Makinelerin Yükselişi ve Normalliğin icadı

“Normallik İmparatorluğu” kitabının birinci bölümü olan “Makinelerin Yükselişi” (Rise of the machines), sağlık ve insan bedenine dair kavramlaştırmaların feodalizmden kapitalizme geçişle birlikte nasıl köklü bir değişime uğradığını açıklamaktadır.

Bu bölümün ana başlıkları ve içeriği şunlardır:

  • Sağlık Bir Uyum Olarak:
    • Antik Yunan’daki Hipokrat geleneğinde ve diğer eski medeniyetlerde (Hindistan’daki Ayurvedik gelenek, Antik Çin tıbbı, İnka sözlü tıp gelenekleri) sağlık, bireyin içindeki veya birey ile çevresi arasındaki bir denge ve uyum (harmony or balance) olarak görülüyordu.
    • Hastalık, bu uyumun bozulması olarak tanımlanırdı.
    • Antik çağda “normal nabız hızı”, “normal akciğer kapasitesi” gibi istatistiksel bir norm kavramı yoktu.
    • Bu anlayış, sömürgecilik, Aydınlanma ve en önemlisi kapitalizmin yükselişine kadar devam etti.
  • Makine Olarak Beden:
    • 17. yüzyılda Fransız filozof René Descartes, bedeni bir makine olarak yeniden kavramsallaştırdı. Ona göre, sağlıklı veya hasta beden, iyi yapılmış veya bozuk bir saate benziyordu.
    • Sağlık artık bir uyum meselesi olmaktan çıkıp, mekanik bir “doğru çalışma” (working properly) meselesi haline geldi.
    • Descartes’ın bu önerisi başlangıçta dini duyarlılıklar nedeniyle “sapkınlık” (heretical) olarak görüldü ve tıp camiasında pek kabul görmedi.
    • Ancak 19. yüzyıla gelindiğinde, geleneksel humoral yaklaşım (sülükle kan alma gibi uygulamalarla) modası geçmiş ve faydasız olarak kabul edilince, mekanik beden anlayışı yaygınlaştı.
    • Bu değişim, sadece bilimsel bir gelişme değil, aynı zamanda tarihsel, ideolojik ve teknolojik bağlamın bir ürünüydü.
  • Kapitalizmin Zaferi:
    • Feodal toplumdan endüstriyel kapitalizme geçiş, Descartes’ın makine metaforunun geniş çapta benimsenmesini sağladı.
    • Feodalizmde nüfuslar küçüktü, üretim düşük seviyedeydi ve sakatlıklar günlük yaşama daha fazla dahil ediliyordu; işyerleri daha yavaş ve esnekti.
    • Kapitalizmin yükselişiyle birlikte (yaklaşık 16. yüzyıldan itibaren) insanların ve varlıklarının niceliksel olarak ölçülmesi ve sınıflandırılması ihtiyacı doğdu.
    • Avrupa sömürgeciliği ve köle ticareti, küresel kapitalist sistemin büyümesinde önemli rol oynadı.
  • Üretken Beden:
    • Sanayi Devrimi ile birlikte buhar motoru gibi teknolojik yenilikler üretimi artırdı ve daha fazla köle emeğine olan talebi körükledi.
    • Kapitalizm, toplumu burjuvazi (üretim araçlarının sahibi) ve işçi sınıfı/yedek nüfus (işsizler, köleler) olarak sınıflandırdı.
    • Kapitalizm, bedenin bir makine olarak görülmesini teşvik etti ve insanların üretkenlik potansiyellerine göre “çalışan” veya “bozuk” makineler olarak değerlendirilmesine yol açtı.
    • Sanayi İngiltere’sinde “sağlam bedenlilik” (able-bodiedness) bir norm haline geldi.
    • Köleler ve engelliler, sisteme “yedek işgücü” olarak dahil edilseler veya sömürülseler bile, sürekli olarak değersizleştirildiler ve kontrol edildiler.
    • Bireysel üretkenlik, giderek daha fazla gözlemlendi, belgelendi, sınıflandırıldı ve değerlendirildi, bu da “tembel” (malingerer) olma korkularını artırdı.
    • Sonuç olarak, 1867’de Karl Marx’ın belirttiği gibi, kapitalizm insanları “fazla değer üretimi için basit makinelere” dönüştürdü. Bu yeni mekanik işleyiş standartları, sağlığı anlamada istatistiksel “normallik” kavramının geleneksel “denge” kavramının yerini almasının temelini oluşturdu.

Bölüm, “normallik imparatorluğu”nun başlangıcını, yani bedensel ve zihinsel yeteneklere göre sistematik sıralamaların ve bu sıralamaları “zamansız bir doğal düzenin parçası” olarak sunan bir aygıtın nasıl ortaya çıktığını gözler önüne serer.

Kaynak : Normallik İmparatorluğu