Şule Gürbüz’ün Kambur’u, Zamana Hükmetmeye Çalışan Yenik Bir Kahraman mıdır?

Şule Gürbüz’ün saat tamircisi kimliği, “Kambur” romanında zaman kavramına yüklediği katmanlı anlamlarla birleştiğinde, mitolojik döngüsel zaman anlayışıyla derin bir bağ kurar. Saat tamirciliği, mekanik bir zanaat olmanın ötesinde, zamanın akışını düzenlemeye çalışan bir insanın varoluşsal çabasına işaret eder. Bu, mitolojideki zaman tanrıları veya döngüsel zaman anlayışlarıyla, özellikle Hindu mitolojisindeki kalpa döngüleri ve Yunan mitolojisindeki Kronos figürüyle örtüşen bir sembolizme kapı aralar. Kamburun zaman algısı ise, mitolojik “ebedi şimdi” ya da “zaman dışı” bir varoluşu yansıtırken, aynı zamanda insanın zaman karşısındaki çaresizliğini ve sonsuzluk arayışını sorgular. Saat tamirciliği, romanda zamanın hem somut hem de soyut bir olgu olarak ele alınışında kilit bir rol oynar. Romanın kahramanı olan kambur, zamanı ölçen ve kontrol etmeye çalışan bir figürdür; ancak bu çaba, mitolojideki tanrıların zamanı düzenleme veya ona hükmetme girişimlerini andırır. Yunan mitolojisinde Kronos, zamanın hem yaratıcısı hem de yıkıcısı olarak görülür; çocuklarını yutarak döngüsel düzeni koruma çabası, zamanın hem sürekliliğini hem de yok ediciliğini simgeler. Gürbüz’ün romanı da bu ikiliği yansıtır: Saatler, düzenli tik-taklarla zamanı hizaya sokar, ama Kambur’un iç dünyasında bu düzen, kaotik ve çözümsüz bir varoluşsal sorgulamaya dönüşür. Kambur, saatlerin mekanik ritmine hapsolmuş gibi görünse de, onun zihni bu ritmin ötesine, zamanın sınırlarını aşan bir alana uzanır.Hindu mitolojisindeki kalpa döngüleri, evrenin yaratılış ve yok oluş döngülerini temsil eder; her kalpa, milyarlarca yıl süren bir döngüdür ve sonunda evren yeniden başlar. Gürbüz’ün romanında zaman, bu döngüsel yapıyla paralellik kurar. Kambur’un hayatı, tekrar eden eylemler (saat tamiri, defter yazımı, yalnızlık) ve içsel monologlarla döngüsel bir ritme sahiptir. Ancak bu döngü, Hindu mitolojisindeki gibi bir yenilenme vaat etmez; aksine, Kambur’un döngüleri, bir tür anlamsızlık ve tükeniş hissiyle doludur. Bu, mitolojik döngüsel zamanın modern bir yansımasıdır: Zaman, sürekli akar ama Kambur için bir kurtuluş ya da anlam sunmaz.Kambur’un zaman algısı, mitolojik “ebedi şimdi” kavramıyla güçlü bir bağ kurar. Mitolojilerde, tanrılar genellikle zamanın lineer akışından bağımsızdır; onların varoluşu, “ebedi şimdi” denen, geçmiş, şimdi ve geleceğin birleştiği bir boyutta gerçekleşir. Örneğin, Hindu mitolojisinde Brahma’nın bakış açısı, insan zamanını aşan bir sonsuzluk içerir. Kambur’un zihinsel dünyası da bu ebedi şimdiye yaklaşır. Onun iç monologları, dış dünyanın lineer zamanından koparak, her anı aynı anda yaşayan, zamansız bir bilince işaret eder. Roman boyunca Kambur’un saatlerle uğraşması, ironik bir şekilde, onun zamanın akışına teslim olmayışını vurgular. Saatleri tamir ederken, sanki zamanı durdurmaya veya kendi kontrolü altına almaya çalışır; ama bu çaba, mitolojideki tanrıların bile başaramadığı bir hırs gibidir.Zaman dışı bir varoluş ise, Kambur’un toplumdan ve gerçeklikten kopuşunda belirginleşir. Mitolojide, zaman dışı varoluş genellikle tanrısal bir nitelik taşır; örneğin, Olimpos tanrıları, insan zamanının kısıtlamalarından muaftır. Kambur’un yalnızlığı ve dünyadan çekilişi, onu bu tanrısal zaman dışılığa yaklaştırır. Ancak bu, kutsal bir yükseliş değil, acı veren bir tecrittir. Kambur, zamanın içinde sıkışmış gibi görünse de, onun zihni, zamanın ötesine uzanan bir sorgulamayla doludur. Defterine yazdığı/yazmadığı düşünceler, sanki zamanın akışını reddeden bir manifesto gibidir; bu, mitolojik yazgı tabletlerine (örneğin, Moiralar’ın iplikleri) benzer bir şekilde, Kambur’un kendi varoluşunu yazıya dökerek zamana karşı koyma çabasıdır.Gürbüz’ün yoğun ve simgesel dili, mitolojik anlatıların ağır, sembol yüklü doğasına benzer. Kambur’un zaman üzerine düşünceleri, mitolojik hikâyelerdeki gibi, doğrudan bir cevap sunmaz; aksine, sorular ve çelişkilerle doludur. Örneğin, Kambur’un saatlere bakarken hissettiği anlamsızlık, Kronos’un çocuklarını yutarkenki çaresizliğine benzer bir trajediyi yansıtır: Zaman, hem yaratıcı hem yok edicidir ve Kambur bu ikiliği kendi varoluşunda taşır. Metnin dilinde, zamanın döngüsel doğası, tekrar eden imgeler (saatlerin tik-takları, defterin sayfaları) ve Kambur’un bitmeyen içsel sorgulamalarıyla vurgulanır. Bu, Hindu mitolojisindeki kalpa döngülerinin sonsuz tekrarını andırır; ancak Gürbüz, bu döngüyü modern bir nihilizmle yeniden yorumlar.Şule Gürbüz’ün saat tamircisi kimliği, Kambur’da zamanı hem mekanik hem de metafizik bir olgu olarak ele alır ve bu, mitolojik döngüsel zaman anlayışlarıyla güçlü bir bağ kurar. Kamburun zaman algısı, “ebedi şimdi” ile zaman dışı bir varoluş arasında salınır; o, zamanın içinde hapsolmuş bir figürken, zihni bu sınırları aşmaya çalışır. Gürbüz’ün dili, mitolojik anlatıların sembolik derinliğini modern bir varoluşsal sorgulamayla birleştirir. Kambur, ne tam anlamıyla tanrısal bir zaman dışılığa ulaşır ne de döngüsel zamanın yenileyici gücüne teslim olur; onun trajedisi, bu iki mitolojik kavram arasında sıkışıp kalmasıdır