Vicdan rahatlığı, yüce gönüllülük olarak sunulur. – Theodor W. Adorno
— Gazetelerin birinde bir işadamının ölümünün ardından yazılmış bir anma yazısında şu cümle göze çarpıyordu: “Vicdanının rahatlığı, kalbinin iyiliğiyle yarışırdı.” Kederli dostların böyle durumlarda kullanılan o şatafatlı üslupla yaptıkları bu gaf, iyi kalpli merhumun vicdani kaygıdan yoksun olduğunun böyle bir dil sürçmesiyle ağızdan kaçırılması, cenaze alayını en kısa yoldan hakikatin alanına ulaştırıyor. Eğer yaşı ilerlemiş bir insan son yıllarında eriştiği olağanüstü huzurlu ruh halinden ötürü övülmekteyse, yaşamının bir alçaklıklar dizisi olarak geçtiğine hükmedebiliriz. Heyecanlanma huyundan kurtulmuştur.
Vicdan rahatlığı, yüce gönüllülük olarak sunulur: Her şeyi bağışlayan çünkü her şeyi fazlaca iyi anlayan birinin yüce gönüllülüğü. Kişinin kendi suçlarıyla başkalarınınkiler arasındaki alacak verecek hesabı, yarışı daha önde bitirenin lehine bir sonuçla kapatılır. İnsan bu kadar uzun bir yaşamdan sonra kimin kime nasıl bir kötülük yaptığını ayırt etme yeteneğini de yitirmiştir. Evrensel yanlışlık gibi soyut bir kavramın ışığında her türlü somut sorumluluk da silinir. Alçaklığın cisimleşmiş hali olan adam, kendini adaletsizliğin kurbanı olarak gösterir: Ah delikanlı ah, toysun, dünyayı daha hiç tanımıyorsun… Ama sakinliğe ve sevecen tavırlara daha orta yaşlarında erişenler de genellikle böyle bir huzurdan avans alıyorlardır. Habis olmayan kişinin yaşamında gördüğümüz şey sakinlik değildir; tam tersine, özellikle yalın ve bakir bir katılık ve hoşgörüsüzlüktür. Doğru nesneyi bulamayan sevgisi, ancak yanlış nesneye duyduğu nefretle ifade edebilir kendini ve bu da onun nefret ettiği şeye benzemesine yol açar. Burjuvazi hoşgörülüdür oysa: İnsanları oldukları gibi sever, çünkü onların olabileceklerinden nefret etmektedir.
Theodor W. Adorno
Minima Moralia / Sakatlanmış Yaşamdan Yansımalar
Metis Yayınları