Etiket: #bulantı

Nesnelerin Ağırlığı ve Dilin Sınırları: Roquentin’in Bulantısı ile Merleau-Ponty’nin Algı Dünyası

Varoluşun Çıplak Karşılaşması Jean-Paul Sartre’ın Bulantı romanındaki Antoine Roquentin, nesnelerin saf varoluşuyla yüzleştiğinde, onların anlamsız, yoğun ve neredeyse tehditkâr bir ağırlığını hisseder. Bu bulantı, varlığın kendi başına bir anlam taşımadığını, insan bilincinin ona anlam yüklemeye çalıştığını fark ettiği bir kriz anıdır. Roquentin’in hissettiği bu ağırlık, yalnızca fiziksel nesnelerin değil, varoluşun

OKUMAK İÇİN TIKLA

Roquentin’in Bulantısı ve Bloom’un Varoluşu: Anlam Arayışında İki Zıt Yol

Jean-Paul Sartre’ın Bulantı adlı eserinde Roquentin’in varoluşsal krizi, dilbilimsel bir perspektiften bakıldığında, anlam yaratma sürecindeki köklü bir başarısızlığın trajik bir yansımasıdır. Bu kriz, yalnızca bireysel bir çöküş değil, aynı zamanda insan bilincinin dil aracılığıyla dünyayı anlamlandırma çabasının sınırlarını sorgulayan evrensel bir sorgulamadır. Öte yandan, James Joyce’un Ulysses eserindeki Leopold Bloom,

OKUMAK İÇİN TIKLA