Otizm: Psikiyatrinin tipik “ne yanlış” odağından “ne güçlü”ye doğru radikal bir değişim

Otizmde güç odaklı yaklaşım, pozitif psikoloji alanının otizm topluluğuyla entegrasyonu bağlamında ele alınan ve “neyin yanlış olduğuna” odaklanmak yerine “neyin güçlü olduğuna” odaklanan bir paradigma değişimidir. Bu yaklaşım, otistik bireylerin ve otizm topluluğunun (otistik bireyler, aileleri ve hizmet sağlayıcıları dahil) refahını artırmak amacıyla onların doğuştan gelen olumlu özelliklerini, güçlü yönlerini ve potansiyellerini tanımlamayı, anlamayı ve geliştirmeyi hedefler.

Güç Odaklı Yaklaşımın Temel Tanımı ve Bileşenleri:

  1. Karakter Güçlülükleri: Pozitif psikolojinin en güçlü katkılarından biri olarak kabul edilen 24 karakter güçlülüğünün (örneğin, cesaret, dürüstlük, azim, umut, merak) tanıtılmasıdır. Bu güçlükler, genel refah ve yaşam memnuniyetiyle ilişkilidir ve uygulanabilir müdahaleler için bir çerçeve sunar. Dr. Tomasulo, bunun psikoloji ve psikiyatrinin tipik “ne yanlış” odağından “ne güçlü”ye doğru radikal bir değişim olduğunu belirtir.
  2. Güç Odaklı Gözlem (Strength-spotting): Bireyin kendi düşüncelerinde, duygularında ve davranışlarında, aynı zamanda başkalarının söylediklerinde ve yaptıklarında güçlü yönleri tanımayı ve takdir etmeyi öğrenme becerisidir. Bu, kişilerarası dinamikler ve iletişim dahil tüm ilişkilerde takdiri kolaylaştıran bir katman sağlar.

Otizm Bağlamında Güç Odaklı Yaklaşımın Faydaları ve Sinerjileri:

  • Eksiklik Temelli Olmama: Pozitif psikolojinin eksiklik temelli olmaması ve uygulayıcıların merakla ve yargılamadan yaklaşmaya istekli olmaları, otistik bireylerle etkileşimde çok önemlidir. Geleneksel yaklaşımların aksine, otistik yetişkinlerde sosyal eksiklikler veya stereotipik hareketler gibi “yanlış olan” şeyleri belirlemeye odaklanmaz.
  • Potansiyeli Gerçekleştirmeye Odaklanma: Dr. Rashid, pozitif psikolojinin “eksiklikleri” azaltmak veya bunlara uyum sağlamak yerine, “güçlü yönleri ayarlama, geliştirme ve büyütme” ile ilgili olduğunu belirtir. Otistik bireylerin ve ailelerinin “insan doğasının ne olduğunu, ne yapabileceğimizi” görmelerine olanak tanır.
  • Gelişim ve İyilik Haline Vurgu: Hari Srinivasan, otizm bağlamında pozitif psikolojinin otistik bireylerin sadece hayatta kalmaktan öteye geçerek “gelişmesi ve çiçek açması” anlamına geldiğini vurgular. Dr. Woods da otistik kimliğin olumlu bir anlam kazanmasının bu sinerjilerin önemli bir parçası olduğunu belirtir.
  • Özgün Otistik Güçlü Yönlerin Tanınması ve İncelenmesi:
    • Akış Durumu (Flow): Geleneksel olarak “kısıtlı ilgi alanları” olarak çerçevelenen ve eksiklik olarak görülen durumlar, otistik bireylerin belirli görevlere derinlemesine daldıkları ve son derece üretken ve tatmin edici olabilen “akış” durumları olarak yeniden tanımlanabilir. Bu durumlar öğrenme ve iş için çok faydalıdır.
    • Dürüstlük ve Öğrenme Sevgisi: Araştırmalar, dürüstlük ve öğrenme sevgisi gibi belirli karakter güçlüklerinin otizmle ilişkili olabileceğini ve otistik bireylerde yaygın olabileceğini göstermiştir.
    • Araştırmacı Özellikler: Birçok otistik bireyde yüksek düzeyde araştırmacı özellikler bulunur, bu da bilimsel teoriler ve problem çözme konularında başarılı olabileceklerini gösterir.
    • Hayranlık (Awe) Deneyimi: Hari Srinivasan’ın araştırması, hayranlık deneyimlerinin otistik başa çıkma araç kutusunda güçlü bir araç olduğunu, stresi azalttığını, sosyal bağlantıları iyileştirdiğini ve genel refahı artırdığını göstermektedir. Otistik bireyler, doğa, sanat ve bilimsel fenomenlerde hayranlık bulabilirler ve bu, hem kişisel hem de sosyal faydalar sağlar. Bu deneyimler, empatinin gelişimine katkıda bulunabilir ve duyusal aşırı yüklenmeden bir nefes alma alanı sunabilir. Ayrıca, otistiklerin hayranlık deneyimleri sırasında zamanın yavaşlaması hissi, deneyimleri kendi hızlarında işlemelerine olanak tanır.
  • Pratik Uygulamalar:
    • Değerlendirme ve Tedavi: Güç odaklı yaklaşımlar, klinisyenlerin (örneğin Dr. Sara Woods) değerlendirmelerde yalnızca sorunlara değil, bireysel güçlü yönlere odaklanmasını sağlar. Terapi hedefleri, sorunları gidermek yerine refahı maksimize etmeye yönelir.
    • İş Yerinde ve Klinik Programlarda Uygulama: Güç temelli stratejiler iş yerinde uygulanabilir ve klinik programların geliştirilmesinde kullanılabilir, otistik potansiyelini maksimize etmeye yardımcı olabilir.
    • Hizmet Sağlayıcıların Refahı: Otistik bireylerin refahının artması, ailelere ve hizmet sağlayıcılara da fayda sağlar, zira onlar da daha iyi profesyonel destek sağlayabilirler.

Güç Odaklı Yaklaşımın Entegrasyonunda Dikkat Edilmesi Gerekenler ve Engeller:

Güç odaklı yaklaşım büyük potansiyel taşırken, otistik topluluğun karmaşıklığı ve karşılaştığı zorluklar nedeniyle bazı önemli engeller ve dikkat edilmesi gereken noktalar bulunmaktadır:

  • Sorunların Göz Ardı Edilmemesi: Pozitif psikolojinin olumlu yönlere odaklanması, otistik bireylerin yaşadığı otistik tükenmişlik, ayrımcılık ve non-otistik bir dünya için tasarlanmış bir dünyada yaşamanın zorlukları gibi gerçek sorunların ve olumsuz deneyimlerin inkar edilmesi veya küçümsenmesi anlamına gelmemelidir. Pratik açıdan, desteklere erişim için bazen sorunları tanımlamak gereklidir.
  • En Marjinalleşmiş Bireylerin İhtiyaçları: Yüksek destek ihtiyacı olan ve ciddi iletişim, sağlık ve davranışsal zorluklarla karşılaşan en marjinalleşmiş otistiklerin ihtiyaçları ele alınmalıdır. Eğer bir çözüm en marjinalleşmiş üyeler için bulunursa, tüm grubun faydalanacağı “evrensel tasarım” prensibi uygulanmalıdır.
  • Bireysellik ve Kolektif Adalet: Pozitif psikolojinin bireysel refaha odaklanması, toplumsal adalet ve sistemik değişim ihtiyacının göz ardı edilmesine yol açmamalıdır. Yoksulluk, ırkçılık, ayrımcılık, destek eksikliği gibi bağlamsal faktörler ve kesişimsellik (ırk, cinsiyet, engellilik gibi kimliklerin birleşimi) dikkate alınmalıdır.
  • Maliyet ve Erişilebilirlik: Terapinin yüksek maliyeti ve pozitif psikoloji müdahalelerinin otizm spektrumu genelinde sınırlı erişilebilirliği, özellikle en marjinalleşmiş üyeler için büyük bir engel teşkil eder.
  • “Tek Beden Herkese Uyar” Yaklaşımından Kaçınma: Otistik bireyler dünyayı farklı deneyimledikleri için refahı da farklı deneyimleyebilirler. Bu nedenle, duyusal hassasiyetler, iletişim farklılıkları ve otistik yaşanmış deneyimler göz önünde bulundurularak esnek ve kişiye özel yaklaşımlar geliştirilmelidir. Nörotipik mutluluk standartlarının otistiklere dayatılma riski vardır.
  • Travma Bilgili Yaklaşım: Otistik bireylerin sıklıkla travma geçmişine sahip olmaları nedeniyle, hizmet sağlayıcıların travma bilgili olması gerekmektedir.
  • Araştırma ve Uygulama Silolarının Kırılması: Araştırmacılar, uygulayıcılar ve yaşanmış deneyime sahip kişiler arasında daha fazla bilgi paylaşımı ve işbirliği gereklidir.

Özetle, otizmde güç odaklı yaklaşım, otistik bireylerin ve topluluğun yaşam kalitesini ve refahını artırmak için onların içsel ve benzersiz güçlü yönlerini vurgulayan, eksiklik odaklı olmayan bir çerçevedir. Ancak bu yaklaşımın tam olarak etkili olabilmesi için, otistik deneyimlerin çeşitliliğini, sistemik engelleri ve travma geçmişlerini derinlemesine anlayarak ve bunlara saygı göstererek bütünsel bir bakış açısıyla uygulanması esastır.