Influencer Kültürü: Narsisizmin Yükselişi mi, Toplumsal Bağların Yeniden İnşası mı?

Antik Arketiplerin Modern Yankıları

Influencer kültürü, antik Yunan’ın tanrıça ve kahraman arketiplerini hem taklit eder hem de onlara bir ayna tutar. Afrodit’in büyüleyici cazibesi, Herakles’in destansı kahramanlığı, bugünün dijital vitrinlerinde yeniden sahneye çıkar; ancak bu sahnede ilahi bir aura değil, dikkat ekonomisinin kırılgan parıltısı hüküm sürer. Žižek’in ideoloji eleştirisi lensinden bakıldığında, influencer’lar, kapitalist arzunun birer aynasıdır: Kendilerini bir mit gibi sunarken, takipçilerinin arzularını yansıtırlar. Bu, bir parodi midir? Evet, çünkü tanrısal arketiplerin yüce anlamı, beğeni sayıları ve sponsorlu içeriklerin sığ sularında çözülür. Ancak bu aynı zamanda bir başkalaşımdır; birey, kendi imajını tanrılaştırarak, antik mitlerin yerini alan bir “selfie mitolojisi” yaratır. Soru şu: Bu mitoloji, bireyi mi yüceltir, yoksa toplumu mu birleştirir?

Narsisizmin Dijital Aynası

Influencer’ların dünyası, narsisizmin kristalleştiği bir alan gibi görünür. Freud’un narsisizm kavramını Žižek’in ideolojik eleştirisiyle birleştirirsek, influencer’lar, kendi imajlarını bir fetiş nesnesine dönüştürür. Instagram hikayeleri, TikTok videoları, bireyin kendini sürekli yeniden inşa ettiği bir aynalar salonudur. Bu aynalar, bireyin öz-arzusunu besler; beğeniler ve yorumlar, bir tür dijital onaylanma ritüeli haline gelir. Ancak bu narsisizm, yalnızca bireysel bir patoloji değildir; kapitalist sistemin bir ürünüdür. Influencer, kendi varlığını bir markaya dönüştürerek, neoliberal özne modelini somutlaştırır: Özgür görünür, ancak algoritmaların ve markaların görünmez ipleriyle bağlıdır. Bu çelişki, bireyin kendini yüceltme arzusunu toplumsallıktan koparır mı, yoksa yeni bir toplumsallık mı üretir?

Toplumsal Bağların Yeniden İcadı

Influencer kültürü, bireyci bir narsisizm makinesi gibi görünse de, toplumu birleştirme potansiyeli de taşır. Takipçiler, influencer’ların yarattığı sanal cemaatlerde bir araya gelir; ortak estetikler, değerler ve hatta mücadeleler etrafında bağ kurarlar. Bu, antik Yunan’daki agoranın modern bir yankısıdır: İnsanlar, bir kahramanın ya da tanrıçanın hikâyesinde birleştikleri gibi, influencer’ın hikâyesinde birleşir. Ancak bu birlik, sahte bir uyum riski taşır. Žižek’in “ideolojik fantezi” kavramı burada devreye girer: Influencer’ların sunduğu “otantik” yaşamlar, kapitalist tüketim kültürünün bir illüzyonudur. Takipçiler, bu illüzyona katılarak bir topluluk hissi yaşar, ama bu topluluk, markaların ve algoritmaların yönlendirdiği bir tüketim ağına mı dönüşür?

İdeolojik Çarkların Döngüsü

Influencer kültürü, ideolojik bir aygıt olarak işler. Althusser’in “ideolojik devlet aygıtları” kavramını dijital çağa uyarlarsak, sosyal medya platformları, bireyleri tüketim ve öz-temsil pratiklerine hapseden birer makinedir. Influencer’lar, bu makinenin hem dişlisi hem de vitrinidir. Onlar, özgürlüğün ve bireyselliğin sembolleri gibi görünürken, aslında sistemin yeniden üretimine hizmet ederler. Ancak bu döngü, sadece baskıcı değildir; aynı zamanda yaratıcı bir potansiyel barındırır. Influencer’lar, toplumsal meseleleri gündeme getirerek, çevre bilinci, beden pozitifliği ya da sosyal adalet gibi konularda farkındalık yaratabilir. Yine de bu, bir çelişkidir: Sistemin içinden konuşurken, sistemi eleştirme iddiası ne kadar sahici olabilir?

Mitolojinin Yeni Yüzü

Antik Yunan’da mitler, toplumu anlamlandırmak için anlatılırdı; influencer kültürü ise modern bir mitoloji olarak, bireyin ve topluluğun arzularını yeniden şekillendirir. Ancak bu mitoloji, tarihsel bağlamından kopuktur. Afrodit, aşk ve güzelliğin ilahi bir temsiliyken, influencer’ın güzelliği, filtrelerin ve algoritmaların bir ürünüdür. Bu, bir yozlaşma mıdır, yoksa mitolojinin çağdaş bir dönüşümü mü? Influencer’lar, bireyin narsisistik arzularını beslerken, aynı zamanda toplumu bir araya getiren yeni hikâyeler yaratır. Ancak bu hikâyeler, kapitalizmin ideolojik çerçevesine hapsolmuşsa, birleşmenin bedeli nedir? Influencer kültürü, bireyi tanrılaştırarak mı özgürleştirir, yoksa onu dijital bir tapınağın kölesi mi yapar?