“Dünyanın iyileşmesi”

“Dünyanın iyileşmesi” kavramı, James Hollis’in “İyi İnsanlar Neden Kötü Şeyler Yapar?” adlı eserinde derinlik psikolojisi perspektifinden ele alınan merkezi bir temadır ve Yahudi geleneğindeki “tikkun olam” terimiyle doğrudan ilişkilendirilir. Bu, dünyanın onarımı veya iyileştirilmesi anlamına gelir ve Hollis’e göre, bireyin kendi içsel dünyasıyla, özellikle de “Gölge”siyle yüzleşmesiyle başlar.

İşte bu kavramın detaylı bir açıklaması:

  1. Gölge Çalışması ve Kişisel Sorumlulukla Başlangıç: Hollis, dünyanın iyileşmesinin bireysel bilinçle başladığını vurgular. İnsanın “bölünmüş” ve “çok yönlü” bir ruha sahip olduğu temel tezinden yola çıkarak, ego’nun (bilinçli benliğin) kontrol edilebilir sandığı birçok “parçalanmış benliğin” veya “daha karanlık varlıkların” (“Gölge” olarak adlandırılır) bilinçli niyetimizden bağımsız olarak hareket etme kapasitesine sahip olduğunu belirtir. Bu Gölge’nin bilinçli hale getirilmesi, “önemli bir ahlaki çaba” gerektirir. Kendi Gölge’mizle yüzleşmek ve onu üstlenmek, başkalarını suçlamaktan vazgeçip kendi sorumluluğumuzu almanın ilk adımıdır.
  2. Kolektif Gölge ve Dışa Yansıma: Bireysel Gölge, sadece kişisel yaşamlarımızda değil, toplumsal sistemlerimizde, politikalarımızda, kişilerarası ilişkilerimizde ve hatta teolojilerimizde de kendini gösterir. Bireysel olarak içimizde görmezden geldiğimiz veya bilinçdışına ittiğimiz şeyler, er ya da geç dış dünyada karşımıza çıkar. Örneğin, kendimizde rahatsız edici bulduğumuz yönleri başkalarına yansıtma (projeksiyon) eğilimimiz, ilişkilerimizi bozar ve düşmanlıkları besler. Bu, aynı zamanda kolektif düzeyde savaşlara, linç çetelerine ve barbarlıklara yol açabilen “kolektif Gölge”nin bir tezahürüdür. Milgram deneyleri gibi örnekler, sıradan insanların bile belirli koşullar altında nasıl korkunç kötülüklere bulaşabildiğini gösterir ve Gölge’nin uluslararası sınırlar tanımadığını ortaya koyar.
  3. İçsel Çatışmaların Dışsal Yansımaları: İnsan doğasındaki “akrasia” (ahlaki irade zayıflığı) ya da “ilk günah” gibi kavramlarla açıklanan niyet ile eylem arasındaki tutarsızlık, içsel bölünmüşlüğümüzden kaynaklanır. Ego’nun kibiri, seçimlerimizin karmaşık sonuçlarını tam olarak anlayamaması ve bilinçdışı komplekslerin bizi ele geçirme gücü, bu tutarsızlığın temel nedenleridir. Bu içsel çatışmalar dış dünyada ilişki sorunları, toplumsal işlev bozuklukları ve hatta ulusal düzeyde yanılsamalar ve yanlış adımlar olarak tezahür eder. Dünyanın iyileşmesi, bu içsel “düşmanları” tanımak ve onlarla yüzleşmekle mümkündür.
  4. Bütünleşme ve Genişleyen Bilinç: Hollis’e göre nihai görev “iyilik” değil, “bütünlüktür”. Gölge’nin bilinçli hale getirilmesi ve içeriğinin özümsenmesi, daha büyük bir bütünlüğe ve genişlemiş bir bilince yol açar. Bu, kendi kırılganlıklarımızı, gizli gündemlerimizi ve çelişkili motivasyonlarımızı kabul etme sürecidir. Kendi Gölgemizle yüzleştiğimizde, hem kendimize hem de başkalarına karşı “daha az tehlikeli” hale geliriz. Bu iyileştirme süreci rahatsız edici olabilir, ancak onsuz yaşam çok daha sorunludur.
  5. İlişkilerin İyileşmesi: İlişkilerde yaşanan sorunların çoğu, kişinin kendi Gölge’sini yansıtmasından kaynaklanır. Kendi narsistik gündemlerimizi ve erken dönem travmalarımızdan kaynaklanan “ilişkisel imajları” diğerine yansıttığımızda, ilişkilerimiz tekrarlayan döngülere hapsolur. Dünyanın iyileşmesi, bireylerin kendi narsistik ihtiyaçlarını ve korkularını kabul etmesi, başkalarına karşı olan beklentilerini azaltması ve kendi duygusal refahları için sorumluluk almasıyla mümkündür. Kendi içsel yetersizliklerimizle yüzleşmek ve kendimizi olduğu gibi kabul etmek, başkalarını gerçekten sevebilmenin ve onlarla sağlıklı ilişkiler kurabilmenin yolunu açar.
  6. Sürekli Bir Süreç Olarak Gölge Çalışması: Dünyanın iyileşmesi, tek seferlik bir olay değil, ömür boyu sürecek “istikrarlı bir çalışma”dır. Bu süreç, içsel “daha karanlık benliklerimizle” sürekli bir diyalog kurmayı, kendimizi sürekli gözden geçirmeyi ve belirsizlikle yaşamayı öğrenmeyi gerektirir. Bilinçli bir yaşam sürdürmek, sürekli sorgulamayı ve büyümeyi talep eder. Ancak bu çaba, hem bireysel psikolojik iyileşmenin hem de ilişkilerin ve toplumun onarımının tek yoludur.

Özetle, “dünyanın iyileşmesi” (tikkun olam), derinlik psikolojisi bağlamında, bireyin kendi bilinçdışı Gölge’siyle cesurca yüzleşmesi, onu bütünlüğüne katması ve bu kişisel dönüşümün dalgalanarak ilişkilerini, toplumu ve kolektif yaşamı dönüştürmesi sürecidir. Kendi içimizdeki karanlığı aydınlatmadan, dışarıdaki sorunlara gerçek bir çözüm bulmak mümkün değildir.