Yorgunluk Toplumunda Sisifos’un Kayası: Gig Ekonomisi ve Neoliberal Kahramanlık

Bitmeyen Çaba ve Modern Çalışma

Byung-Chul Han’ın Yorgunluk Toplumu tezi, modern bireyin kendini sürekli optimize etmeye zorlandığı bir dünyayı tarif eder. Sisifos’un kayası, mitolojide anlamsız bir çabayı sembolize ederken, Han’a göre bu çaba neoliberal toplumda bireyin kendi varlığını piyasanın taleplerine uydurma mücadelesine dönüşür. Gig ekonomisi, özellikle Uber sürücüleri üzerinden, bu dinamiği kristalize eder. Sürücüler, esnek çalışma vaadiyle özgürleştirici bir anlatıya çekilir, ancak gerçekte algoritmik denetim ve sürekli performans baskısı altında tükenirler. Bu, Sisifos’un kayasını her an yeniden yuvarlama çabasıdır: bitmeyen bir iş döngüsü, tatmin vadederken yorgunluğu derinleştirir. Han’ın perspektifinden, bu durum bireyin kendi kendisini sömürmesinin bir biçimidir; dışsal bir cezadan ziyade, içselleştirilmiş bir zorunluluk.

Algoritmik Denetim ve Öznellik

Uber sürücüleri, gig ekonomisinin neoliberal kahramanları olarak konumlandırılır, ancak bu kahramanlık, algoritmaların gözetimi altında şekillenir. Han’ın “şeffaflık toplumu” kavramı, burada sürücülerin her hareketinin puanlama, sıralama ve veri analitiğiyle izlendiği bir sistemi işaret eder. Sürücü, özgür bir girişimci gibi görünse de, platformun belirlediği hedeflere uymak zorundadır. Bu, Sisifos’un kayasını yuvarlama eylemini dijital bir boyuta taşır: her sürüş, bir sonraki iş için daha fazla çaba gerektirir. Birey, kendi performansını sürekli iyileştirmeye zorlanırken, öznelliği veri noktalarına indirgenir. Bu süreç, Han’ın tabiriyle, bireyi “başarı öznesi” haline getirir, ancak bu başarı, tükenmişlik pahasına elde edilir.

Esneklik Vaadi ve Prekarite

Gig ekonomisinin temel anlatısı, esnek çalışma saatlerinin bireye özgürlük sunduğudur. Ancak bu esneklik, Han’ın eleştirdiği “pozitif şiddet”in bir yansımasıdır. Uber sürücüleri, kendi programlarını belirleyebilse de, gelir güvencesizliği ve platformun talepleri onları sürekli çalışmaya iter. Sisifos’un kayası, burada ekonomik belirsizlik ve rekabetin ağırlığıdır. Sürücüler, her an çevrimiçi olmalı, müşteri memnuniyetini maksimize etmeli ve algoritmik beklentileri karşılamalıdır. Han’a göre, bu durum bireyi kendi kendisinin gardiyanı yapar. Prekarite, neoliberalizmin bireye yüklediği bir sorumluluk olarak ortaya çıkar: başarısızlık, sistemin değil, bireyin eksikliğidir. Bu, mitolojik cezanın modern bir yorumudur; kaya, bireyin kendi hayatta kalma mücadelesidir.

Öz-Sömürü ve Tükenmişlik

Han, yorgunluk toplumunda bireyin kendini sömürmesinin, geleneksel dışsal sömürüden daha tehlikeli olduğunu savunur. Uber sürücüleri, bu öz-sömürünün somut bir örneğidir. Platform, sürücüleri daha fazla sürüş yapmaya teşvik ederken, dinlenme veya kişisel zaman lüks haline gelir. Sisifos’un kayası, burada sadece fiziksel bir çaba değil, aynı zamanda zihinsel ve duygusal bir yükü temsil eder. Sürücüler, müşteriyle etkileşimde “hizmet ruhu” sergilemeye, algoritmik hedeflere ulaşmaya ve ekonomik baskılarla başa çıkmaya zorlanır. Han’ın “nöronal şiddet” kavramı, bu sürekli uyarılma halini açıklar: birey, dinlenmeye fırsat bulamadan, kendi sınırlarını zorlar. Tükenmişlik, neoliberal kahramanlığın kaçınılmaz sonucudur.

Mitolojik Anlatı ve Neoliberal Kahramanlık

Sisifos’un cezası, mitolojide anlamsızlığın sembolüdür, ancak neoliberalizm bu anlamsızlığı bir erdem olarak yeniden çerçeveler. Uber sürücüleri, “kendi patronu olma” anlatısıyla kahramanlaştırılır. Han’a göre, bu, bireyin özgürlük arzusunu piyasanın hizmetine sunar. Sürücüler, kayayı yuvarlamaya devam ederken, bu çaba bir başarı hikâyesine dönüştürülür. Ancak bu hikâye, bireyin sistem içindeki kırılganlığını gizler. Neoliberalizm, Sisifos’un çabasını bir yaşam tarzı olarak yüceltirken, sürücülerin karşılaştığı maddi ve duygusal maliyetleri görünmez kılar. Kahramanlık, bireyin kendi varlığını piyasanın ihtiyaçlarına adamasının bir biçimidir; mitolojik ceza, modern bir hayatta kalma stratejisine dönüşür.

Toplumsal Bağların Erozyonu

Han, yorgunluk toplumunda bireylerin atomize olduğunu ve toplumsal dayanışmanın zayıfladığını belirtir. Uber sürücüleri, bu atomizasyonun bir yansımasıdır. Platform, sürücüleri bireysel aktörler olarak konumlandırır; sendikalaşma veya kolektif pazarlık gibi geleneksel dayanışma biçimleri zayıflar. Sisifos’un kayası, burada yalnızlığın ağırlığını da taşır. Sürücüler, birbirleriyle rekabet ederken, ortak bir mücadele zemini bulmakta zorlanır. Han’ın “yalnızlaşma” kavramı, bu durumu açıklar: birey, kendi başarısı için çalışırken, toplumsal bağlardan kopar. Neoliberalizm, bu yalnızlığı bir özgürlük biçimi olarak sunar, ancak gerçekte bireyi sistemin insafına bırakır.

Anlam Arayışı ve Varoluşsal Kriz

Sisifos’un hikâyesi, varoluşsal bir sorgulamayı da içerir: anlamsız bir çaba, nasıl anlamlı kılınır? Han’a göre, yorgunluk toplumu, bireye anlamı başarı ve üretkenlik üzerinden aratır. Uber sürücüleri, bu anlam arayışının bir yansımasıdır; her sürüş, bir sonraki ekonomik hedefe ulaşma umudunu taşır. Ancak bu umut, Han’ın “fazlalık toplumu” dediği bir döngüde kaybolur: birey, sürekli daha fazlasını yapması gerektiği hissiyle yaşar. Sürücülerin karşılaştığı varoluşsal kriz, kayanın tepesine ulaşma umudunun sürekli ertelenmesidir. Neoliberalizm, bu krizi bireysel bir sorun olarak çerçeveler, ancak Han, bunun sistemik bir mesele olduğunu vurgular.

Gelecek ve Direniş İmkânları

Han’ın tezi, yorgunluk toplumunun sürdürülemez olduğunu ima eder. Uber sürücüleri, bu sistemin hem kurbanları hem de potansiyel direniş odaklarıdır. Sisifos’un kayası, bireyin çabalarını anlamsız kılan bir sistemin sembolü olsa da, bu çaba aynı zamanda kolektif bir farkındalığa dönüşebilir. Sürücülerin platformlara karşı örgütlenme çabaları, Han’ın eleştirdiği atomizasyona bir yanıt olarak görülebilir. Ancak bu direniş, algoritmik denetim ve ekonomik baskılar nedeniyle zordur. Gelecek, bireyin kayayı yuvarlamayı reddetme cesaretine bağlıdır. Han’ın önerdiği “düşünsel tembellik” veya “yorgunluğa övgü”, bu bağlamda bir çıkış yolu sunabilir: sürekli üretkenlik baskısına karşı, durup düşünme pratiği.