At-Arabası Geçti Üzerimden – Nejdet Evren

AT-ARABASI GEÇTİ ÜZERİMDEN
Atların koşturduğu araba mı dedin usta/kısacası, at-arabası/önceleri ağaçtandı tekerleri/tıngır-mıngır her tümsekte hop oturup hop kaldıran/sallanırken bir ileri-bir geri/tutunursun düşmemek için tahta kasayı/sonradan lastik taktılar/daha bir rahat/sarsmıyor/yanı-sıra limuzinler vardı/yılda, denk gelirse o da bir kez binilebilirdi/ücreti yüksek olduğundan/fayton derlerdi adına/hani onu da atlar koştururdu/lakin, farklıydı/kamçılarından, pompalı kornasına/açılır-kapanır güneşliğinden/yaylı amortisöründen koltuklarına kadar farklıydı/çok gerilerde kalmış olmalı kağnılar/”…yekpare meşeden tekerlekleriyle” (I) /ne asfalt ne şose ne de stablize/bunlar da ne ki/kambiryen-den mi kalma/toz toprak su ile buluştuğunda/çamur deryası göz alabildiğine/”birbirine karışır – tavuklarımız”(II)/ortasından delik kuruşlar vardı/fotoğraf makinesinin merceğinden bakar gibi bakılan/mutluyduk be usta/buğday kokardı akşamlar/turunca boyanırdı gök/yemeğe değil sofraya/diz çökerek ekmeği bölüşmek için oturulurdu/ne günlerdi be/oynaşırdık mum ışığında/gaz lambası vardı/gazyağı ile çalışan/daha iyisine lüx denilirdi/beyaz ağ şeklinde torbası yandığında/her yer ışıl ışıl olurdu/o da gaz-yağı ile çalışırdı/özel günlerde/konukların geldiği zamanlarda çalıştırılırdı/bir de idare lambası vardı/küçük olanına gece lambası derlerdi/günde bir saat akan içme suyu/bidonlara taşınırdı/geceler bin-bir-gece masallarıyla/destanlarla süslenirdi/insanlar konuşuyordu be usta/eğitilmeden öğreniyorlardı/yaz gecelerinde/gök-kubbeyi sarmalayan/samandan olsa gerek/parlak yıldızlar vardı/ışıkları hiç sönmezdi onların/en parlak iki yıldız/hep ayrı ve ayrık dururdu/Leyla ile Mecnun’du onlar/kavuşulmazın öyküsünü anlatırlardı/her gece ne kadar yakınlaştıkları izlenir/kavuşma anını görenin her dileği olurdu/ancak o anı gören hiç olmamıştı/meğer onlar yıldız değil/iki gezegenmiş/Laliş’de yanan ateş gibi hiç sönmediler/doktor mu dedin usta/evet bir doktor/üstelik ayağına gidilmeyen/yedi-yirmidört ayağına gelen bir doktor/emektar bir insan/kendi halinde/üretken/ama tıp lsansı yoktu/onun bundan dolayı bir suçu olamaz ya/askerliğini sıhhıyeci olarak tamamlamış/mektepli değil, alaylı/iş bilir, iş bitirir/çantasında pense, enjektör, neşter takımı/diş çeker, sünnet yapar bir de enjeksiyon/neredeyse tedavi etmediği kalmamıştır/bir öğretmenin yirmidört dişini on günde çeken/dünyada bir örneği var mı be usta/işte böyle hallerden geldik/derken jeneratör ile tanışacaktık/günde beş saat elektirikler verilmeye başlandığında/kablolar duvar üstünden çekilip/ampuller yanmaya başladığında/daha bir aydınlandı her yan/aydınlık karanlığa karşı galebe çalmış bir zamandı/Paleojen olmalı/kapital ağır ağır ve sessizce ağını örmekteymiş meğer/bir dağ düşün/orta yerde/yek-pare, tek-pare yükselen/sırtını yaslayıp/gözünü yumacağın/ihanetin kol gezemediği/gün geldi/antenler tek tük toprak evlerin damlarında belirmeye başladı/sağa sola çevrildikçe karıncalandı düşler/zamanla tv denilen canavarın girmediği ev kalmadı/görüntü her geçen gün berraklaştı/trinitronlar görsel aldatmacalarla yok ettiler düş kurmayı/bilgileri sayan makineler, tuşlu telefonler/ve daha sonra dokunmatikler, tabletler vs/yayıldıkça yayıldı/atların çektiği arabalar antika/Mem û Zîn’i (III) bilen az/öğrenmek hak getire/eğitim ezbere/at-arabası geçti üzerimden be usta/

Nejdet Evren
Aralık 2017, Akarca

(I) Nazım Hikmet Ran
(II) Ahmed Arif
İtalik uyum gereği tarafımdan ilave edilmiştir. Orjinali “birbirine karışır tavuklarımız”
şeklindedir.
(III) Ehmedê Xanî