Kategori: Emil Michel Cioran

ALTIN ÇAĞ – E. M. Cioran

I “İNSANLAR o zaman tanrılar gibi yaşıyorlardı; yüreklerinde kaygı yoktu, çalışmaktan ve acıdan uzaktılar. Hazin yaşlılık onlara hiç uğramıyordu; elleri ve ayakları tüm hayatları boyunca sağlam kaldığından da, bütün dertlerden uzakta ziyafet yaparak sevinci tadıyorlardı. Ağır bir uyku bastırdığında uykuya dalar gibi ölüyorlardı. Bütün nimetler onlarındı. Bereketli kır zengin yiyecekleri onlara

OKUMAK İÇİN TIKLA

ÜTOPYANIN MEKANİZMASI – E. M. Cioran

YOLUM hangi büyük şehre düşse, orada her gün ayaklanmaların, katliamların, aşağılık bir kasaplığın, bir dünya sonu kargaşasının başlamıyor olmasına hayran olurum. Bu kadar kısıtlı bir alanda nasıl oluyordur da onca insan birbirini yok etmeden, birbirinden ölesiye nefret etmeden bir arada yaşayabiliyordur. Aslında birbirlerinden nefret etmekte, ama nefretlerinin hakkını verememektedirler. Bu vasattık, bu

OKUMAK İÇİN TIKLA

İnandığı Zaman İnanmadığına İnanmak: Cioran’ın Şüphe Diyalektiği – Rüya Topçu

“İnandığı zaman inandığına inanmıyor, inanmadığı zaman da inanmadığına inanmıyor.” Emil Cioran, modern insanın zihinsel ve duygusal çıkmazlarını ele alırken, bizi yalnızca bir düşünce zincirine değil, aynı zamanda bir içsel karmaşaya sürükler. “İnandığı zaman inandığına inanmıyor, inanmadığı zaman da inanmadığına inanmıyor” ifadesi, yalnızca bireyin inanç ve şüphe arasındaki çelişkisini değil, insan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sahteliklerin ve sahtecilerin, vaaz pazarlamacıları ve meraklılarının etrafımızı sardığı, katillere öykünenlerin, tiranların ve kendine tapanların dünyasında Cioran’ın karamsarlığına, neşesine, mizahına ve eleştirisine ihtiyaç var.

Emil Michel Cioran, ele avuca sığmaz bir düşünürdü; metinlerinin çoğunu fragmanlar şeklinde kaleme aldı ve kitaplarında, zihninin derinliğini ve zenginliğini gösterdi okura. Mesela fanatizmi eleştirirken “bir tanrıyı yakışıksızca seven kişinin, başkalarını da onu sevmeye zorlayacağını, buna razı olmayanları yok edebileceğini” söylemiş; “hakiki katiller, dinî veya siyasî düzeyde bir ortodoksluk kuranlardır”

OKUMAK İÇİN TIKLA

Zamana Düşüş – Emil Michel Cioran

“Başkaları zamana düşer; bense zamandan düştüm. Zamanın üzerinde yükselen ebediyetin yerini, onun aşağısında kalan öteki ebediyet alır; o kısır mıntıkada artık ancak tek bir arzu duyulur: Tekrar zamanla bütünleşmek, her ne pahasına olursa olsun ona yükselmek, yerleşilen bir yuva yanılsaması için ondan bir parseli sahiplenmek. Ama zaman kapalıdır, ama zaman

OKUMAK İÇİN TIKLA

Parçalanma – Emil Michel Cioran “her yerde uğursuz bir uyuşukluk hüküm sürüyordu”

“Sabahtan öğlene kadar ‘insan bir girdaptır, insan bir girdaptır,’ diye tekrarlayıp durdum. Daha iyisini bulamıyorum, çok yazık! “Kuş pazarı. Şu pır pır eden küçücük bedenlerde ne biçim bir güç, ne biçim bir azim var! Bu hiçin içinde kök salıyor yaşam; bir parçacık maddeye can veren, ve zaten bizzat o maddeden

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Bunca düzmece ve dalavereden sonra, bir dilenciyi seyretmek insanın içini rahatlatır.” Emil Michel Cioran

Keşiflerimizin hemen hemen tümünü öfkelerimize, dengesizliğimizin azıtmasına borçluyuz. Tanrı’yı bile –kafamızı kurcalıyorsa– içimizde değil cinnetimizin dış sınırında buluruz, tam da öfkemizin onunkiyle burun buruna geldiği, çarpıştığı, bizim için olduğu gibi onun için de yıkıcı bir karşılaşmanın olduğu noktada.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hayatın Pazarları – Emil Michel Cioran

Pazar öğleden sonraları aylarca uzasaydı, ter dökmekten kurtulmuş, ilk talihsizliğinin ağırlığından sıyrılıp hafiflemiş olan insanlık nereye varırdı? Yanmaya değer bir deneyim olurdu bu. Tek eğlencenin suç olacağı; sefahatın yürek temizliği, naranın melodi, sırıtmanın şefkat halinde görüneceği mümkünden de öte. Zamanın sınırsızlığı duygusu her saniyeyi dayanılmaz bir azaba, bir idam sehpasına

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ölüm, yaşamı tutkuyla sevmiş olanlar için anlamlıdır ancak.

Ölüm, yaşamı tutkuyla sevmiş olanlar için anlamlıdır ancak. Bırakacak, terk edecek hiçbir şeye sahip olmadan ölmek! İlgisizlik, kayıtsızlık yaşamın ve ölümün inkâr edilmesidir.Ölüm korkusunu yenmeyi başaran kişi, bu korkunun başka bir adı olan “yaşam” karşısında da zafer kazanmıştır.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Cioran’ın Var Olma Eğilimi: “Hiçlik kuşkusuz daha rahattı. Varlık’ta erimek ne kadar da zor!”

“Keşiflerimizin hemen hemen tümünü öfkelerimize, dengesizliğimizin azıtmasına borçluyuz” Bu cümleyle başlıyor Var Olma Eğilimi. Yine İnsan’dan bahsediyor E.M Cioran; var olma sancısı çeken insandan; tabii ki yine bize öğretilen bildiğimiz şekliyle değil, bize öğretilmemiş şekliyle, rutinimizi bozarak karşımıza çıkıyor.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Her şey bilinçlerimizde bozulup çürüyor: Boşluk bile kirli orada…

Roma’nın artık ne kötülüklerine ne de çarelerine dayanabildiğini söyleyen kadim tarihçi, kendi çağını tanımlamaktan çok bizimkini öngörmüştür. imparatorluğun bıkkınlığı kuşkusuz büyüktü ama düzensiz ve yaratıcı olan Roma bu durumla baş etmek için yine de sinizmi, şatafatı ve yırtıcılığı beslemeyi biliyordu; ama, şu an içinde bulunduğumuz uygarlık, sıkıcı sıradanlığı içinde, o

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bilinen’e hapsolmuşsunuz, sözcüklerden başka konunuz yok: Düşünce varlığa denk düşmüyor.

Cennete ne kadar yakın olursak olalım, ironi gelip bizi oradan uzaklaştırır. “Aptallık,” der, “çok eski ya da gelecekteki bir mutluluk düşünceniz. Özlemlerinizden, zamanın başı ve sonuyla ilgili o çocuksu saplantınızdan kurtulun. Ölü süre demek olan ebediyet ancak güçsüzlerin kafasını kurcalar. Bırakın an soğursun düşlerinizi!”

OKUMAK İÇİN TIKLA

Zulme dönüşen korku

Normal ölçülerde korku eylem ve düşünce için zorunludur, duyularımızı ve zihnimizi uyarır, o olmadan ne bir cesaret ne de bir korkaklık edimi olur… o olmadan, edim olmaz kısacası. Ama Ölçüyü kaçırınca, içimizi kaplar, dışarı taşar, zararlı bir etkene, zulme dönüşen korku budur. Titreyen, başkalarını titretme düşü kurar, dehşet içinde yaşayan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Buda: Korku içinde yaşıyoruz, bu da yaşamıyoruz demektir.

Geç kazanılmış bir şey olan süre algımıza dokunmadan önce, korku bizim uzanım duygumuza, dolaysıza, sağlamlık yanılsamasına saldırır: Mekân azalır, uçup gider, hava gibi hafif, saydam olur. Yerini korku alır, bu korku genişler ve onu kışkırtan gerçekliğin, ölümün yerine geçer. Tüm deneyimlerimiz; özerk bir gerçeklik haline getirilmiş, bizi sebepsiz bir ürperti,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Var Olma Eğilimi – Emil Michel Cioran “En büyük evet, ölüme evettir”

Emil Cioran bu kitabı oluşturan on bir bölümde ölüm gerçekliğini inkâr etmeden var olma eğilimi, “soluğu kesilmiş bir uygarlık” olarak Batı, sürgün, yazgı, roman ve başka konularda kendine özgü keskin gözlemlerini her zamanki şaşırtıcı üslubuyla bir araya getiriyor. Hayat için öldürücü, özü itibarıyla tahrip edici olan bir bilgi vardır. Bu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yaralı kitapların yazarı, ezeli bir mağlup: E. M. Cioran – Emek Erez

Bazı yazarlar vardır, okurken okuru kendi iç dünyasına çeker. Hırpalar, duvardan duvara vurur, nefessiz bırakır; onu okuyan bir daha eskisi gibi olmaz ve bir yüzleşme deneyimi sağlar. Anlattığımız ölçülerde bir yazardır E. M. Cioran, kendi dünyasına sizi öyle bir çeker ki ne okumaktan vazgeçebilirsiniz ne de elinize aldığınız bir kitabını

OKUMAK İÇİN TIKLA