Jung’un Kara Kitapları: Bilinçdışına Doğru Bir Yolculuk

Carl Gustav Jung’un “Kara Kitaplar”ı (The Black Books), modern psikoloji tarihinin en gizemli ve büyüleyici metinlerinden biridir. 1913 ile 1932 yılları arasında tuttuğu yedi özel günlükten oluşan bu koleksiyon, uzun yıllar boyunca gizli kalmış ve sadece yakın çevresi tarafından biliniyordu. Ancak 2020 yılında Philemon Vakfı ve W. W. Norton & Co. tarafından yayımlanmasıyla birlikte, Jung’un içsel yolculuğuna dair eşi benzeri görülmemiş bir pencere aralandı.

Kara Kapaklı Defterler ve Bir Deneyin Başlangıcı

Jung’un günlüklerinden beşinin kapağı siyahtı ve bu nedenle “Kara Kitaplar” olarak anıldılar. İlginçtir ki ilk iki defter aslında kahverengi kaplıydı. İlk kayıt 12 Kasım 1913 gecesine ait. Jung, bu defterlere sıradan olayları değil, bilinçdışının derinliklerinden yükselen fantezileri, vizyonları ve imgeleri kaydediyordu.

Bu kayıtlar, onun kendi üzerinde yaptığı zorlu bir deneyin belgesidir. Jung, bilinçli bir şekilde “aktif imgelem” dediği yöntemle fantezilerini uyandırıyor, onları birer drama gibi yaşıyor ve ardından defterlerine geçiriyordu. Bu sürece sonradan “bilinçdışıyla yüzleşme” adını verdi.

Ruhla Diyalog

Kara Kitapların en çarpıcı bölümlerinden biri, Jung’un ruhuyla konuşmaya başladığı girişlerdir. İlk defterin açılış satırları şöyledir:

“Ruhum, ruhum, neredesin? Beni duyuyor musun? Konuşuyorum, sana sesleniyorum; orada mısın? Geri döndüm, yine buradayım… Uzun zamandır reddedilmiş ruh, seni tekrar görmenin sevinci ne kadar sıcak.”

Bu satırlar, Jung’un yalnızca bir bilim insanı değil, aynı zamanda kendi iç dünyasının şairi olduğunu da gösterir.

Tarihsel ve Kültürel Bağlam

Jung’un vizyoner deneyimlerinin kişisel boyutunun ötesinde, kültürel bir yankısı da vardı. Ağustos 1914’te I. Dünya Savaşı patlak verdiğinde, bir yıl öncesinde gördüğü vizyonların sadece kendi ruhsal dünyasına değil, dönemin toplumsal krizine de işaret ettiğini fark etti.

Bu deneyimler, daha sonra “Kırmızı Kitap” (Liber Novus) adıyla bilinen başyapıtına temel oldu. Kırmızı Kitap’ın yaklaşık %50’si, doğrudan Kara Kitaplar’daki materyallerden oluşmaktadır.

Bir Mitopoetik Yolculuk

Jung’un kendi ifadesiyle bu süreç, “dünyanın diğer ucuna yapılan bir keşif yolculuğu” gibiydi. Günlükler, onun “mitopoetik imgelemi”nin – yani arketipsel imgelerle diyalog kurma yetisinin – doğrudan kaydıdır. Burada karşılaştığı figürlerle adeta birer karaktermiş gibi konuştu, onların neden ortaya çıktıklarını anlamadan onlara veda etmedi.

Yayın ve Önemi

2020’de yayımlanan Kara Kitaplar, ilk kez araştırmacılara ve okurlara açıldı. Editör Sonu Shamdasani, bu defterlerin yalnızca kişisel notlar olmadığını, Jung’un bilinçdışıyla giriştiği sistematik bir deneyin belgeleri olduğunu vurguladı.

Kara Kitaplar, Jung’un sadece bir psikiyatrist değil, aynı zamanda bir vizyoner, bir şair ve bir mit yaratıcısı olduğunu gözler önüne seriyor. Onları okumak, hem insan ruhunun derinliklerine hem de modern psikolojinin köklerine yapılmış bir yolculuk gibidir.


👉 Eğer Jung’un Kırmızı Kitap’ını biliyorsanız, Kara Kitaplar onun perde arkasını, ham ve sansürsüz hâlini sunuyor. Yani ustanın laboratuvar notları diyebiliriz.