Yaralanmış Erilliğin Üç Ana Arketipsel Tezahürü
Yaralanmış erilliğin (ravaged masculinity) üç ana arketipsel tezahüründeki figürler, hem bireyin içindeki psikolojik durumları hem de ataerkil düzenin çarpıttığı enerjileri temsil eder.
İşte bu üç figürün kaynaklara dayalı tanımları:
1. Sakat (Cripples)
“Sakat” figürü, travmatik deneyimler veya bilinçsiz kompleksler nedeniyle psişik olarak işlevsiz hale gelmiş, yaralanmış erilliği temsil eder. Bu durum, bireyin otantik hayatını yaşamasına engel olur.
- Tanım: “Sakat” kelimesi, genellikle yaralanmış eril enerjiyi simgeler. Kaynaklarda, Jaffa’nın kendi otantik hayatına adım atmadan önce yaşadığı çarpık halin, “kendi özgün yaşamına doğru ilk adımlarını atmadan önce sakat bırakılmış” bir çocuğa benzetilmesi bu durumu açıklar.
- İçsel Felç: Bu sakatlık, kişinin duygusal tepkilerinin bastırılması ve bedenden kopuşuyla ilgilidir. Örneğin, analizan Jaffa’nın rüyasında, kolları ve bacakları olmadığı için halı dokuyamayan bir figür olarak görünür. Kollar, gerçekliği kavramak, bacaklar ise bir duruş sergilemek için gereklidir; bunların olmaması, kişinin gerçekliğe tutunma ve kendi hayatını yaratma yeteneğinin felç olduğunu gösterir.
- Kolektif Sakatlık: T. S. Eliot’ın eserlerindeki, iki dünya arasında kalan, “biri ölü, diğeri doğacak gücü olmayan” ruh hali, kolektif olarak sakat kalmış bir düzenin resmini çizer. Beckett’in Endgame oyunundaki kör Hamm‘in tekerlekli sandalyesinde hüküm sürmesi, engelli Sezarların (iktidardaki sakat figürler) otoritesini sembolize eder.
2. İsyancı (Rebels)
“İsyancı” figürü, olgunlaşmamış, kaba ve meydan okuyan, ancak otantik özü koruma potansiyeline sahip eril enerjiyi temsil eder.
- Tanım: İsyancılar (rebels), modası geçmiş yasalara ve yıpranmış geleneklere boyun eğmeyi reddeden enerjilerdir. Genellikle rüyalarda hapishaneden yeni çıkmış, sert, meydan okuyan veya punk tarzı genç olarak görünürler. Onların enerjisi sınır tanımaz ve medenileşmemiş.
- Olumlu Potansiyel: Bu figürler, katı statükoya (eski düzene) kendilerini çarpıtmayı reddeden, içgüdüsel enerjilerle hala temas halinde olan vahşi adamlardır (wild men). Onlar, kolektif zincirlerin hayal güçlerini sakatlamasına izin vermezler.
- Olumsuz Bağımlılık: Ancak isyancının gücü olgunlaşmamıştır. İsyancılar, başkalarına bağımlıdırlar; ya isyan edecek bir otorite figürüne ya da kaçacakları bir güce ihtiyaç duyarlar. Örneğin, adapte olanlar (pleasers) ve isyancılar aynıdır, çünkü her ikisi de bir başkasına tepki göstermeye bağımlıdır. Bir kadın, ebeveynlerini memnun etmek için adapte olduğunda, isyancı enerjisi gölgesine gömülür ve uygunsuz eylemlerle kendini sabote edebilir.
- Örnek: Analizan Liza’nın rüyasındaki punk genç kız, Liza’nın doğrudan, dürüst ve samimi olan, ancak kolektif topluma uymayı reddettiği tarafıdır.
3. Suçlu (Criminals)
“Suçlu” figürü, genellikle kolektif baskıya karşı çıkan isyancı enerjinin uç noktası veya bilinçdışı suçluluk duygusunun dışavurumu olarak karşımıza çıkar.
- Tanım: İsyancı, bazen bir suçlu olarak ortaya çıkar. Bu figürler, bilinçsizce suç işleyen, vicdanı olmadan öldüren veya rehine tutan soyguncu şeklinde görülebilir.
- Bilinçdışı Suçluluk: Suçluluk, özellikle istenmeyen çocuk olarak doğanlar için bir tema teşkil eder. Bu çocuklar, varlıklarının ebeveynlerini ayırdığı suçluluğunu taşırlar. Bu suçluluk duygusuyla başa çıkmak için bilinçsizce suç eylemleri işleyebilirler, çünkü cezalandırılmayı hak ettiklerini düşünürler.
- Kurtuluş: Suçludan kurtulmak, suçun bilince çıkarılmasıyla (yani eylemin arkasındaki travmanın anlaşılmasıyla) mümkündür. Analizan Robert’ın örneğinde, kasıtlı olarak kutsal suyu dökme eylemi, bilinçsizce istenmeyen doğumunun sorumluluğunu üstlenmekti. Suçunu itiraf edip açığa vurduğunda, bu travmadan kurtulabilir ve artık suçlu olmak zorunda kalmaz.
- Şeytani Enerji: Suçlu figürü, aynı zamanda aşırı yıkıcı eril enerjiyi temsil eder. Montreal Üniversitesi’nde “Hepiniz bir grup feministsiniz!” diye bağırarak 14 kadını öldüren silahlı adamın eylemi, kolektifte bilinçli ya da bilinçsiz olarak bulunan derin bir kadın nefretinin ve bu figürün taşıdığı patolojik “katil öfkesinin” somutlaşmış halidir. Bu tür bir yıkım, dönüşüm yerine sadece cinayet eylemi olarak kalır.



