Yabancılaşmanın Tohumları
Göçmen karşıtı politikalar, toplumlarda derin bir yabancılık hissinin filizlenmesine zemin hazırlar. İnsanlık tarihinin kadim bir öyküsüdür bu: Öteki, her zaman korkunun ve güven arayışının hedefi olmuştur. Popülist hareketler, bu korkuyu bir anlatıya dönüştürür; göçmeni bir tehdit, bir istilacı, bir düzen bozucu olarak resmeder. Bu anlatı, ideolojik bir kurgu olmaktan çok, kolektif bir ruh halinin yansımasıdır. İnsanlar, ekonomik belirsizlikler, kültürel değişim rüzgârları ve kimlik kaygıları arasında sıkışırken, popülizm basit bir çözüm sunar: Sınırları kapat, ötekini dışla, tanıdık olanı koru. Ancak bu çözüm, bir yanılsamadır; çünkü ötekiyi dışlamak, aslında kendimizi de bir parçamızı inkâr etmektir. Demokrasi, bu noktada ilk yarasını alır: Ortak insanlık idealinden uzaklaşılır, farklılıklar bir zenginlik değil, bir tehlike olarak görülmeye başlanır.
Toplumun Çatlayan Aynası
Popülist söylemler, göçmen karşıtlığını bir ayna gibi kullanarak toplumu kendi korkularıyla yüzleştirir, ancak bu yüzleşme yapıcı olmaktan uzaktır. Göçmen, popülist liderlerin elinde bir alegoriye dönüşür: Modern çağın günah keçisi, tüm toplumsal sorunların sorumlusu. Bu söylem, kitleleri birleştirir gibi görünse de, aslında derin bir bölünme yaratır. Toplum, “biz” ve “onlar” arasında ikiye ayrılır; bu ayrım, demokrasinin temel taşı olan diyalog ve uzlaşı kültürünü aşındırır. Felsefi açıdan bakıldığında, bu durum, insanın kendi varoluşsal kaygılarını ötekine yansıtmasının bir biçimidir. Göçmen karşıtlığı, yalnızca bir politika değil, aynı zamanda bir ruhsal durumdur: Kendini koruma içgüdüsünün, empatiyi gölgede bıraktığı bir an. Demokrasi, bu çatışmada tarafsız kalamaz; ya kapsayıcılığı seçer ya da kutuplaşmanın girdabına kapılır.
İktidarın Yeni Mitolojisi
Popülizm, göçmen karşıtlığını bir mitolojiye dönüştürerek iktidarını pekiştirir. Tarihsel olarak, mitolojiler toplumları bir arada tutmak için anlatılırken, popülist mitolojiler bölmek için kullanılır. Göçmen, bu yeni mitolojide, kaosun habercisi, düzenin düşmanı olarak resmedilir. Bu anlatı, ideolojik bir araçtır; çünkü karmaşık sorunlara basit cevaplar sunar. Ekonomik eşitsizlik mi var? Göçmenler suçlu. Kültürel kimlik mi eriyor? Yabancılar tehdit. Bu mitoloji, demokrasiyi bir sınavla karşı karşıya bırakır: Gerçeklere mi dayanacak, yoksa korkunun büyüsüne mi kapılacak? Popülist liderler, bu anlatıyı sanatsal bir ustalıkla işler; kitleleri coşkulu bir tiyatro sahnesine çeker, ancak bu sahnenin sonunda alkış değil, sessiz bir bölünme vardır.
Ahlakın Sınırları
Göçmen karşıtlığı, ahlaki bir ikilemle doludur. Bir yanda, toplumların kendi düzenini koruma hakkı; diğer yanda, insan hakları ve evrensel dayanışma ilkeleri. Popülizm, bu ikilemi kendi lehine kullanır; ahlaki sorumlulukları bir kenara iterek, pragmatizmi ve ulusal çıkarları yüceltir. Ancak bu tercih, demokrasinin ruhunu zedeler. Demokrasi, yalnızca çoğunluğun iradesi değil, aynı zamanda azınlıkların haklarını koruma vaadidir. Göçmen karşıtı politikalar, bu vaadi sorgular; ötekini insan olmaktan çıkararak, toplumun ahlaki pusulasını saptırır. Bu durum, distopik bir geleceğin kapısını aralar: İnsanlığın ortak değerleri yerine, korku ve dışlayıcılık egemen olur. Soru şudur: Bir toplum, ötekini dışlayarak gerçekten kendini koruyabilir mi, yoksa bu dışlama, kendi insanlığını kaybetmenin bir bedeli midir?
Ufuktaki Belirsizlik
Göçmen karşıtlığı ve popülizmin yükselişi, demokrasiyi bir yol ayrımına getirir. Ya demokrasi, kapsayıcılığı ve çoğulculuğu yeniden inşa edecek bir güç bulacak ya da popülist dalgaların altında kendi ilkelerini yitirecektir. Tarih, bize bu tür anların hem bir tehlike hem de bir fırsat sunduğunu gösterir. Popülizmin basit cevapları, kısa vadede kitleleri cezbetse de, uzun vadede toplumsal dokuyu zayıflatır. Göçmen karşıtlığı, yalnızca bir politika değil, aynı zamanda bir zihniyettir; bu zihniyet, demokrasinin temelindeki güven ve dayanışma bağlarını sınar. Belki de asıl mesele, korkularımızla yüzleşmek ve ötekini anlamaya cesaret etmektir. Bu cesaret, demokrasiyi yeniden inşa etmenin anahtarı olabilir mi?