Ulysses: Bloom’un Monoloğunda Bilinç Akışının Kaotik Yapısı ve İnsan Ruhunun Kontrol Edilemeyen Doğası

James Joyce’un Ulysses’in “Penelope” bölümündeki Molly Bloom’un monoloğu, bilinç akışının kaotik yapısıyla, insan psişesinin kontrol edilemeyen doğasını güçlü bir şekilde temsil eder. Noktalamasız, döngüsel ve çağrışımsal bir akışla yazılmış bu monolog, Molly’nin zihnindeki düşüncelerin, arzuların, anıların ve duyguların sınır tanımaz doğasını açığa çıkarır. Sigmund Freud’un bilinçaltı teorileri ve Julia Kristeva’nın abjeksiyon kavramı, bu kaotik yapının psişik boyutlarını anlamada bir çerçeve sunar. Joyce, bu teknikle, insan psişesinin derinliklerini modernist bir estetikle resmeder.

Bilinç Akışının Kaotik Yapısı

  1. Noktalamasız ve Döngüsel Akış
    “Penelope” monoloğu, sekiz uzun cümleden oluşan, noktalama işaretlerinden yoksun bir yapıdadır: “evet ve sonra Boylan’ın dokunuşu… Bloom’un öpüşü… annemin kokusu…” Düşünceler, mantıksal bir sırayla değil, çağrışımsal sıçramalarla ilerler; bir anı başka bir anıyı tetikler, arzular duygularla iç içe geçer. Joyce, bu kaotik yapıyı sanatsal bir şekilde işler; dil, bir nehir gibi akarak, psişenin düzensiz ve sınır tanımaz doğasını estetik bir düzlemde yansıtır.
  2. Çok Katmanlı ve Fragmantik Düşünce
    Freud’un bilinçaltı teorisine göre, insan zihni, bilinç (ego) ve bilinçaltı (id) arasındaki bir gerilimle şekillenir; bilinçaltı, kontrol edilemeyen arzular ve anılarla doludur. Molly’nin monoloğu, bu gerilimi açıkça sergiler. Cinsel arzular (Boylan ile ilişkisi), çocukluk anıları (annesiyle ilişkisi) ve duygusal çelişkiler (Bloom’a duyduğu karmaşık sevgi) aynı anda yüzeye çıkar. Bu çok katmanlı yapı, psişenin kontrol edilemeyen doğasını temsil eder; düşünceler, bilinçaltından fışkırarak, mantıksal bir filtreye tabi olmadan akar.
  3. Duygusal ve Bedensel Kaos
    Molly’nin monoloğu, bedensel ve duygusal bir kaosu yansıtır. Kristeva’nın abjeksiyon kavramı, bedensel sınırların ve toplumsal normların ihlalini tanımlar; Molly’nin cinselliği ve bedeni üzerine açık düşünceleri—“göğüslerim, onun elleri”—bu sınırları aşar. Kavramsal olarak, bu kaos, insan psişesinin kontrol edilemeyen yönlerini—toplumsal normlar tarafından bastırılmış arzular ve duygular—somutlaştırır. Monolog, psişenin, mantık ve düzenin ötesinde, kaotik bir doğaya sahip olduğunu gösterir.

İnsan Psişesinin Kontrol Edilemeyen Doğasının Temsili

  1. Bilinçaltının Özgür Akışı:
    Molly’nin monoloğu, bilinçaltının sansürsüz bir ifadesidir. Freud’un id kavramı, Molly’nin arzularını (cinsel tatmin, geçmiş sevgililer) ve duygularını (kıskançlık, sevgi) kontrolsüz bir şekilde yüzeye çıkarır. Örneğin, “Evet” ile biten monolog, bir onay ve teslimiyet sembolü olarak, psişenin bastırılmış yönlerinin özgürce ifade bulduğunu gösterir. Bu, insan zihninin kontrol edilemeyen, kaotik doğasını yansıtır.
  2. Duygusal ve Zihinsel Sınırların İhlali:
    Molly’nin düşünceleri, duygusal ve zihinsel sınırları aşar; anılar, arzular ve öfkeler arasında kesintisiz bir geçiş vardır. “Bloom’un kokusu… Boylan daha güçlü…” gibi ifadeler, sadakat ve ihanet arasında bir gerilim yaratır, ancak bu gerilim çözülmez, sadece akmaya devam eder. Kristeva’nın abjeksiyon teorisi, bu sınırların ihlalini psişenin kaotik doğasına bağlar; Molly’nin zihni, toplumsal normların dayattığı düzeni reddederek, kontrolsüz bir özgürlük alanı yaratır.
  3. Döngüsel Zaman ve Psişik Derinlik:
    Monoloğun döngüsel yapısı, insan psişesinin lineer bir düzenden uzak, kontrol edilemeyen doğasını vurgular. Molly’nin zihni, geçmiş, şimdi ve gelecek arasında sıçrar; bu, Jung’un döngüsel zaman anlayışıyla ilişkilendirilebilir. Psişe, mantıksal bir kronolojiye değil, duygusal ve çağrışımsal bir akışa tabidir. Bu döngüsellik, insan zihninin kontrol edilemeyen, sınır tanımaz doğasını sanatsal bir şekilde temsil eder.

Sonuç

Molly Bloom’un monoloğunda bilinç akışının kaotik yapısı, insan psişesinin kontrol edilemeyen doğasını, sansürsüz bir bilinçaltı akışı, duygusal sınırların ihlali ve döngüsel zaman anlayışı üzerinden temsil eder. Freud’un bilinçaltı teorisi ve Kristeva’nın abjeksiyon kavramı, bu kaosu psişik bir çerçevede anlamlandırırken, Joyce’un sanatsal yaklaşımı, Molly’nin zihnini estetik bir düzlemde görselleştirir. Monolog, psişenin düzensiz, kaotik ve özgür doğasını modernist bir estetikle açığa çıkarır.