Marion Woodman’ın Yeme Bozuklukları ve Bağımlılık Üzerine Görüşleri

Marion Woodman’ın yeme bozuklukları ve bağımlılık üzerine görüşleri, Jungiyen analitik psikolojinin temel kavramlarıyla derin bir şekilde örtüşür. Bu görüşler, modern toplumda bireylerin bedenlerinden ve dişil enerjiden uzaklaşmalarının, hem bireysel hem de kolektif bilinçdışında ciddi çatışmalar yarattığını öne sürer.

Anne Arketipi ve Bedenin Reddedilmesi:

Woodman, yeme bozukluklarının, özellikle anoreksiya ve bulimiyanın, kadının bedeninden ve dişil özünden uzaklaşmasının bir sonucu olduğunu savunur. Jungiyen perspektifte, anne arketipi, besleyici ve koruyucu dişil enerjiyi temsil eder. Ancak, modern toplumda bu arketipin sağlıksız veya eksik yaşanması, bireyin hem bedeniyle hem de ruhuyla olan bağlantısını koparır. Anoreksik bireyler, anne arketipini reddederek, bu enerjinin yaşamlarını nasıl etkilediğini anlamaya çalışır. Yeme bozuklukları, Jung’un “anima” ve “animus” kavramlarıyla da ilişkilendirilebilir; burada, bireyin içsel dişil ve eril enerjileriyle olan uyumsuzluğu, bedensel ve ruhsal bozukluklara yol açar.

Dişil Enerji ve Bilinçdışı:

Woodman’a göre, bedenin reddedilmesi aynı zamanda dişil enerjinin ve bu enerjinin taşıdığı yaratıcı potansiyelin reddedilmesi anlamına gelir. Jung’un dişil olanı bilinçdışı ile ilişkilendirdiği düşünüldüğünde, bu reddetme, bireyin bilinçdışındaki yaratıcı ve şifalandırıcı güçlerle bağlantısını koparmasına neden olur. Bedenin “bilinçlenmesi,” yani bireyin bedeni aracılığıyla kendi dişil enerjisiyle yüzleşmesi, Jung’un “gölge” çalışmasına benzer; burada, bastırılmış veya inkar edilen yönler bilince getirilmeye çalışılır. Woodman, modern bireyin bedenine ve dişil enerjiye yönelik bu inkârının, onun içsel bir boşluk hissetmesine ve dış dünyaya karşı bir tür performans sergileme ihtiyacı duymasına yol açtığını belirtir.

Obezite ve Enerji Blokajları:

Obeziteyi, bloke edilmiş enerjinin bir yansıması olarak gören Woodman, bu durumun bireyin bedeninden kopuşunu ve ruhsal açlığını simgelediğini ifade eder. Jungiyen bağlamda, obezite, bireyin kendi psişesindeki enerji akışının duraksadığını ve bu enerjinin bilinçdışında hapsolduğunu gösterir. Bu enerji blokajları, Jung’un “kompleks” kavramıyla açıklanabilir; birey, bilinçdışında çözülmemiş duygusal düğümler taşıdığında, bu durum bedensel semptomlar olarak kendini gösterebilir. Obezite, bu anlamda, bireyin kendi içsel enerjisini bilinç düzeyine taşıyamadığı ve bu enerjinin yağ olarak depolandığı bir durumdur.

Rüyalar ve Ruhun Beslenmesi:

Woodman, yeme bozukluklarının ve bağımlılıkların, ruhun açlığının bir göstergesi olduğunu belirtir. Jung’un rüya analizinde, rüyalar bireyin bilinçdışı süreçlerine ve bu süreçlerin bilinçle nasıl bütünleştirilebileceğine dair önemli ipuçları sunar. Woodman, rüyaların ruhu besleyen imgeler taşıdığına ve bu imgelerin bedenle ilişkilendirilerek şifalandırıcı bir güç haline gelebileceğine inanır. Jung’un “aktif imajinasyon” tekniği, bireyin rüyalarındaki imgeleri bilinçli bir şekilde araştırarak, bu imgeleri bedensel ve ruhsal iyileşmeye yönlendirmesini sağlar. Rüyalar, bu bağlamda, bireyin psişesindeki enerjiyi serbest bırakmanın ve bu enerjiyi bilinç düzeyine taşımanın bir yolu olarak görülür.

Menopoz ve Ruhsal Dönüşüm:

Woodman, menopozu kadınların ruhsal bir dönüşüm yaşadığı bir dönem olarak tanımlar. Jungiyen psikolojide, menopoz, kadının “bilge kadın” arketipine geçiş yaptığı, içsel bir dönüşümün gerçekleştiği bir süreç olarak görülür. Bu dönemde, kadınlar bilinçdışındaki dişil enerjiyle yeniden bağlantı kurabilir ve bu bağlantı, bedenin bilinçli bir şekilde dinlenmesiyle sağlanır. Woodman’ın önerdiği gibi, bu süreçte bedenin verdiği sinyaller ve rüyalar dikkatle dinlenmeli ve yorumlanmalıdır; çünkü beden, bu dönemdeki ruhsal dönüşümün en önemli rehberidir.

Sonuç:

Woodman’ın yeme bozuklukları ve bağımlılık üzerine olan görüşleri, Jungiyen analitik psikolojinin derin kavramlarıyla örtüşür. Bedenin ve dişil enerjinin reddedilmesi, bireyin ruhsal ve psikolojik dengesini bozarken, rüyalar ve bedenle kurulan bilinçli ilişki, bu dengeyi yeniden sağlamanın yollarını sunar. Bu bağlamda, Woodman’ın çalışmaları, bireyin hem beden hem de ruh seviyesinde bütünleşme yolculuğuna ışık tutar ve Jungiyen perspektifle derinlemesine bir analiz sunar.

Kaynak Yazı :https://pavonisegitim.com/2019/06/02/marion-woodman-ile-yeme-bozukluklari-ve-bagimlilik-uzerine/