Machiavelli’nin Prens’inde erdem, talih ve özgür irade
Prens’te Erdem, talih ve özgür irade
Prens’te “erdem” (virtù), ahlak ya da dindeki anlamının ötesinde bir anlam taşır: Erdem, bir amaca ulaşmak için uygun araçları kullanma yetisidir; kişi bunu yaparken, elverişli “fırsat”tan (occasione) yararlanabilmeli ve “talih”in (fortuna) olumsuz etkilerinin üstesinden gelebilmelidir. Dolayısıyla, erdem kavramı, güç, beceri, yetenek, kararlılık gibi anlamları içerir. Cömertlik, merhamet gibi ahlaki erdemlere gelince; Machiavelli prensin bunlara sahipmiş gibi görünmesi gerektiğini, ama sırf erdem uğruna erdemli davranmanın prensliğe zarar verebileceğini belirtir. Devletin yararına olacaksa prens acımasızlığa ve dürüst olmayan yollara başvurabilir. Ama erdem gibi, erdemsiz davranışlar da, kendi içinde bir amaç değil, amaca götüren birer araçtır. Prensin her eylemi, taşıdığı ahlaki değer açısından değil, devlet üzerindeki etkisi ışığında değerlendirilmelidir. Machiavelli, erdemi en üst “iyilik”le bağlantılı gören klasik kuramcıların aksine, daha basit bir tanım getirir: Erdem, başkalarının övgüsünü kazanan şeydir.
Genel olarak, Prens’te “talih”, insanların denetleyemediği bütün koşulları, özellikle de prensin başarısını ya da başarısızlığını doğrudan etkileyen zamanın niteliğini gösterir. Kişi talihi aşmaya çalışmaktan çok, onunla yüzleşmeli ve mümkünse talihi kendi iradesine bağımlı kılmalıdır.
Erdem, talihe karşı koyan insan enerjisi ya da eylemidir. Gerçi Machiavelli’nin bu sözcüğü kullanımı, iyilik ya da erdemli davranış fikrini dışlamaz, ama zorunlu olarak içermez de. Erdem, belli amaçların gerçekleştirilmesine yönelik dürtü, beceri ya da yetenek olup bir prens için yaşamsal önem taşır. Agathokles gibi suç işlemiş kişilerin ya da Severus gibi aşırı derecede acımasız yöneticilerin de erdemi olabilir. Machiavelli, yer yer, doğru uygulanması koşuluyla erdemin talihi alt edebileceğini söylüyor gibidir. Bir prens erdemini mevcut koşullara uyarlayabilseydi, her zaman başarılı olurdu. Fırsat olmazsa, erdemin; erdem olmazsa, fırsatın boşuna olacağı sözü (VI. bölüm), bu iki gücün bağımsız olarak iş görmediklerini; ikisi arasında bir tür işbirliğinin söz konusu olduğunu gösterir. Değişken talihin etkilerini bütünüyle silmek olanaksız olabilir ama kararlı eylemle, değişiklikler için hazırlıklı olmak ve bu değişikliklerin kötü etkilerini azaltmak olanaklıdır.
Romulus ve Kyros erdemli davranmışlardır, çünkü kararları öngördükleri amaçla tutarlılık içindedir; buna karşılık, Büyük İskender talihe yenik düşmüştür, çünkü erken ölümü, henüz kökleri sağlam olmayan bir devletin dağılmasına yol açmıştır. Keza Cesare Borgia da, talihin desteklemediği erdemin en büyük ve belirgin örneğidir.
Machiavelli, Prens’in XV. bölümünde klasik filozofların önerdiği erdem anlayışını eleştirir. Machiavelli’ye göre, Aristoteles’in “iyi yaşam” görüşü, başka bir deyişle her tür davranışta erdemli eylemleri öngören Aristoteles öğretisi, gerçek dünyayla çelişir ve bir felsefenin nihai ölçütü, pratik sonuçları olmalıdır. Erdem, soyut bir kavram olarak, bu tür sonuçlarla ilgilenmediğinden, asla siyasal eylemin etkin bir rehberi işlevini göremez.
Prens’in bir amacı da, prensin başarı ya da başarısızlığının ne ölçüde kendi özgür iradesinden ve ne ölçüde içinde yaşadığı ortamdan kaynaklandığını irdelemektir. Prens, özgür irade konusunda farklı bir bakış açısı getirir. Ortaçağ ve Rönesans düşünürleri, salgın hastalıkları, kıtlıkları, işgalleri ve öteki afetleri açıklamak için genellikle dine ya da eski yazarlara başvuruyor; bu tür felaketleri fiilen önlemenin insanın gücünü aştığını düşünüyorlardı. Machiavelli, Prens’in XXV. bölümünde talihin insan olaylarını belirlemedeki rolünü ele alarak özgür irade ile determinizm arasında bir orta nokta bulmaya çalışır ve talihin insan eylemlerinin yarısını denetlediğini, kalan yarısını özgür iradeye bıraktığını öne sürer; bununla birlikte, ileri görüşlülüğün insanları talihin etkilerinden koruyabileceğini de belirtir. Dolayısıyla Machiavelli’nin, insanların kendi yazgılarını belirleyebileceğine bir ölçüde inandığı, ama olaylar üzerindeki insan denetiminin mutlak olamayacağını düşündüğü söylenebilir.
Son olarak, Machiavelli’nin cinsiyet konusundaki tutumu da, erdemi algılayışında klasik Roma kültürüne bağlı olduğunu gösterir. İtalyanca virtù (“erdem”) sözcüğü, Latince virtus’tan gelir; virtus’un kökü, “erkek” anlamına gelen vir’dir. Dolayısıyla, erdemlilik “erkeklere özgü”dür; nitekim, Machiavelli prensin her durumda kadın gibi davranmaktan uzak durması gerektiğini belirtir ve kadınsılığı korkaklık ve hoppalıkla özdeşleştirir. Büyük İskender’e annesinin yön verdiğini, bu yüzden kadınsı görüldüğünü ve bu algılamanın onun sonunu getirdiğini söyler. Machiavelli’nin erkeklik tanımı, cesaret ve kararlılık gibi “katı” erdemleri içerir; buna karşılık, merhamet ve cömertlik gibi “yumuşak” erdemler, kadınlara özgüdür.