Bu öyküler bir harika!

Melike Uzun, iyilik ve kötülük kavramlarının oluşturduğu sarmala bir durak koyuyor. Okunması, üzerinde düşünülmesi gereken bir kitap ?Kürar?. Tek bir tema üzerinden birbirine bağlanan, birbirini tamamlayan bu öyküler gerçekten bir harika!
?İyilik? ve ?Kötülük? yolda el ele yürüyorlarmış, bir süre sonra karşılarına bir nehir çıkmış. Suyun akışına, berraklığına hayran kalıp yüzmeye karar vermişler. Giysilerini çıkartıp atlamışlar içine. Önce Kötülük çıkmış sudan, İyilik?e ait olan elbiseleri giyinip uzaklaşmış oradan. İyilik de çaresiz arkadaşının kıyafetlerini giymek zorunda kalmış. İşte o günden bu yana ne iyiliğin ne de kötülüğün kimde olduğu bilinememiş.

Bir söyleşisinde ?Sınırların net olmayışı karmaşayı derinleştiriyor. Bu pek de hayırlı bir derinleşme sayılmaz. İyilik ve kötülüğün, doğrunun ve yanlışın simetrik olmadığını fark ettiğiniz an toplumsal olarak yalnızlaştığınız an oluyor. (…) Kötülüğe alışıyor ve kötüleşiyoruz. Aksi durumda, direndiğimizde biraz önce konuştuğumuz gibi kıyıda, azap içinde yaşıyoruz. Yine de herkesin bir ayağı çarkın içinde, kim ne kadar masum kalabilir ki? Hiç kimse, hiçbirimiz.? diyen Melike Uzun?un ?Kürar? adı altında toplanan, birbiriyle bağlantılı öyküleri anımsattı bunu bana.

Bir meselle açılıyor ?Kürar?! Yıllar, yıllar önce Ebu Turab?ın evladı gibi görüp büyüttüğü Mülcem tarafından öldürülmesinin hikayesiyle başlıyor. Ebu Turab ?Ölümüm, iyilik yaptığımın elinden olacak? sözüyle meselenin özünü işaret ederken, izleyen öykülerde de hep iyilik-kötülük kavramlarının farklı hallerde işlenişine, birbirleriyle çatışmasına tanık oluyoruz. Melike Uzun, fare ve türevleri ile kedileri karşı karşıya getirerek söylencedeki sahneyi farklı biçimlerde yeniden ele alıyor, günümüz yaşantısına uyarlıyor. Enfes betimlemeleri sayesinde kahramanları gözümüzde canlandırabiliyor, resmedilen gotik atmosferde ?O gece uyuyamadım. Kötülük iyilik kılığına bürünerek girmişti evimize.? (s.40) diyen kahramana kulak kesilip her insanın içinde barınan kötücül tarafı hissedebiliyoruz.

Zehir başlığında toplanan ilk bölümde zaafların ve bunların yol açabileceği kötülüklerin peşine düşen ve içimizde gezinen kötülüğün toplumsal boyuta ulaşabileceğini hatırlatan yazar, ?Ebu Turab?ın laneti tüm zamanları, tüm toprakları tuttu. Rüzgâr kötülüğü her yere savurdu. Sokaklara, ev içlerine… Fareler çoğaldıkça rüzgâr arttı, rüzgâr arttıkça kötülük yayıldı. Kediler dönüp dursa da farelerin peşinde, kimse susturamadı rüzgârı.? (s.60) cümleleriyle açılan Zemberek adlı ikinci bölümde ise toplumsal kötülüğün yayılışını irdeliyor.

?Toplumun benimsediği ortak yargılara, yaşam tarzına kendi düşünce ve yaşam tarzıyla karşı koyabilecek; kıyıda kalmayı, başka bir deyişle de yalnız kalmayı göze almış güçlü insanlar birbirini incitmeden bir arada yaşayabilir ve ayakta kalabilir ancak.? diyen Melike Uzun ?Nasılsa herkes kendi kıyısında boğuluyor.? (s.65) cümlesini bir kahramanına emanet ederek baştan beri anlattığı iyilik ve kötülük kavramlarının oluşturduğu sarmala bir durak koyuyor. Okunması, üzerinde düşünülmesi gereken bir kitap ?Kürar?. Tek bir tema üzerinden birbirine bağlanan, birbirini tamamlayan bu öyküler gerçekten harika!

Öznur Özkaya
30-08-2014, http://ilerihaber.org/

* Kürar, Melike Uzun, İletişim Yayınları, Temmuz 2014.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir