İtalya’da trenlerin dakik çalıştığının düşünülmesi büyük oranda faşist iktidarın kurduğu propaganda sisteminin bir ürünüydü.

İtalya’da trenlerin dakik çalıştığının düşünülmesi büyük oranda faşist iktidarın kurduğu propaganda sisteminin bir ürünüydü. Mussolini’nin iktidar yıllarındaki birinci önceliği, İtalyan halkının kalbini ve aklını kazanmak, onları ve dünyanın geri kalanını liberal veya demokratik ilkeler karşısında faşizmin faydalarıyla etkilemek olmuştur. “Toprak için Savaş” yüceltilen bataklık kurutma projesinde olduğu gibi, yeni hükümet bir tür “savaş” olarak adlandırdığı çeşitli atılımlara giriştikçe; basın, radyo, sinema ve eğitim programları da bu uğurda kolları sıvamıştır. Aynı şekilde, İtalyan Demiryolları, İtalya’nın günlük yaşantısı üzerindeki sözümona güçlü iktidarının büyük etkisini göstermek için bizzat Mussolini tarafından kullanılmıştır. George Seldes, “Resmi basın sözcüleri ve resmi filozoflar dünyaya demiryollarının kanun ve nizamın tesisinin sembolü olduğunu anlatmaktaydılar,” demektedir. Aynı zamanda, trenlerin dakikliği masalına sonuna kadar bağlı yeni hükümet, tüm tren kazalarının ve gecikmelerin duyurulmasını yasaklamaktan da geri kalmamıştır.

Mussolini, aslında bir başka faşist propaganda masalı olan “Roma’ya Yürüyüş” sonrasında 1922’de iktidara gelmiştir. Devamında, İtalyan kamuoyunu kazanmak maksadıyla ortaya attığı faşist verimlilik mitinde İtalyan demiryolu hizmetlerini bir sembol olarak kullanmıştır. Bir konuşmasında istasyon şefine atıfta bulunarak, “Tam vaktinde kalkmalıyız… Şu andan itibaren her şey mükemmeliyete ermeli,” dediği anlatılmaktadır. İtalya’nın külüstür demiryolu sisteminin Mussolini sayesinde dünyanın kıskandığı bir seviyeye eriştiğine dair sözler hemen yayılmıştır. İspanyol Prensesi Eulalia’nın 1925’te yazdığı kitabı Courts and Countries After the War (Savaşın Ertesinde Saraylar ve Ülkeler) adlı eserinde “Benito Mussolini’nin İtalya’ya ilk faydası bir kişinin İtalyan sınırını geçip şu cümleyi duymasıyla hissedilmektedir: “Il treno arriva orario.” (Tren vaktinde geliyor.)

I. Dünya Savaşı sırasında müşkül bir duruma düşen İtalyan Demiryolları, 1920’ler ve 1930’lar boyunca hatların elektriklendirilmesi, vagonların artırılması gibi pek çok gelişmeyle toparlanmıştır. Roma-Napoli hatlarına ek olarak, “Üreten Faşizm”in bir kanıtı edasında büyük bir tantanayla açılan dünyanın ikinci en uzun tünelini de içeren Bologna-Floransa anayolları yapılmıştır. Ne var ki, Peter Neville, Mussolini adlı eserinde, işin temelinin ve büyük bir kısmının Duçe göreve gelmeden önce atıldığını yazmaktadır. Kısacası Mussolini, yeni alınmış vagonlar ve görece rahatlamış hatlar dahil, kendinden önceki yönetimlerin işlerini kendine mal etmiştir.

Amerikalı gazeteci George Seldes 1936 yılında, genelde turistlerin kullandığı ana ekspres hatlarının gideceği yere vaktinde varırken, daha küçük hatların sürekli geciktiğini yazmıştır. Bu dönemden başka ifadeler ise büyük hatlardaki trenlerin bile sıklıkla geç kaldığını akla getirmektedir. Aynı şekilde İngiliz gazeteci Elizabeth Wiskemann da dakik trenler masalına karşı çıkarak bindiği pek çok trenin geç kaldığını belirtmektedir.

İnsanın en kötü durumların içinde bile iyi bir sonuç bulma gayreti, bu dakiklik mitine olağanüstü bir süreklilik kazandırmıştır. Bu gayrete çok kızmış gözüken George Seldes 1936’da yazdığı bir yazıda, İtalya tatili sonrası ABD’ye geri dönerken hep birlikte “Duçe büyük adam, artık trenler vaktinde geliyor,” diye gururlanan yurttaşlarını oldukça eleştirmiştir. Bu insanlar, İtalya’daki faşist baskıdan, adaletsizlikten ve zulümden çoğu kez haberdar olsalar da, hep aynı şeyi tekrarlamışlardır: “Ama trenler vaktinde geliyor.”

Kaynak
Emma Marriott
Hatalı Tarih
maya kitap