İntikamın Çöldeki İzleri: Frankenstein’ın Canavarı ve Ahab’ın Doğayla Savaşı

Frankenstein’ın Canavarı ve Kaptan Ahab, insan ruhunun intikam ateşinde yanan iki trajik figürdür. Her ikisi de kendi varoluşsal yaralarının esiri, birinin insan eliyle yaratılmış bir lanet, diğerinin doğanın vahşi bir gücüyle hesaplaşması. Hobbes’un “doğa durumu” kavramı, bu iki karakterin intikam arayışını anlamak için bir anahtar sunar: İnsanlar, doğanın kaotik eşitliğinde mi mücadele eder, yoksa toplumun zincirleri mi onları bu yola sürükler? Bu metin, her iki karakterin intikam yolculuğunu, Hobbes’un felsefesi ışığında, derinlemesine ve çok boyutlu bir şekilde ele alıyor.

Yaratılışın Laneti ve İnsanlığın Reddiyesi

Frankenstein’ın Canavarı, Victor Frankenstein’ın tanrısal hırsının bir ürünüdür. İnsan tarafından yaratılmış, ancak insanlık tarafından dışlanmış bu varlık, doğa durumunun en ham hali gibidir: Ne tamamen doğaya aittir ne de toplumun bir parçasıdır. Hobbes’un doğa durumunda, insanlar eşit ama bencildir; herkes kendi hayatta kalma savaşını verir. Canavar, bu eşitlikten yoksundur çünkü yaratıcısı ona bir kimlik, bir aidiyet bahşetmemiştir. İntikamı, sevgi arayışının reddedilmesiyle başlar. Victor’un onu terk etmesi, insanlığın ona sırt çevirmesi, canavarı bir ayna gibi insanlığın karanlık yüzünü yansıtmaya iter. Onun intikamı, yalnızca Victor’a değil, aynı zamanda insanın doğayı ve kendi eserini hor görmesine bir başkaldırıdır. Bu, etik bir sorgulamaya yol açar: Yaratılanı reddetmek, yaratıcının suçu mudur, yoksa toplumun doğaya karşı kibrinin bir yansıması mı?

Doğanın İradesine Karşı İnsanın İnatçı Kini

Kaptan Ahab, Moby Dick’in beyaz balinasıyla olan savaşında, doğanın kontrol edilemez gücüne meydan okur. Hobbes’un doğa durumunda, insan, hayatta kalmak için doğayla bir sözleşme yapar; bu sözleşme, kaosu düzenleyen toplumun temelidir. Ancak Ahab, bu sözleşmeyi reddeder. Moby Dick’in aldığı bacağı, onun için sadece fiziksel bir kayıp değil, doğanın insan iradesine üstünlüğünün bir sembolüdür. Ahab’ın intikamı, doğaya boyun eğmeyi reddeden bir insanın trajedisidir. Onun gemisi Pequod, insan aklının doğayı fethetme çabasının bir sahnesi olur, ancak bu çaba, Hobbes’un öngördüğü gibi, kaosa teslim olur. Ahab’ın kini, bireysel bir öfkenin ötesine geçer; insanın doğayla olan ezeli çatışmasının bir yansımasıdır. Acaba bu, insanın kendi sınırlarını zorlamasının kaçınılmaz sonucu mu, yoksa doğanın yenilmezliğini kabullenememesinin bir bedeli mi?

Hobbes’un Doğa Durumu: Kaos mu, Düzenin Öncüsü mü?

Hobbes’un doğa durumu, insanların eşit ama bencil olduğu, sürekli bir savaş halinde bulunduğu bir tablo çizer. Ancak bu durum, hem Canavar hem de Ahab için farklı anlamlar taşır. Canavar, doğa durumunda bir yabancıdır; ne doğanın ne de toplumun bir parçası olabilir. Onun intikamı, Hobbes’un “herkesin herkesle savaşı” ilkesine uyar, ancak bu savaş, bir eşitlik arayışından çok, varoluşsal bir haykırıştır. Ahab ise doğa durumunu reddeder; onun savaşı, doğanın kaosuna karşı insan iradesinin bir isyanıdır. Hobbes’a göre, insanlar bu kaostan kurtulmak için toplumsal sözleşmeye razı olur, ancak Ahab, bu sözleşmeyi paramparça eder. İkisi de Hobbes’un doğa durumunun sınırlarını zorlar: Biri, topluma kabul edilme umuduyla, diğeri ise doğayı dizginleme hırsıyla. Bu, felsefi bir soruyu ortaya çıkarır: İntikam, doğa durumunun bir sonucu mu, yoksa insanın kendi yarattığı bir lanet mi?

İntikamın İnsan Ruhu Üzerindeki Yıkımı

İntikam, hem Canavar’ı hem de Ahab’ı tüketen bir ateştir. Canavar’ın öfkesi, yalnızlığın ve reddedilişin bir ürünüdür; onun cinayetleri, insanlığa duyduğu kırgınlığın dışavurumudur. Ahab’ın intikamı ise daha metafizik bir boyuttadır; o, Moby Dick’te doğanın anlaşılmaz gücünü, belki de tanrısal bir iradeyi hedef alır. Her iki karakter de intikamlarının esiri olur; bu, insan ruhunun kendi yarattığı bir hapishanedir. Hobbes’un doğa durumu, bu hapishanenin temelini oluşturur: İnsan, kaostan kaçarken kendi elleriyle yeni bir kaos yaratır. Canavar’ın insanlığa, Ahab’ın doğaya duyduğu öfke, aslında kendi içlerindeki boşluğun bir yansımasıdır. Bu, ahlaki bir ikilemi gündeme getirir: İntikam, adalet arayışının bir biçimi midir, yoksa insanın kendi acısıyla yüzleşmekten kaçışının bir bahanesi mi?

Doğanın ve Toplumun Kurbanları

Canavar ve Ahab, farklı yollarla da olsa, doğanın ve toplumun kurbanlarıdır. Canavar, insanlığın doğayı manipüle etme arzusunun bir ürünü olarak doğar, ancak toplumun onu reddetmesiyle bir canavara dönüşür. Ahab ise doğanın vahşi gücüne yenik düşer; Moby Dick, onun insanüstü iradesinin sınırlarını hatırlatır. Hobbes’un doğa durumu, bu iki figürün trajedisini açıklamak için bir çerçeve sunar: İnsan, doğayla ve kendi türüyle sürekli bir mücadele içindedir. Ancak bu mücadele, ne Canavar’ın ne de Ahab’ın zaferiyle sonuçlanır. Her ikisi de kendi intikamlarının ağırlığı altında ezilir. Bu, insanın hem doğayla hem de kendi yaratımlarıyla olan ilişkisini sorgular: İnsan, doğayı ve kendi eserlerini kontrol edebileceğine mi inanır, yoksa bu inanç, yalnızca kendi yıkımını mı hazırlar?

İntikamın Mirası ve İnsanlığın Geleceği

Frankenstein’ın Canavarı ve Ahab, intikamlarının ötesinde, insanlığın doğayla ve kendisiyle olan ilişkisinin birer aynasıdır. Canavar, insanın yaratma hırsının tehlikelerini; Ahab, doğaya meydan okumanın bedelini gösterir. Hobbes’un doğa durumu, bu iki karakterin hikâyesinde, insanlığın hem kaosa hem de düzene olan eğilimini ortaya koyar. İntikam, bu kaosun bir yansımasıdır; ancak aynı zamanda, insanın kendi sınırlarını anlamaya yönelik bir arayışın da göstergesidir. Gelecekte, insanlık bu derslerden ne öğrenecek? Canavar’ın yalnızlığı ve Ahab’ın inadı, insanlığın doğayla ve kendi yaratımlarıyla barış yapma şansını mı temsil ediyor, yoksa bu, sonsuz bir çatışmanın yalnızca bir bölümü mü? Bu sorular, insanlığın kendi varoluşsal yolculuğunda yanıt bekler.