Neandertal: Soydaşlarımızda Hayat, Sevgi, Ölüm ve Sanat – Rebecca Wragg Sykes
Keşfedildikleri günden bu yana insan türünün en kötü şöhretli üyeleri sayılan Neandertaller, artık geçmişin önyargılarından arınmış, bilimsel teknolojilerin desteğiyle şekillenen yepyeni bir bakış açısıyla tekrar inceleniyor. Fakat tüm bu araştırmalara rağmen hikâyelerinin tamamını öğrenebiliyor muyuz?
İngiliz araştırmacı, arkeolog ve yazar Rebecca Wragg Sykes işte bu hikâyeyi enine boyuna anlatabilmek için yola çıkıyor; Neandertallerin, üstlerindeki yırtık pırtık post parçalarıyla bizden çok çorak buzlu arazilerde yaşayan kuyruksuz maymunlara benzetildiği eski imajını rafa kaldırıyor ve türlü koşullara sahip geniş Avrasya coğrafyasında yüz binlerce yıl boyunca hayatta kalmayı başaran, büyük iklim değişikliklerine göğüs geren bu insanların, aslında her açıdan ne kadar güçlü olduğunu gözler önüne seriyor.
Neandertal: Soydaşlarımızda Hayat, Sevgi, Ölüm ve Sanat bu yakın akrabalarımızın nerede, nasıl yaşadığından neler yediğine, neler giyip nasıl süslendiğinden ölülerine nasıl davrandığına ve cinsel partnerlerini nasıl seçip bebeklerini nasıl büyüttüğüne dek çok geniş bir inceleme alnında, Neandertal kültürüne yepyeni bir pencere aralıyor. Sykes hem konunun uzmanları hem de Neandertalleri merak eden amatör okurların keyifle okuyabileceği bilgi dolu bu kitabında, öncü Paleolitik araştırmaların ve teorilerin ortaya koyduğu bulguları temel alarak Neandertaller hakkında yazılan en kapsamlı araştırmayı sunuyor.
‘‘Neandertaller hakkında yepyeni bir hikâye… İnsanlığa ilgi duyan herkes için önemli bir okuma.’’
Yuval Noah Harari, The New York Times
KİTAPTAN ALINTI
Neandertallerin (yeniden) keşfinin üzerinden yüz altmış yıl geçti fakat Neandertallere dair takıntımız hâlâ devam ediyor. Bu insan ömrünü katbekat aşan bir aşk ilişkisidir; ama dünyada güneşin doğuşunu izleyerek, temiz havayı ciğerlerine doldurarak, çamurda, kumda, karda ayak izlerini bırakarak geçirdikleri devasa zamana kıyasla, zamanın yüce saatinde ancak saniyenin minik bir parçasıdır. Neandertaller hakkında düşüncelerimiz, hislerimiz sürekli değişiyor: Ortalama bir kişinin Google’da, “Neandertaller insan mı?” araması yapmasından tutun da her gün Neandertal kalıntıları üstüne çalışanlara dek. Neandertaller gözümüzün önünde yeniden şekilleniyor, her keşif bu eski insanların gerçekte kim olduklarına dair tutkularımızı (ve korkularımızı) yeniden canlandırıyor. En tuhaf olanıysa asla tahayyül edemedikleri ölümden sonraki yaşamlarıdır: Neredeyse iki yüzyıl boyunca bilimle, tarihle ve popüler kültürle iç içe geçen öyküleri artık uzak geleceğimize uzanıyor. (S.19)
Zaman sinsidir; ya korkutucu bir hızla geçer ya da öyle ağır seyreder ki yükünü sırtımızda hissederiz, kalp atışlarımızla ölçeriz. Her insanın yaşamı, “şimdi”nin sürekli akışında var olsak da anılarla bezelidir, her insan yaşamına hayaller aşılanmıştır. Zamanda sürüklenen varlıklarız ama başımızı kaldırıp bakarsak, nehrin hızla akışı bizi bozguna uğratır. Sayacak ya da ölçecek pek bir şey yoktur; günümüzün bilimi, ister evrenin yaşı kadar büyük olsun ister Planck saniyesi¹ kadar minik, değerleri akıllara zarar bir hassasiyetle hesaplar. Fakat zamanın ölçeğini evrim, gezegen, evren seviyesinde hakikaten kavramak, dünyanın gerçek yaşını hesaplarken şaşkınlığa uğrayan ilk jeologlar için ne kadar imkânsızsa, bizim için de o denli imkânsızdır. Üç dört nesli (çoğumuzun kavrayabildiği “yaşayan hafıza” sınırı) aşan geçmişle bağlantı kurmak zorlu bir çabadır. Daha eski atalarla ilişki kurmak daha da güçleşir. Sadece bir iki nesil geçmişe uzanan görsel arşivimizdeki eski fotoğraflar bile bakış açımızın nasıl gitgide bulanıklaştığının göstergesidir. Daha da ilerlediğimizde elle çizilen portrelerin alanına gireriz ve böylece geçmişi gerçekdışı başka bir süzgeç katmanı vasıtasıyla belirleriz. Derin arkeolojik zamanın akıllara zarar büyüklüğünü kavramak bundan çok ama çok daha zorludur. Kısa süreli varoluşumuzla zamanın sonsuz uçurumu arasındaki bu boşluğu birleştirmeye yarayan akıl oyunları vardır. Evrenin 13,8 milyar yılını on iki aylık döneme sıkıştırırsak, dinozorlar Noel zamanına şaşırtıcı oranda yaklaşırken, ilk Homo sapiens yeni yılın havai fişek gösterilerinden yalnızca birkaç dakika önce boy gösterir. Fakat zamanı makul bir ölçeğe oturtmak bile yılların uçsuz bucaksız genişliğini ve uzunluğunu anlatamaz. Yan yana gelmesi şaşırtıcı olan hususlar amaca bir parça hizmet edebilir. Örneğin Kleopatra’nın saltanatıyla aya gidilmesi arasındaki süre, yine Kleopatra’nın saltanatıyla Gize piramitlerinin inşası arasında geçen süreden kısadır. Bunlar sadece son birkaç bin yılda gerçekleşmiş olaylardır, oysa son buzul çağından önceki Paleolitik çağ daha da hayret vericidir. Lascaux’daki sıçrayan boğa resimleri zamanda, Chauvet Mağarası’ndaki at ve aslan resimlerine kıyasla, telefonunuzdaki fotoğraflara daha yakındır. Peki Neandertalleri nereye oturtacağız? Parmakların taş duvarlara hayvan hatlarını çizmesinden çok öncesine götürüyorlar bizi.(s.24)
- REBECCA WRAGG SYKES: Dr. Rebecca Wragg Sykes Arkeolog, yazar ve akademisyen Dr. Rebecca Wragg Sykes, Cambridge Üniversitesi McDonald Arkeolojik Araştırmalar Enstitüsü’nde Onursal Araştırma Görevlisi ve Liverpool Üniversitesi Arkeoloji, Klasikler ve Mısırbilim alanında Onursal Öğretim Üyesidir. Akademik kariyerinin yanı sıra Sykes, geniş kitlelere arkeolojik bulguları etkin bir şekilde ileten bir iletişimci olarak da tanınmaktadır. Royal Anthropological Institute tarafından 2022’de Halkla İlişkiler Antropoloji Ödülü ve Prehistoric Society tarafından Başkanlık Ödülü gibi saygın ödüllere layık görülmüştür.
Neandertal // Rebecca Wragg Sykes
Özgün adı: Kindred: Neanderthal Life, Love, Death and Art
Kolektif Kitap
İngilizce Aslından Çeviren: Mehmet Doğan
Yayıma Hazırlayan: Çiğdem Şentuğ, Emre Tokcael
Kapak Tasarımı: Kolektif Tasarım
Sayfa Düzeni: Semih Büyükkurt
1. Baskı, Şusat 2024, İstanbul
464 s.