Aklınızla Oynamasınlar: İktidar Beğenmeyince Size Nasıl “Deli” Gömleği Giydirir?
Tıbbın o en saygıdeğer, en bilimsel görünen dallarından biri olan psikiyatri nasıl bir siyasi sopaya dönüşebileceğini biliyor musunuz ? Gelin anlatalım.
Yazan: Jungish
Azizim,
İnsanın şu hayatta başına gelebilecek en fena şeylerden biri nedir diye sorsanız, aklınıza ne gelir? Parasızlık mı, hastalık mı, yoksa eş dost kazığı mı? Bunların hepsi fena, lakin hepsinden beteri vardır: Aklınız başınızdayken, elinize “deli” damgası vurulup dört duvar arasına kapatılmak!
“Olur mu öyle şey, devir bilim devri!” demeyin. Geçen gün elime ecnebilerin “Psikiyatrinin Siyasi Kötüye Kullanımı” diye adlandırdığı pek tekinsiz bir mesele hakkında bir yazı geçti. Okudukça kanım dondu. Meğer o bembeyaz önlükleriyle pek bir saygıdeğer görünen ruh hekimleri, yeri geldiğinde nasıl da bir cellada, nasıl da bir siyasi komiserin maşasına dönüşebiliyormuş!
Bu iş, efendim, en basit tabiriyle, iktidarın hoşuna gitmeyen, ona kafa tutan, “Bu yaptığınız yanlıştır!” diyen aklı başında insanları, “Bunun aklı yerinde değil, bu bir hasta!” diyerek susturma, itibarsızlaştırma ve ortadan kaldırma sanatıdır.
Reçete Pek Basit: Muhalif misin? O Halde Hastasın!
Bu işin en meşhur, en okkalı örnekleri o eski Sovyet Rusya’sında yaşanmış. Komünist idareye karşı çıkan, “Daha fazla hürriyet istiyoruz!” diyen, eleştirel yazılar yazan kim varsa, KGB’nin kara defterine yazılırmış. Lakin bu adamları öylece hapse atmak, dünyaya karşı pek ayıp olur. “Bakın, bizde fikir hürriyeti yok, muhalifleri içeri tıkıyoruz,” demektense, pek daha kurnazca bir yol bulmuşlar.
Hemen Moskova’dan bir ruh hekimi profesörü, Andrei Snezhnevsky isminde bir zat çıkmış, yeni bir hastalık icat etmiş: “Ağır Seyreden Şizofreni” (Sluggish Schizophrenia).
Bu nasıl bir hastalıkmış, biliyor musunuz? Belirtileri şunlarmış: “Reform yapma hezeyanları”, “doğruyu arama mücadelesi”, “inatçılık” ve “yönetime karşı şüpheci olmak”.
Yani efendim, siz kalkıp “Bu memleketin idaresi bozuk, gelin düzeltelim!” dediğiniz an, bu hekimler size “Vah vah, sizde reform hezeyanı başlamış,” diye teşhisi koyuveriyorlardı! Yazdığınız eleştirel bir yazı, “doğruyu arama mücadelesi” denilen bir hastalığın alameti sayılıyordu. İki satır dilekçe yazdınız mı, “Hah, işte inatçılık belirtisi!” diye sizi hemen bir tımarhaneye kapatıyorlardı.
Orada ne mi oluyordu? Sizi “tedavi etmek” adına, aklınızı başınıza getirmek için türlü türlü ilaçlar veriyorlar, sizi bir sebzeye çevirene kadar uğraşıyorlardı. Dışarıdaki ahaliye de, “Efendim, o bir siyasi muhalif değildi, aklı zayıf bir hastaydı, biz de onu iyileştirmeye çalışıyoruz,” diyorlardı. Bundan daha şeytani bir plan olur mu?
Bu Mikrop Sadece Rusya’da mı Var?
Keşke sadece orada kalsaydı! Bu, iktidarın aklı kendine yontma arzusunun en eski numaralarından biridir.
- Amerika’da “Drapetomania”: Daha da eskiye gidelim. Amerika’da kölelik varken, tarlasından kaçan bir siyahi köle düşünün. Hürriyetine kavuşmak istemesi, en doğal insan hakkı değil midir? Lakin o zamanın pek “bilimsel” hekimlerinden Samuel Cartwright isminde biri, buna da bir hastalık adı bulmuş: “Drapetomania”, yani “kaçma hastalığı”. Reçetesi neymiş peki? “İçindeki şeytanı çıkarmak için kırbaçlamak” veya kaçamasın diye ayak başparmaklarını kesmek! Yani, “özgürlük arzusu” bir akıl hastalığıydı onlara göre!
- Günümüzde: Bugün bile dünyanın çeşitli yerlerinde, hükümete karşı çıkan, yolsuzlukları ifşa eden veya sadece “farklı” düşünen insanlar, kolayca “akli dengesi bozuk”, “paranoyak” veya “toplum için tehlikeli” diye damgalanmıyor mu? Bir kere adınız “deli”ye çıktı mı, ne söylerseniz söyleyin, kimse sizi ciddiye almaz. En haklı isyanınız bile, bir “hastalık nöbeti” olarak görülür.
Velhasıl Kelam: Aklınıza Mukayyet Olun!
Bu kıssadan çıkan hisse şudur azizim: Tıp ve bilim, insanlığa hizmet etmesi gereken pek kıymetli araçlardır. Lakin bu araçlar, vicdansız ve güç sarhoşu insanların eline geçtiğinde, en tehlikeli silahlara dönüşebilir.
Bir fikre katılmayabilirsiniz. Bir insanı sevimsiz bulabilirsiniz. Lakin sırf sizin gibi düşünmüyor diye, karşınızdakine “deli” yaftası yapıştırmak, iktidarların en sevdiği, en alçakça yöntemdir. Bu, bir insanı sadece susturmak değil, onun bütün varlığını, bütün aklını ve ruhunu hiçe saymaktır.
Unutmayın, bugün sizin, beğenmediğiniz bir fikre karşı kolayca salladığınız o “deli” damgası, yarın bir gün iktidarın, sizin en haklı isyanınıza karşı kullanacağı en tehlikeli silah olabilir.
Aklımıza, fikirlerimize ve birbirimizin akıl sağlığına saygı duyalım. Yoksa bir bakmışız, en akıllılarımız tımarhanede, en delilerimiz ise memleketi idare ediyor! Allah muhafaza!


