Divan Üstünde Siyaset Fırtınası: Ruhsal Bütünlükten Kaçış ve O Büyük Yansıtma

Jungish

Ey okur! Bilirsiniz, bu terapi odaları dediğimiz yerler, insanın kendi ruhuyla baş başa kaldığı, yalanlardan ve maskelerden soyunduğu, adeta bir mahrem sığınaktır. Lakin, son devirde görüyorum ki, kapıdan sığmayan o büyük siyaset fırtınası, camı çerçeveyi kırıp o divanın üstüne kadar sızmış!

Şimdi siz zannedersiniz ki, hasta siyasi partisini savunuyor, haklı bir fikri dile getiriyor. Hayır efendim! Jung’un dediği gibi, içeride çözülmeyen düğümler, dışarıda grup bayraklarına sarılarak arz-ı endam eder. Terapideki o şiddetli siyasi tartışma, aslında toplumsal bir çatışma değil, derin bir ruhsal kaçıştır!

🎭 Kimlik Kompleksi: ‘Ben Kimim?’ Yerine ‘Ben Hangi Partidenim?’

İnsanın en büyük derdi, Bireyleşme yolunda “Ben kimim?” sorusuna cevap bulmaktır. Bu yol zor ve meşakkatlidir; kendi Gölgenle (reddettiğin karanlık yanınla) yüzleşmeyi gerektirir. Lakin modern insan bu zorluğa katlanmak istemez.

  • Maraz: İşte bu anda, siyaset denen o hazır elbise imdada yetişir. Birey, kendi eksik kimlik kompleksi ile uğraşmak yerine, bir kolektif kimliğin içine atlar. O kimlik ona der ki: “Senin düşünmene gerek yok. Bizim fikrimiz, senin fikrindir! Senin hatalarının sebebi, karşı taraftır!”
  • Psikolojik Konfor: Siyasi fanatizm, bireye, tek başına ve kusurlu olmanın verdiği ağırlıktan kurtulma konforunu sunar. Artık kişi, bir bütünün parçasıdır ve o bütün, ona mutlak haklılık duygusu verir. Bu, bireysel nevrozdan kaçıp, kolektif histeriye sığınmaktan başka nedir ki?

📢 Toplumsal Projeksiyon: Çürümüşlüğü Dışarıya Atmak

Ruhun kendini aldatma sanatının en ustaca icra edildiği yer, işte bu siyasi projeksiyonlardır.

Bir bireyin içinde kabul etmediği, çürümüş, ahlaksız bir parça (Gölge) varsa, kişi bu utanç verici parçayı alıp, toplumsal bir figüre veya rakip siyasi gruba fırlatır (Projeksiyon).

Gündelik Örnek:

  • Hasta: Sürekli olarak siyasi rakiplerinin ahlaksız, yozlaşmış ve hırsız olduğunu söyler. Bu söylemde bir fanatizm ve aşırı vurgu vardır.
  • Jungcu Gerçek: Terapist, bu hastanın geçmişte kendisinin ahlaki bir ikilemde kaldığını veya kendi ailesinde ahlaki bir çöküş yaşadığını bilir. Hasta, bu kendi utancını taşımak yerine, onu bütün bir siyasi gruba yükler. Artık kendisi ahlaklıdır, çünkü bütün ahlaksızlık dışarıdadır! Bu büyük yansıtma, kişiyi kendi Gölgesinden uzak tutar.

🎭 Terapistin Görevi: Kolektif Maskeyi Düşürmek

Peki, terapist bu siyasi fırtınayı nasıl dindirir? Terapist, hastanın siyasi içeriğiyle değil, o içeriği getiren duyguyla ilgilenmelidir.

  • Geri Dönüş Yorumu: Terapist, hastanın siyasi öfkesini geri çevirerek, “Bu karşı tarafa duyduğunuz yıkıcı nefret, bana, hayatınızda bir zamanlar size otorite kuran ve ona karşı gelemeyeceğinizi düşündüğünüz birine duyduğunuz duyguyu hatırlatıyor. O öfke, bu siyaset maskesinin arkasında saklanıyor olabilir.” der.
  • Sonuç: Siyaset, bir sembol olarak kullanılır. Hastanın bireysel otorite kompleksi, Gölgesi veya travması, siyasetin diliyle konuşur. Terapinin amacı, hastanın bu büyük kolektif yalanı bırakıp, kendi ruhunun çıplak gerçeğine dönmesini sağlamaktır.

Netice-i kelam, ey okur: Terapi odası, siyasetin zehrinden arınma yeridir. Zira kendi ruhunda bütünlüğü bulamayan birey, dışarıda bulduğu fanatik bir grubun içinde kolektif bir deliliğe kapılmaktan başka bir şey yapamaz. Hakiki siyaset, kendi ruhundaki Gölgeyi ıslah etmekle başlar!

Selametle…