Bir Psikoterapist Gözüyle: Otistik Bir Çocuğun Gizemli İç Dünyasına Yolculuk


Değerli ebeveynler, sevgili eğitimciler ve otizm farkındalığına gönül vermiş herkes,


Bugün, bir otizm uzmanı ve psikoterapist olarak, sıklıkla merak edilen ve kimi zaman da yanlış anlaşılan bir konuya ışık tutmak istiyorum:

Otistik bir çocuğun iç dünyasında neler olup bitiyor?

Kendisinin farkında mı?

Duyguları, düşünceleri nasıl bir akış izliyor?


Çoğu zaman, otizm spektrumundaki bireylerin kendilerinin ve çevrelerinin farkında olmadıkları gibi bir yanılgıyla karşılaşırız. Oysa gerçek çok daha katmanlı ve her bir birey için özgün bir mozaik gibidir.

Otistik çocuklar da tıpkı nörotipik akranları gibi kendi benliklerinin, hislerinin ve düşüncelerinin farkındadırlar. Ancak bu farkındalığı deneyimleme, işleme ve ifade etme biçimleri, nörolojik farklılıklarından kaynaklı olarak belirgin özellikler gösterebilir.


Gelin, bu karmaşık ve başka bir bakışla bir pencere aralayalım:


Farklı Bir Algı Dünyası:

Otistik çocuklar, duyusal bilgiyi bizimkinden farklı şekillerde algılarlar. Bir ses onlara dayanılmaz derecede yüksek gelebilirken, bir ışık huzmesi büyüleyici bir keşif olabilir. Dokunuşlar, kokular ve tatlar dünyası da onlar için çok daha yoğun ve bazen de bunaltıcı olabilir. Bu yoğun algısal deneyimler, iç dünyalarının önemli bir parçasını oluşturur ve davranışlarını anlamak için kritik bir ipucudur.


Sosyal İletişimin Labirentleri:

Sosyal etkileşim, otistik çocuklar için adeta karmaşık bir labirent gibidir. Mimikleri okumakta, ses tonundaki ince değişiklikleri anlamakta veya soyut sosyal kuralları kavramakta zorlanabilirler. Bu durum, başkalarının niyetlerini ve duygularını anlamalarını güçleştirebilir (zihin kuramı zorlukları). Bu zorluklar, iç dünyalarında yalnızlık, kafa karışıklığı veya anlaşılmama hissi yaratabilir. Ancak unutmayalım ki, sosyal etkileşim kurma arzuları çoğu zaman derindir, sadece yolları farklıdır.


Rutinlerin ve İlgi Alanlarının Gücü:

Tekrarlayıcı davranışlar ve sınırlı, yoğun ilgi alanları, otistik çocukların iç dünyasında önemli bir yere sahiptir. Dışarıdan bakıldığında anlamız zor olabilen bu davranışlar, aslında onlar için birer sığınak, bir düzenleyici mekanizma veya yoğun ilgi duydukları alana dalmanın bir yoludur. Bu rutinler ve ilgi alanları, onlara öngörülebilirlik ve güvenlik hissi verir.


Düşünce ve İfade Biçimlerindeki Farklılıklar:

Otistik çocuklar genellikle detaylara inanılmaz bir dikkat gösterebilirler. Dünyayı parçalar halinde algılayabilir ve bu detaylar arasında derinlemesine bağlantılar kurabilirler. Ancak bu detay odaklı düşünce yapısı, bazen büyük resmi görmekte veya soyut kavramları anlamakta zorlanmalarına neden olabilir. Dili daha somut bir şekilde yorumlama eğilimindedirler ve duygularını ifade etme biçimleri de nörotipik akranlarından farklılık gösterebilir.


Duygusal Derinlik ve Empati:

Otistik çocukların duygu hissetmedikleri veya empati yeteneklerinin olmadığına dair yaygın bir yanılgı vardır. Oysa bu doğru değildir. Onlar da sevinir, üzülür, öfkelenir ve severler. Ancak bu duyguları tanıma, ifade etme ve başkalarının duygularını anlama süreçleri farklı işleyebilir. Empatiyi farklı şekillerde gösterebilirler; belki sözel olarak değil ama bir davranışla, bir ilgiyle veya sadece yanınızda sessizce durarak.


Öz Farkındalığın Kendine Has Yolları:

Otistik çocuklar da kendi kimliklerinin, beğenilerinin, güçlü ve zorlandıkları yönlerinin farkındadırlar. Ancak bu öz farkındalığı dışa vurma biçimleri çeşitlilik gösterir. Bazı çocuklar kendilerinden üçüncü tekil şahıs gibi bahsedebilir, bazıları duygularını beklenmedik şekillerde ifade edebilirken, bazıları da iç dünyalarını kelimelere dökmekte zorlanabilir. Önemli olan, onların kendilerini ifade etme çabalarını anlamaya ve desteklemeye çalışmaktır.


Eğer bir anlığına otistik bir çocuğun gözünden dünyaya bakabilseydik, belki de her şeyin ne kadar yoğun, ne kadar kafa karıştırıcı ama aynı zamanda ne kadar da büyüleyici olabileceğini deneyimleyebilirdik. Belki de basit bir gülümsemenin, samimi bir ilginin ve sabırlı bir anlayışın onlar için ne kadar değerli olduğunu çok daha iyi kavrayabilirdik.


Sonuç olarak, otistik bir çocuğun iç dünyası bir muammadan ziyade, farklı bir algılama, düşünme ve hissetme biçimidir. Onların bu özel dünyasına saygı duymak, iletişim kurmanın farklı yollarını aramak ve en önemlisi, onları oldukları gibi kabul etmek, otizm farkındalığının temelini oluşturmalıdır.
Unutmayalım ki, her bir otistik birey benzersizdir ve onların iç dünyalarını anlamaya yönelik her çaba, daha kapsayıcı ve sevgi dolu bir toplum inşa etmemize katkı sağlayacaktır.


Sevgi ve anlayışla,