aiskhylos’un Eumenidler tragedyasında görülür. Oyunun sonraki bölümünde, kent-devleti temsil eden ordunun sözcüleri Agamemnon ile Menelaos, konuşmalarında siyasi argümanlar kullanırlar. Onlara engel olmaya çalışan eski dünyanın sözcüsü Teukros pek ikna edici olamaz, yardımına Odysseus’un gelmesi gerekecektir. Sophokles dolaylı olarak toplumun etik değerlerinin V. yüzyıl devletine hizmet verecek şekilde değişmesi gerektiğini ve eski sistemin ürünü olan bir homerik kahra- manın bu değişim süreci içinde varlığını sürdüremeyeceğini vurgulamak ister.

Menelaos ile Agamemnon orduda disiplinin sağlanması ve bireyin topluma boyun eğmesi gerekliliğinin vurgulanması için Aias’a itibarının iade edilmemesinde ısrar ederler. Ancak siyasi terminoloji kullandıkları halde hareketlerini yönlendiren bireysel nefret ve düşmanlıktır. Aynı şekilde düşünmesi beklenen Aias’ın baş düşmanı Odysseus’un hare- ket noktası farklıdır. Temsil ettiği sağduyu, oluşmakta olan yeni siyasi sistemde kaba kuvvetin yerine ikna etme çabasının kullanılması ve dostlukla düşmanlığa duygularla değil mantıkla yaklaşılması gerektiğini öne çıkarır. Odysseus’un askerî değeri Aias’tan düşük olmasına rağmen uyum yeteneği fazladır, olaylara bireysel yaklaşmaz, ortak çıkarları gözetir. Kibre meyilli rekabetçi aristokratik etiğin karşısında insancıllığı ve itidali yüceltir.

Demokratik bir düzen, yenilikler üretmek ve zorluklarla başa çıkabilmek için kahramanlara ihtiyaç duyar. Aias’ın kent-devlete hizmetleri takdir edilmeli ve ona karşı minnet duyulmalıdır. Vefa bütün değer sistemlerinde bulunması gereken bir erdemdir. Ancak kent-devlet varlığını sürdürebilmek için kahraman-bireylere ihtiyaç duyduğu gibi, onlar da aynı şekilde kent-devlete ihtiyaç duyarlar. Aias’ın yanlışı bu karşılıklılığın farkına varmamasıydı.

Ari Çokona

Sophokles
Aias
Çeviren: Ari Çokona
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları