Psikodinamik Güven İlişkisine Jungiyen Bakış

Jungcu bir analist olan Fred Plaut bir yazısında (1966) söyle der:


“İmge oluşturma ve bunlan yeni kalıplar içinde bir araya getirerek yapıcı bir biçimde kullanma kapasitesi -rüyaların ya da fantezilerin tersine- bireyin güvenme yeteneğine bağlıdır.”

Şimdi bu ifadeyi Jungiyen analiz, yaratıcı imgelem, ve psikodinamik güven ilişkisi çerçevesinde anlamaya çalışalım.


🧠 1. İmge = Psikolojik Gerçeklik

Fred Plaut’un sözündeki temel vurgu şuradadır:
İmge oluşturma, Jung’un psikolojisinde salt bir hayal gücü faaliyeti değil, ruhsal gerçekliğin kendisini kuran bir işlevdir. Yani imge, bilinçdışının dili, psişenin kendini ifadesidir.

Ancak Plaut burada önemli bir ayrım yapar:

“İmge oluşturma kapasitesi, sadece fanteziye kapılmak değil, bu imgeleri yapıcı biçimde düzenleyebilme ve onlara güvenme yeteneğine bağlıdır.”


🛡️ 2. Güven = Ruhsal Dayanak Noktası

Buradaki “güvenme yeteneği”, hem kendine hem de psişenin iç dünyasına duyulan epistemik güvendir. Jungiyen süreçte bu, şu anlama gelir:

  • Kişi, bilinçdışından gelen imgeleri tehdit olarak değil, rehber olarak görebilmelidir.
  • Anlam veremediği sembollere sabırla yaklaşabilmeli, onları kaotik fantezi değil, potansiyel taşıyıcı olarak görmelidir.
  • Bu da yalnızca bir içsel güven duygusuyla mümkündür – yani “ben dağılmadan bu imgeyle karşılaşabilirim” diyebilmek.

🌀 3. Fantezi ve Rüya ile Yapıcı İmge Arasındaki Fark

Plaut, fantezi ve rüya imgelerinin de yaratıcı olduğunu kabul eder; fakat onların yapıcı olması için birleştirilip yeniden yapılandırılmaları gerekir.
Bu fark şuna benzer:

DurumTanımGüven Gerektirir mi?
Ham fanteziKaotik, savunma amaçlı ya da kaçış temelli düşlemlerHayır
RüyaBilinçdışı malzemeKısmen
Yapıcı imgelemİmgeyi anlamlandırma, dönüştürme ve bütünleme süreciEvet

Buradaki yaratıcı yapılandırma ancak kişi, kendine ve sürece psişik olarak güven duyabiliyorsa mümkündür.


🪞 4. Terapötik Yansımalar: Analist-Analizan İlişkisi

Plaut’un altını çizdiği “güvenme yeteneği”, terapötik ilişkideki aktarım ve yeterince iyi tutma (holding) işlevine de işaret eder. Jungiyen analizde:

  • Terapist, bilinçdışı imgelerle gelen “kaosun” içinde analizan için sembolik bir kap tutar.
  • Bu alan içinde analizan, imgeleri sadece görmez, onlarla oynar, düzenler ve yeniden biçimlendirir.
  • İşte bu oyun, Winnicott’un potansiyel alanı gibi, Jung’un imaginatio vera (gerçek hayal gücü) kavramına çıkar.

🕯️ 5. Arketipsel ve Bireyleştirici Düzeyde

Son olarak, bu söz bireyleşme yolculuğu için çok şey söyler:

Gerçek bireyleşme, sadece imgeye “maruz kalmak” değil; onu tanımak, içselleştirmek ve yaratıcı şekilde dönüştürmektir.
Bu ise ancak kişi, kendi iç dünyasına “kutsal bir güvenle” yaklaşabildiğinde olur.

Yani:
İmgeye güvenen kişi, Kendiliğin sesini duyabilir.
Güvenmeyen ise ya kaçar ya da imgeler tarafından yutulur.


🔚 Sonuç:

Fred Plaut’un bu cümlesi, Jungiyen süreçte imgesel çalışmanın neden sadece fantezi değil, bir ruhsal cesaret meselesi olduğunu hatırlatır.
Bilinçdışıyla yaratıcı ilişkide bulunmak için, birey içsel olarak şu mesajı taşımalıdır:

“Gördüğüm imgeler benden doğdu. Onlardan korkmuyorum. Onlar yolumu gösterebilir.”