Kızamık Salgını ABD’de Büyüyor: Neoliberal Sağlık Politikalarının Bedelini Kim ve Nasıl Ödüyor?

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), son yıllarda endişe verici bir halk sağlığı sorunuyla karşı karşıya: Kızamık vakalarındaki gözle görülür artış. Bir zamanlar aşılarla büyük ölçüde kontrol altına alınmış olan bu oldukça bulaşıcı hastalık, özellikle aşılanmamış veya eksik aşılı topluluklarda yeniden yayılıyor. Bu durumun arkasında yatan nedenler karmaşık olsa da, neoliberal sağlık politikalarının bu salgınların zemin hazırlamasında ve etkilerinin derinleşmesinde önemli bir rol oynadığı giderek daha fazla kabul görüyor.

Neoliberal Sağlık Politikalarının ABD’deki Yansımaları:

Neoliberalizm, devleti ekonomideki rolünü azaltmaya odaklanan, serbest piyasa mekanizmalarını ön plana çıkaran bir ideolojidir. Sağlık sektöründe bu yaklaşım, aşağıdaki gibi politikalarla kendini gösterir:

  • Sağlığın Ticarileşmesi ve Özelleştirilmesi: Kamu sağlık hizmetlerinin kısıtlanması, özel sağlık sigortacılığının teşvik edilmesi ve sağlık kuruluşlarının kar odaklı işletmeler haline gelmesi.
  • Sosyal Güvenlik Ağlarının Zayıflatılması: Özellikle düşük gelirli ve kırılgan gruplara yönelik sağlık hizmetlerine erişimi zorlaştıran bütçe kesintileri.
  • Bireysel Sorumluluğun Vurgulanması: Sağlık ve hastalık konularında bireylerin kendi seçimlerinin ve sorumluluklarının ön plana çıkarılması, toplumsal ve yapısal faktörlerin göz ardı edilmesi.
  • Kamu Sağlığı Yatırımlarının Azaltılması: Hastalık önleme, surveillance (gözetim) ve halk sağlığı eğitimine ayrılan kaynakların yetersiz kalması.

Kızamık Salgınlarının Bedelini Kim Ödüyor?

Neoliberal sağlık politikalarının yarattığı ortamda kızamık salgınlarının bedelini ödeyenler çeşitli gruplar oluyor:

  • Aşılanmamış Çocuklar ve Aileleri: Kızamık, özellikle küçük çocuklar için ciddi komplikasyonlara (zatürre, ensefalit, ölüm) yol açabilen bir hastalıktır. Aşılanmamış çocuklar, hem hastalığa yakalanma hem de bu komplikasyonları yaşama riski en yüksek olan gruptur. Aileleri ise çocuklarının hastalığı, tedavi süreçleri ve olası uzun vadeli etkileriyle mücadele etmek zorunda kalır.
  • Bağışıklığı Düşük Bireyler: Kanser tedavisi görenler, organ nakli olmuş kişiler veya HIV/AIDS gibi bağışıklık sistemini zayıflatan hastalıkları olanlar, aşılanmış olsalar bile kızamığa karşı daha savunmasız olabilirler. Salgınlar, bu bireyler için hayati tehlike oluşturabilir.
  • Sağlık Sistemi ve Çalışanları: Salgınlar, sağlık sistemine ek bir yük getirir. Hastaneler ve klinikler artan hasta sayısıyla başa çıkmakta zorlanabilir, sağlık çalışanları ise aşırı iş yükü ve enfeksiyon riskiyle karşı karşıya kalır.
  • Toplumun Geneli: Kızamık son derece bulaşıcı olduğu için, aşılanmamış bireylerin oluşturduğu “bağışıklık açığı”, aşılanmış olsa bile bazı bireylerin (örneğin, aşıya henüz uygun olmayan bebekler) enfekte olmasına yol açabilir. Salgınlar, okul ve işyeri gibi topluluklarda aksamalara neden olabilir ve kamu sağlığı harcamalarını artırabilir.

Neoliberal Politikaların Kızamık Salgınlarına Etkisi Nasıl Oluyor?

Neoliberal sağlık politikalarının kızamık salgınlarının artışında çeşitli dolaylı ve dolaysız etkileri bulunmaktadır:

  • Aşı Karşıtlığının Yaygınlaşması: Güvenilir sağlık bilgisine erişimin zorlaşması, sosyal medyada yanlış bilgilerin hızla yayılması ve bilime olan güvensizlik gibi faktörler, aşı karşıtlığının güçlenmesine katkıda bulunur. Neoliberal politikaların kamu sağlığı eğitimine yeterli yatırım yapmaması bu sorunu derinleştirebilir.
  • Sağlık Hizmetlerine Erişimdeki Eşitsizlikler: Düşük gelirli ve marjinalize edilmiş topluluklar, düzenli sağlık kontrollerine ve aşılara erişimde daha fazla zorluk yaşayabilirler. Sağlığın ticarileşmesi, bu grupların sağlık hizmetlerinden dışlanma riskini artırır.
  • Kamu Sağlığı Altyapısının Zayıflaması: Neoliberal politikaların kamu sağlığı kurumlarına yönelik bütçe kesintileri, hastalık takibi, salgın kontrolü ve aşılama programlarının etkinliğini olumsuz etkileyebilir.
  • Bireysel Sorumluluk Anlayışının Toplumsal Bağışıklığı Göz Ardı Etmesi: Neoliberal ideoloji, bireysel özgürlükleri ve seçimleri ön plana çıkarırken, aşılanmanın sadece bireysel bir tercih olmadığı, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk olduğu gerçeğini göz ardı edebilir. Toplumsal bağışıklığın sağlanması için yüksek aşılama oranlarına ihtiyaç vardır.

Sonuç:

ABD’de artan kızamık vakaları, sadece bir halk sağlığı sorunu değil, aynı zamanda neoliberal sağlık politikalarının yarattığı derin eşitsizliklerin ve zayıflayan kamu sağlığı altyapısının bir yansımasıdır. Sağlığın bir meta olarak görülmesi, sosyal güvenlik ağlarının zayıflatılması ve kamu sağlığına yeterli yatırım yapılmaması, bulaşıcı hastalıkların yayılması için uygun bir zemin hazırlamaktadır.

Kızamık salgınlarının önüne geçmek ve gelecekteki halk sağlığı krizlerini önlemek için, neoliberal politikaların yeniden gözden geçirilmesi ve daha kapsayıcı, eşitlikçi ve kamu sağlığını önceliklendiren bir sağlık sistemi oluşturulması gerekmektedir. Bu, sadece bireylerin sağlığını korumakla kalmayacak, aynı zamanda tüm toplumun refahını artıracaktır.