Kuramsal Zırvalar ve Video Bandı: İtalyan Psikoterapisinin Utancı
Bilim mi, Yoksa Kumar mı? Terapi Okullarından Kimler Neden Zengin Oluyor?
Yazar: Jungish
(Psikoloji Kendini Fizik Sanınca Ne Olur?)
Aziz Okuyucularım, Ey Psikoterapiye Servet Dökenler!
Şimdi size İtalya’dan gelen, lakin bizim memleketimizin psikoterapi okulları âleminde de ceyran eden büyük bir skandalı anlatacağım. Mesele, psikoterapinin “bilim mi, yoksa züğürt tesellisi mi” olduğudur. Ve bu mesele, sadece bir akademik tartışma değil, büyük bir ticaretin ve yozlaşmış bir sistemin temelini oluşturur!
I. Bilim İddiasının İflası: Wittgenstein Haklıydı!
Psikoterapinin en temel sorunu, fizik ve kimya gibi bilimlere öykünmesidir.
- Gereksiz Kibir: Raffaele Cascone ve Vincent Kenny gibi eleştirel âlimler, açıkça söylüyor: “Psikoloji bilim değildir, bilim taklidi yapmaya çalışmak ise koca bir sahtekârlıktır!”
- Wittgenstein’ın Uyarısı: Filozof Wittgenstein, “Psikolojinin, konusu olan insanla, kullandığı metotların gece yaklaşan iki gemi gibi birbirine hiç dokunmadan yan yana geçtiğini” söylemiştir. İnsan, öyle istatistikle, deneyle çözülecek bir nesne değildir.
- Hasılat: Bu sahte bilim iddiası neye yol açar? Psikoloji bölümleri, laboratuvar süsü vermek için teknolojik aletlere para harcar. Tez konuları, bilimsel dile uymak zorunda kalır. Sonuç: İnsanın yaşanmış deneyimine katkı sıfırdır; felsefe ve edebiyat insan ruhuna psikolojiden daha çok fayda sağlamıştır.
II. Psikoterapi Okullarının Ticarethanesi: Kapalı Sistem
İtalya’da (ve bizim memleketimizde de) psikoterapi eğitimi, devletin yetkilendirdiği özel okullara bırakılmıştır. İşte bu düzen, tam bir “kapalı sistem” ve “mafya” ağı yaratmıştır:
- Para Basma Makinesi: Bu okullar, senelik 4.000 ila 8.000 Avro (veya daha fazlası) gibi fahiş ücretlerle öğrenci alır. Okul sahipleri (genellikle üç kişi), bu devasa geliri ve yan gelirleri paylaşır.
- Aynı Yüzler: Eğitimin kalitesini denetlemesi gereken üniversite hocaları ve komisyon üyeleri, bir okuldan çıkıp diğerine girer. “Hep aynı yüzler” bu koca ticareti döndürür. Bu, kayırmacılığın ve yozlaşmanın en somut göstergesidir.
- Paranoyak Savunma: Bu kapalı sistem, kendi dışındaki her şeye şüpheyle yaklaşır. Yeni fikirlere karşı içten ve köklü bir güvensizlik beslenir. Sonuç: Psikoterapi, yeniliğe ve dış dünyaya kapalı, kendi içinde kristalleşen (paranoyak) bir yapıya dönüşür.
III. Eğitimin İflası: Pratik Yok, Kuram Çok
En büyük ayıp ise, bu pahalı okulların gerçek pratik bilgiyi öğretmemesidir.
- Pratik Eksikliği: Eski psikiyatristler ve terapistler, “hastalarla çalışırken ne yapacaklarını bilmedikleri” için yardım arar. Hocalar, çok soyut kuramlar dayatır veya sadece tek bir tekniğe odaklanır. Mezunlar ise, hastanın karşısında ne yapacağını bilmez halde kalır.
- Gözden Kaçan Çözüm: Vincent Kenny şaşkınlıkla sorar: Neden İtalya’da hala video ekipmanları (hastaları ve terapistleri kaydetmek) ve süpervizyon kullanılmıyor? Kendi mesleki pratiğini video ile gözlemek, kendini sürekli iyileştirmenin tek yoludur.
- Ortak Duygu: Sonuçta, bir terapistin etkinliği, okulunun adından değil, karakterinden ve dürüstlüğünden gelir! Tüm araştırmalar (meta-analizler), terapistin geldiği okulun bir önemi olmadığını gösterir.
IV. Sonuç: Akıldan Vicdana Geçiş
Psikoterapinin geleceği, bilim taklidi yapmaktan geçmez.
- Dürüstlük: Okullar, “psikolojinin bilim değil, bir görüş meselesi” olduğunu kabul etmeli ve “görüşlerimizi nasıl konuşuruz, nasıl geliştiririz” üzerine odaklanmalıdır.
- Kriter: Bakanlık komisyonu, Amerikan tarzı “üretkenlik” ölçütlerini bırakıp, “sağduyu, decenza (ahlaki dürüstlük) ve zekâ” gibi insani kriterlere dönmelidir.


