” Kariyerlerimizi biz seçebiliriz ancak mesleğimiz bizi seçer.” Ne Demektir ?
James Hollis’in “Finding Meaning in the Second Half of Life” (Hayatın İkinci Yarısında Anlam Bulmak) adlı kitabında, “kariyerlerimizi biz seçebiliriz ancak mesleğimiz bizi seçer” ifadesi oldukça etkileyiciydi. Kişinin yaşam yolculuğundaki dışsal başarı hedefleri ile içsel, ruhsal çağrısı arasındaki derin farkı vurgular. Bu ifade, modern yaşamın dayattığı roller ve beklentilerle, bireyin otantik benliğinin ve ruhunun arayışı arasındaki gerilimi açıklar.
Kariyer (Career): Ego’nun Seçimi ve Dışsal Beklentiler
Hollis’e göre kariyer, genellikle bilinçli ego tarafından yapılan seçimleri, dışsal hedeflere yönelik çabaları ve toplumsal beklentilere uyumu ifade eder:
- Dışsal Motivasyonlar ve Ekonomik Gereklilikler: Kariyer seçimleri sıklıkla “ekonomik gerçeklerin katı zorunlulukları” veya ebeveynlerin ve toplumun içselleştirilmiş sesleri tarafından belirlenir. Örneğin, Hollis üniversite öğrencilerinin ebeveynlerinin onayını kaybetme korkusuyla kendi ilgi alanları yerine iş odaklı bölümleri seçmek zorunda kalmalarından bahseder.
- Toplumsal Rollerle Özdeşleşme: Kariyer, kişinin toplumdaki yerini, mülk edinmeyi, ilişkiler kurmayı veya sosyal bir işlevi yerine getirmeyi hedefleyen bir “sosyal gündem” olarak görülür. Özellikle erkekler, kendilerini işleriyle eşdeğer görme eğilimindedirler, bu da işten ayrılma veya emeklilik gibi durumlarda derin depresyonlara yol açabilir.
- Yansıtılmış Beklentiler ve Yüklü Anlamlar: Kariyer, sıklıkla kişisel tatmin için “yansıtılmış beklentilerin taşıyıcısı” haline gelir. İnsanlar, işlerinin kendilerine mutluluk, başarı, tatmin ve anlam sağlayacağını umarlar. Ancak Hollis, maddi zenginliğin ve dışsal başarının “ruh doyurmaktan” uzak olduğunu belirtir.
- Geçici Tatmin ve Hayal Kırıklığı: Başarıya ulaşılsa bile, kariyer hedeflerinin peşinden gitmek genellikle “tatmin edici olmayan bir yorgunluk ve can sıkıntısı” ile sonuçlanır. Bir kariyer iyi gitse bile, hayatın ikinci yarısında giderek azalan bir tatminle sadece “iş için çalıştığımızı” fark edebiliriz. Bu durum, ego’nun güvenlik ve duygusal pekiştirme gündemine hizmet eden, “karmaşık yüklü imgelerden” (komplekslerden) beslenen hırsların sonucudur ve ruhun kişisel kaderini desteklemekle çok az ilgisi vardır.
- Otomatik Pilot ve Tekrarlar: Kariyer seçimleri, bilinçdışı tarihsel kalıplar, kompleksler ve çocukluk adaptasyonları tarafından yönetilebilir. Kişi, bu dışsal beklentilere uyum sağlayarak, “ruhunun arzusuyla uyumlu olmayan” bir yaşam sürer. Bu, kişinin kendi hayatının “başka bir yerde yazılmış bir senaryo” gibi hissetmesine neden olabilir.
Meslek (Vocation): Ruhun Çağrısı ve İçsel Uyum
Meslek (vocation), Latince “vocatus” kelimesinden gelir ve “çağrı” anlamına gelir. Bu, ruhun bireyi çağırdığı, derinlemesine içsel bir yönelimi ifade eder:
- Ruhun Çağrısı: Meslek, kişinin “ruhunun ne istediği” ve “tanrıların ne murat ettiği” sorusuyla ilgilidir. Bu, bireyin kendi içinde taşıdığı benzersiz potansiyelin gerçekleştirilmesiyle bağlantılıdır.
- Bilinçli Olgunlaşma Süreci: Kariyerin aksine, meslek bizi seçer. Kişi, kariyerinde tatminsizlik, can sıkıntısı veya depresyon gibi semptomlar yaşadığında, bu genellikle ruhun daha derin bir gündemi olduğuna dair bir işarettir. Bu semptomlar, ego’nun dışsal başarı ve uyum beklentileri ile ruhun içsel büyüme ve anlam arayışı arasındaki çatışmayı gösterir.
- İçsel Doğruluk ve Uyum Hissi: Mesleğin peşinden gitmek, “doğruluk hissi ve içsel bir uyum” sağlar, kişi dışsal onay olmasa bile yaşamında bir anlam bulur. Bu, kişinin “olması gereken bütün insan olmaya yönelik yaşam boyu sürecek proje” olan bireyselleşme sürecinin bir parçasıdır.
- Ego’nun Teslimiyeti: Mesleği takip etmek, ego’nun kendi güvenlik ve duygusal pekiştirme gündeminden vazgeçmesini, yani “ego’nun ruhun amacına alçakgönüllü hizmetini” gerektirir. Bu, kişinin “daha büyük bir yaşam”a çağrılması anlamına gelir.
- Zorluk ve Risk: Mesleğin peşinden gitmek kolay bir yol değildir; genellikle “önemli kişisel maliyetler” içerir ve dışsal dünyadan onay almayı gerektirmez. Kişi, toplumsal normlara ve beklentilere karşı durma cesaretini göstermelidir. Ancak bu zorluklar, kişinin daha zengin ve anlamlı bir yaşama doğru ilerlemesini sağlar.
Fark ve Etkileşim:
Hollis, kariyer ve meslek arasındaki farkı, yaşamın “ilk yarısı” ve “ikinci yarısı” gündemleri üzerinden de açıklar.
- İlk Yarı (Kariyer Odaklı): Hayatın ilk yarısı genellikle “edilme, edinme” fantezisiyle hareket eder: ego gücü kazanmak, ebeveynlerin açık egemenliğinden ayrılmak, mülk, ilişki veya sosyal işlev yoluyla dünyada bir yer edinmek. Bu dönem, toplumsal talepleri karşılamaya odaklanır.
- İkinci Yarı (Meslek Odaklı): Hayatın ikinci yarısı ise “feragat etme”yi sorar ve talep eder. Bu, mülk, roller, statü ve geçici kimliklerle özdeşleşmekten vazgeçmeyi ve “içsel olarak onaylanmış diğer değerleri” benimsemeyi içerir. Bu dönemdeki sorular “ruh benden ne istiyor?” ve “burada olmam ne anlama geliyor?” gibi daha ruhsal ve anlam arayışına yönelik sorulardır.
Özetle, James Hollis, kariyerin çoğunlukla dışsal baskılar, toplumsal normlar ve içselleştirilmiş kompleksler tarafından şekillenen bir yolculuk olduğunu, bu yolculukta kişi başarılı olsa bile derin bir tatminsizlik yaşayabileceğini söyler. Meslek ise ruhun derinliklerinden gelen, bireye özgü bir “çağrı”dır. Bu çağrı, ego’nun konfor ve güvenlik arayışına meydan okur, kişisel büyüme ve otantik anlam arayışını tetikler. Kariyer ve meslek arasındaki ayrım, kişinin gerçekten “kendi hayatını yaşayıp yaşamadığı” sorusunu gündeme getirir ve hayatın ikinci yarısında ruhsal tatmin için bu içsel çağrıya kulak vermenin önemini vurgular.