Erkekliğin Buhranı ve Ruhsal Dengenin Şaşkınlığı: Gelecek Var mı, Yok mu?

Yazar: Jungish

Ey okur! Şu feminist hareketler başladı başlayalı, toplumun kadın-erkek rollerinde büyük bir kargaşa çıktı. Kadınlar kendi içlerindeki gücü keşfedip haklarını ararken, bizim erkek taifesi ne yaptı dersiniz? Şaşkın ördek gibi dengeyi şaşırdı!

Jungcu alimler diyor ki, erkekliğin geleceği üzerine düşünmek, sadece toplumsal bir tartışma değil, aynı zamanda derin bir ruhsal buhrandır!

💥 Babaların İflası ve Otoritenin Kaybı

Bu dert nereden çıktı? Modern erkeğin, evvel zamanlardaki gibi açık, net ve otoriter bir Baba Arketipini temsil edememesinden!

  • Evvel Zaman: Baba, otorite, düzen ve dış dünya ile bağlantı demekti. Bu Eril İlke, sağlamdı ve çocuk ona göre sınırlarını çizerdi.
  • Modern Zaman: Savaşlar, ekonomik çalkantılar ve toplumsal değişimler yüzünden baba otoritesi (ve dolayısıyla Eril İlke) inflasyona uğradı. O eski sağlam babalık arketipi iflas etti.

Gündelik Örnek:

Bizim mahallede, eskiden sözü dinlenen o ağırbaşlı babalar vardı. Şimdi ise çoğu baba, evde ya sessiz kalıp duygusal ilişkiyi annenin tekeline bırakıyor ya da zoraki, baskıcı bir otorite kurmaya çalışıp komik duruma düşüyor. Çocuklar ve toplum, ne yapacağını bilmeyen bu babaların gölgesinde güçlü bir kimlik kurmakta zorlanıyor.

🧘 İçimizdeki Karı-Koca Kavgası: Anima ve Animus

Jung’un en büyük öğretilerinden biri şudur: Her erkekte bir içsel kadın (Anima), her kadında da bir içsel erkek (Animus) vardır. Ruhsal bütünlüğümüz (Bireyleşme) için, bu içimizdeki karşıtları tanımamız ve onlarla barış yapmamız gerekir.

  • Erkek ve Anima: Modern erkek, dışarıdaki kadınların güçlenmesi karşısında ne yapacağını şaşırdı. Kimi, kadının gücünü taklit etmeye çalışıyor; aşırı duygusal, pasif bir tavır sergiliyor. Kimi ise, tam tersi, ilkel bir maço tavırla (negatif Animus) kadınlığı bastırmaya çalışıyor.
  • Maraz: Erkek, kendi içindeki duygusallığı (Anima) dışarıdaki gerçek kadına yansıttığı sürece, ne kendi duygularıyla barışabilir ne de dışarıdaki kadınla sağlıklı bir ilişki kurabilir. Ya kadınları “kurtarıcı melek” sanıp bağımlı olur ya da “şeytan” ilan edip düşmanlaşır. Ruhsal çatışma, yatak odasına taşınır.

💡 Çözüm: Yeni Bir Erillik Mefhumu

Peki, bu erkekliğin buhranından çıkış yolu nedir? Gelecek var mı? Jungcu bakış açısına göre çözüm, eskiye dönmek değil, yeni bir Erillik İlkesi yaratmaktır.

  1. Duygusal Cesaret: Erkek, artık duygusallığı ve şefkati kadınlara ait bir zayıflık olarak görmekten vazgeçmeli; kendi duygusal derinliğiyle (Pozitif Anima) yüzleşmelidir. Hakiki güç, duygusal dürüstlükten gelir.
  2. Sınır Koyma: Erkek, duygusal olarak tepkisiz ya da zorba olmak yerine, sevgiyle ve bilinçle sınır koymayı öğrenmelidir. Sağlam bir kimlik, sağlam sınırlar demektir.

Netice-i kelam, ey okur: Erkekliğin geleceği, cinsiyet savaşlarını bırakıp, kendi ruhunun derinliklerine inmesinde saklıdır. İçindeki kadınla barışan, dışarıdaki kadınla da barışır. Kendi gölgesiyle yüzleşen erkek, topluma sahici bir liderlik sunabilir. Aksi takdirde, bu şaşkınlık devam eder ve erkeklik bir buhran konusu olmaktan kurtulamaz.

Selametle…