Lacan’ın “Kadınlar yönetebilecekleri diktatör erkekleri severler” Sözünün Anlamı

Jacques Lacan’ın “Kadınlar yönetebilecekleri diktatör erkekleri severler” sözü, onun psikanalitik teorisi ve cinsiyet dinamikleKadınlar yönetebilecekleri diktatör erkekleri severlerrine dair görüşleri bağlamında derinlemesine incelenmeyi gerektirir. Bu söz, Lacan’ın cinsiyet, arzu, otorite ve öznellik üzerine kuramsal çerçevesinde önemli bir tartışma noktasıdır. Aşağıda, bu ifadeyi felsefi ve kuramsal olarak değerlendirirken, ilişkili mitolojik hikayeler ve kahramanlarla bağlantılar kuracağım.###

**Felsefi ve Kuramsal Değerlendirme**

1. **Lacan’ın Psikanalitik Çerçevesi ve Arzu Dinamikleri** Lacan’ın teorisinde arzu, insan öznelliğinin merkezinde yer alır ve “eksiklik” (manque) kavramıyla yakından ilişkilidir. İnsanlar, asla tam olarak tatmin edilemeyen bir arzuyla hareket ederler; bu arzu, Öteki’nin (l’Autre) arzusuyla şekillenir. Sözdeki “diktatör erkek” figürü, fallik otoriteyi temsil eden bir sembol olarak görülebilir. Lacan’a göre fallus, biyolojik bir organ olmaktan çok, güç, otorite ve arzunun dolaşımındaki bir anlamlandırıcıdır. Kadınların “yönetecekleri” bir diktatörü sevmesi, bu otoritenin hem arzulanan hem de kontrol altına alınabilir bir nesne olarak konumlandırıldığını ima eder. Bu bağlamda, söz, kadınların arzularının, toplumsal ve sembolik düzendeki güç dinamikleriyle nasıl iç içe geçtiğini sorgular. Kadın, diktatörün otoritesini arzular, ancak bu otoriteyi “yönetme” isteği, arzunun öznel bir güç oyunu olduğunu gösterir. Lacan’ın “Kadın yoktur” (La femme n’existe pas) teziyle bağlantılı olarak, bu söz, kadınlığın toplumsal olarak inşa edilmiş bir kategori olduğunu ve bu bağlamda arzunun da toplumsal düzenin bir yansıması olduğunu öne sürer.

2. **Cinsiyet Dinamikleri ve Güç İlişkileri** Söz, cinsiyet rollerine dair bir paradoksu açığa çıkarır: Kadınların, güçlü bir otorite figürünü arzuladığı, ancak bu figürü aynı zamanda kontrol altına alabileceği bir ilişki dinamiği. Bu, Lacan’ın “simgesel düzen” kavramıyla ilişkilendirilebilir. Simgesel düzen, dil, kültür ve toplumsal normların bireylerin arzusunu şekillendirdiği alandır. Diktatör erkek, simgesel düzenin otorite figürü olarak işlev görürken, kadının “yönetme” arzusu, bu otoriteye karşı bir tür öznel direnç veya müzakereyi ifade eder. Feminist bir perspektiften bakıldığında, bu söz tartışmalıdır. Kadınların arzularını, bir erkek otorite figürüne bağımlıymış gibi tasvir etmesi, patriyarkal düzenin yeniden üretimine hizmet edebilir. Ancak Lacan’ın ironik ve provokatif üslubu, bu sözü mutlak bir gerçeklik olarak değil, arzunun karmaşıklığını sorgulamak için bir araç olarak sunduğunu düşündürür. Kadınların “yönetme” arzusu, pasif bir konumdan ziyade, aktif bir özne olarak güç dinamiklerini tersine çevirme potansiyelini ima eder.

3. **Mitolojik Bağlantılar: Hera ve Zeus** Bu sözün mitolojik bir yansıması, Yunan mitolojisindeki **Hera** ve **Zeus** arasındaki ilişkiyle kurulabilir. Zeus, tanrıların kralı ve mutlak otorite figürü olarak, “diktatör erkek” arketipini temsil eder. Hera ise onun eşi olarak hem bu otoriteye tabi olan hem de kendi gücünü ve etkisini Zeus üzerinde kullanabilen bir figürdür. Hera, Zeus’un sadakatsizliklerine karşı intikam planları yapar, onu manipüle eder ve zaman zaman onun otoritesini sarsar. Örneğin, **İlyada**’da Hera, Zeus’u kandırmak için Afrodit’in büyülü kemerini kullanır ve onun kararlarını etkilemeye çalışır. Bu, Lacan’ın sözündeki “yönetebilecekleri” diktatör fikriyle örtüşür: Hera, Zeus’un otoritesini kabul eder, ancak kendi arzuları ve stratejileriyle bu otoriteyi yönlendirmeye çalışır. Hera’nın Zeus karşısındaki konumu, kadınlığın hem arzunun nesnesi hem de arzunun öznesi olarak ikircikli doğasını yansıtır. Bu mitolojik hikaye, Lacan’ın sözünü destekler nitelikte, güç ve arzu arasındaki karmaşık dansı gözler önüne serer.

4. **Psikanalitik ve Felsefi Eleştiri** Lacan’ın bu sözü, aynı zamanda onun Hegelyan diyalektikle olan ilişkisini yansıtır. Hegel’in efendi-köle diyalektiğinde, efendinin otoritesi, kölenin tanınmasına bağlıdır. Benzer şekilde, “diktatör erkek” figürünün otoritesi, kadının bu otoriteyi tanıması ve aynı zamanda yönlendirmesi üzerinden anlam kazanır. Bu, arzunun karşılıklı bir tanınma oyunu olduğunu gösterir. Ancak, bu sözü eleştirel bir şekilde değerlendirdiğimizde, Lacan’ın cinsiyet meselesine yaklaşımının sınırlılıkları da ortaya çıkar. Kadınların arzularını, erkek otoritesine bağlı bir çerçevede tanımlaması, cinsiyet rollerini yeniden üreten bir söylem olarak görülebilir. Judith Butler gibi feminist kuramcılar, Lacan’ın fallus merkezli yaklaşımını eleştirerek, cinsiyetin performatif doğasını ve daha akışkan bir özne anlayışını öne sürerler.###

**Sonuç** Lacan’ın “Kadınlar yönetebilecekleri diktatör erkekleri severler” sözü, psikanalitik bir perspektiften bakıldığında, arzu, güç ve cinsiyet dinamiklerinin karmaşık bir kesişimini ifade eder. Söz, kadınların pasif bir arzu nesnesi olmaktan ziyade, otoriteyle aktif bir müzakere içinde olduğunu öne sürer. Mitolojik bağlamda, Hera ve Zeus’un ilişkisi, bu dinamikleri somutlaştıran bir örnektir: Hera, Zeus’un otoritesini hem tanır hem de kendi gücünü kullanarak onu yönlendirmeye çalışır. Ancak, sözün patriyarkal bir çerçeveye hapsolma riski, feminist eleştiriler ışığında dikkate alınmalıdır. Lacan’ın provokatif üslubu, bu sözü mutlak bir gerçeklikten ziyade, arzunun ve toplumsal düzenin sorgulanması için bir tartışma zemini olarak sunar.