Bilgelik ve Bütünlük Savaşları: Masallarda Neden Dört Ayaklı At Üç Ayaklı Olana Karşı Kazanır?

C. G. Jung’un kolektif bilinçdışı üzerine yaptığı çalışmalar, basit gibi görünen masal motiflerinin aslında insan psişesinin derin yapılarını yansıttığını gösterir. “Masallardaki Ruh Fenomenolojisi” başlıklı bölümde incelenen, özellikle dört ayaklı at (bütünlük) ile üç ayaklı at (kusurlu, eksik) arasındaki çatışma, bireyleşme sürecinde karşılaştığımız temel psikolojik dengesizlikleri sembolize eder.

Bu yazıda, bu arketipsel ikilemi inceleyecek ve bu derin psikolojik gerilimin modern, gündelik hayatımızda nasıl tezahür ettiğine bakacağız.


Dört: Bütünlüğün Arketipi

Dört sayısı, uzun zamandır psikolojik bütünlüğün ve dengenin sembolü olarak kabul edilir.

  1. Sembolik Anlamı: Dörtlülük (Quaternity), bilinçli psişenin dört temel işlevinin (düşünme, hissetme, duyum ve sezgi) dengeli bir yapısını veya kişiliğin bütünlüğünü (Self) temsil eder. Dört, aynı zamanda dişil bir sayı olarak kabul edilir ve masallarda genellikle yaşlı bilge kadın (cadı) figürleriyle ilişkilendirilir.
  2. Masallardaki Temsil: Dört ayaklı at (veya dört bacaklı bir hayvan figürü), üstün sağduyuya ve bilgiye sahip olan, insandan daha bilgili davranan ve kahramana yardım eden “bilinçdışı ruh faktörünün” hayvan formuyla ifade edildiği anlamına gelir. Dört ayaklı atın zaferi, bütünlüğün ve dengenin gerekliliğini vurgular.

Üç: Eksiklik ve Dengesizliğin Yapısı

Üç sayısı (Triad), genellikle eril bir sayı olarak, farklılaşmış ve bilinçli olan üç işlevi (fonksiyonu) temsil ederken; dördüncü, en zayıf ve “aşağı” (inferior) kalan işlevin bilinçdışında kaldığı dengesiz bir yapıyı simgeler.

  1. Psişik Dengesizlik: Jung’a göre, bir bireyin kişiliğinde genellikle bir işlev (örneğin, düşünme) baskın (üstün) hale gelir, buna bir veya iki yardımcı işlev eşlik eder, ancak dördüncü işlev bilinçdışına itilir. Bu üçlü yapı, psişenin zayıf noktasını oluşturur ve “irademiz tarafından erişilemez” durumda kalır.
  2. Masallardaki Temsil: Üç ayaklı at, bu eksik ve dengesiz gücü temsil eder. Alman masalındaki dört ayaklı atın üç ayaklı olana üstün gelmesi, bütünlüğün (dördüncülük) zaferini ve kusurlu olanın yenilgisini simgeler. Rus masalındaki (Maria Morevna) kötü ruh Koschei’nin atının üç ayaklı olması, onun gücünün eksik ve kusurlu doğasına işaret edebilir.
  3. Maria’nın Aksiyomu: Üçlülük ve Dördüncülük arasındaki bu karşıtlık, simyada “Maria’nın Aksiyomu” olarak bilinir ve psişik işlevlerin üçlü yapısı ile bütünlük (dörtlülük) arasındaki ikilemi yansıtır [234, 243, 310, 360, 362n, 386, 389]. Kahramanın bütünlüğe ulaşması için, bu aşağı fonksiyonu (kayıp dördüncü bacağı) özümsemesi gerekir.

Güncel Hayatta Üç Ayaklı At Sendromu

Bu 3’e karşı 4’lük yapısal gerilim, soyut bir masal motifi olmaktan ziyade, bireyin kendi hayatındaki engelleri ve gelişim kilitlenmelerini anlamasına yardımcı olur.

1. Profesyonel Mükemmeliyetçilik ve İhmal Edilen Dördüncü İşlev:

Gündelik hayatta, insanlar genellikle entelektüel başarı, analitik düşünme ve fiziksel çaba (üç işlev) gibi alanlara aşırı odaklanma eğilimindedir. Örneğin:

  • Senaryo: Bir yönetici (Üstün İşlevi: Düşünme) iş stratejisi ve teknik detaylarda (Yardımcı İşlevler: Sezgi/Duyum) olağanüstü derecede başarılıdır. Ancak, “aşağı” kalan işlevi Hissetme‘dir.
  • Sonuç: Bu yönetici, ekiplerindeki duygusal dinamikleri, moral bozukluklarını veya kişisel bağlılık ihtiyaçlarını (dördüncü bacak) sürekli ihmal eder. Organizasyon teknik olarak mükemmel kararlar alsa bile, düşük moral ve yüksek çalışan devir hızı nedeniyle bütünlük bozulur ve başarısızlık yaşanır. Başarıya giden yolda bu duygusal kör nokta (üç ayaklı atın kusuru), yöneticinin tek başına çözemeyeceği bir “ruhsal eksikliği” telafi etmeyi gerektiren bir “umutsuz duruma” yol açar.

2. Sanatçı Ruhun Karşıtları Dengeleme Çabası:

  • Senaryo: Yüksek sanatsal yeteneğe (Sezgi veya Hissetme baskın) sahip bir kişi, sürekli olarak rasyonel ve maddi dünyaya (Düşünme ve Duyum, yani aşağı işlevler) uyum sağlamakta zorlanır.
  • Sonuç: Bu durum, sanatçıyı “ruhsal ve ahlaki bir tecride” (çöle) sürükleyebilir. Masaldaki üç ayaklı at gibi, sanatçı da bilincinin geri ittiği maddi gereklilikleri, disiplini ve rasyonel planlamayı (eksik kalan dördüncü bacak) entegre edemediği sürece gerçek ve sürdürülebilir bir yaratıcılığa (bütünlüğe) ulaşamaz. Sanatçının bireyleşmesi, bu karanlık yönün, yani kaçınılan khthonik (yer altı) yönün kabul edilmesiyle mümkündür.

Sonuç

Masallardaki dört ayaklı atın üstünlüğü, psişik bütünlüğün doğanın kendiliğinden bir gerçeği olduğunu ve bu bütünlüğün ancak eksik ve bilinçdışı kalmış unsurların (inferior fonksiyon veya khthonik karanlık) bilinçli çabayla entegre edilmesiyle elde edilebileceğini gösterir. Ruh, başlangıçta dışarıdan gelen özerk bir daimon olmasına rağmen, bilincin genişlemesiyle insana içselleştirilmektedir.