Giz ve güz Menekşesi / Azer Yaran – Fatin Hazinedar

?
milyar gazel humusu
döner bir can sürer
şimdi dalımdan koptum

2005 yılı ekiminin ikinci gününde güz rüzgârları türküsünü söylerken, bir yaprak daha dalından koparak toprağa yavaşça düşerek güz türküsüne katılır.
?
şair ölmüş
yas denizi ışıldıyor ?
bir yaşam dizesine gömün onu
şair ölmüş– toprağa gazel düştü
bir güz türküsüne gömün onu

Azer Ağabey?i güz türküsüne gömeli altı yıl olmuş. Daha dün gibi hatırlıyorum, 2005 yılının sıcak bir ağustos gününde kale?m dediği evinin kitaplarla yüklü odasında hasta yatağından benimle yaptığı eşsiz sohbeti. Şiirden şairlerden konuştuk. Eskileri, ta çocukluğundan başlayıp, ilkokul başlangıç yıllarından, üniversite yıllarına, çalışma hayatını özellikle 12 Eylül yıllarını, beraber çalıştığı, tanıdığı şairleri anlatmıştı. Belki de bir veda konuşmasıydı. Belki de tam dile getiremese de benim yazacağımı düşündüğü için anlattığı kısa bir otobiyografi. O gün bana şöyle demişti; ?Bolaman gibi zengin kültüre sahip bir yerden neden başka şair ve yazar çıkmıyor diye içten içe üzülüyordum ama bugün seni tanımaktan çok memnunum.? Azer ağabey, hastalığının verdiği yorgunluğu da yenerek endişesini ve sevincini dile getirmiş o gün. Ya ben ne yapmışım? Sanki Azer Ağabey?i gene görecekmişim gibi ne not almış, ne kayıt ne de fotoğraf? Çünkü bir gün sonra İstanbul?a döndüm. Yaklaşık 1,5 ay sonra da o kara haberi duydum. İnsanoğlu yaşarken bazı değerlerin ve anların kıymetini bilmiyor.
?
ellerimizden usulca sıyrıldı
dallar,herkes ve her şey gitti
görkemli dinletilerin uzayan gölgesinde
teri soğuyordu yorgun ağustosun

12 Eylül yönetiminin o günlerde aydınlar üzerinde uyguladığı baskıcı rejim Azer Ağabey?i de çok yaralar. Ruhunda derin yaralar açar. O yaraların hala geçmediğini yaptığımız çeşitli sohbetlerde de görmüştüm.
?
Yine bende bana kinle şen şakrak
Ağulu çiçekler açıyor zulüm malıyım
Ve ben eriterek sindirerek doyarak
Şimdi bu acıyı yaşamalıyım

O yıllarda Rusça tercüme yapıyor diye suçlanmıştı. Ne yapacaktı? Elbette Rusça tercüme yapacaktı. Çünkü o, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı mezunuydu ve mesleğini yapıyordu yani Rusça tercüme. Sezai Sarıoğlu?nun deyişiyle; gizli Rusça Kolu Başkanı? Zaten aşağıdaki kendi dizelerinde ne işle uğraştığını bir kez daha söylemekte bize.

Bu kutsal kıpırdanışın dili yine aynı
Buranın yeşili, martıları, suyu ve değirmeniyim,
Çağıldıyor bağrımda sevinç ve acı çağlayanı,
Yüküm ağır, ben bu dilin çevirmeniyim.

Onun şiirlerini dilimize çevirdiği şairlerden biri olan Voznesenski?den alıntı yaptığı şu dizeler ise, yaşadığı o zor günleri oldukça güzel anlatmakta.

?Tiranlar ozanı anlamazlar
Anladıkları zaman, yaşatmazlar?

Seksenli yıllarda, tam olarak hangi yıldı hiç hatırlamıyorum. Bir nisan sabahı erkenden kalkıp deniz kenarına, kumsala gittim. Kıyıda gördüğüm manzara karşısında dilim tutulmuştu. Kıyı, onlarca golibicek(*) ölüsüyle doluydu. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Ama kıyıda yalnız değildim. Bir adam eğilmiş eliyle ölü golibicekleri seviyordu. Yavaş yavaş yanına yaklaştım. Adam?ın gözlerinden yaşlar geliyordu. Dedim ki içimden koskoca adam ağlıyor. Bu sefer olanı biteni anlatmak için kahvehaneye koştum. Heyecanla anlattım durumu.?adam ağlıyor?.Kim demişti yine hatırlamıyorum; ?Ha? o adam mı boş ver o şair!? ?O şair? hep merak ettim durdum kimdi bu adam diye. Sonra öğrendim ki Azer Yaran imış. Ve işte bu anıyı ona o günkü yaptığımız sohbette anlattım.?Hatırlıyor musun Ağabey? ?Hiç unutmadım ki? dedi dolu gözlerle.?Nasıl unuturum o günü, ölü golibicekleri? O genç sen miydin? Şiir perisi buluşturdu demek ki bizi orada? dedi. Bu sefer gözyaşları, zayıflamış yanaklarına doğru süzüldü.?Sana o günle ilgili bilmediğin bir şey söyleyeyim Fatin, o gün çıkmıştım içeriden?
?
Kuşların da düşmanı var mı sence?
Sana bir şey diyeceğim!
Anneciğim ben büyüyünce
Kuşları öldürmeyeceğim!

Azer Ağabey Fatsa?lı, hemşerim hem şairim. Ne acıdır ki bugün hemşerisi olan çocuklar onu tanımıyorlar. Onlar sa(ğ)hilde golibicek taşlıyorlar! Sahi şimdi neredeler bizim mahallenin çocukları?
Güz rüzgârları türküsünü yeniden söylemeye başladı. Şimdi her taraf milyarlarca gazel dolu? Takvim yaprakları da karışmış aralarına.

Fatin Hazinedar

(*) Ordu yöresinde karabataklara verilen isim.

Bir Azer Yaran şiiri?
Şaire Ağıt
şair ölmüş
yas denizi ışıldıyor –
bir yaşam dizesine gömün onu
şair ölmüş – toprağa gazel düştü
bir güz türküsüne gömün onu

sözün örtüsüne bürüyün –
mana kurganlarına teni!
ağu ağacının dalına bürüyün
açışına bürüyün ulusal dilin
bir bilgi adasına gömün onu

şair ölmüş
bir su tümseğinin sönümüne
dört Türk denizine

sulak çatlağı toprağa
ceviz gölgesine
bir yağmur damlasına gömün onu

şiirin doğduğu yere – kır masalına
– şiirsel yazının diviti su –
çimen kağıdına gök masasına
bir kır masalına gömün onu

bin köy kitaplığına bürüyün
anayurdun ana’sına bürüyün
mananın gözesine bürüyün

göksel damda sesini kasırga basar
soluğunun humusunda Azer ölür
şair! ölümün üzre bir filiz sürmüş –
Azer’in türküsüne gömün onu

şiirin uzamına gömün
tanrılar zamanına gömün onu

Kitabın Künyesi
Giz Menekşesi Toplu Şiirler (1975-2002)
Azer Yaran
Yapı Kredi Yayınları 
Kapak Tasarımı: Nahide Dikel
Editör: Pınar Çelikel
İstanbul, 2004, 1. Basım
275 sayfa

Azer Yaran’ın Hayatı
Azer Yaran 1949 yılında Fatsa?nın Kavraz, şimdiki adıyla Korucuk köyünde doğdu. 1972 yılında Ankara?da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi?nin Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü?nü bitirdi. 1970 yılında TRT?nin düzenlediği ses ve yetenek sınavlarından geçerek kurumun çoksesli topluluğunda bas ses olarak şarkı söylemeye başladı; kurum içinde profesyonel müzik eğitimi gördü. 1974?te TRT muhabiri oldu, dış yayınlar muhabiri olarak çalıştı. 1982?de memuriyetten ayrıldı. Daha sonra, reklam, ansiklopedi, basın çevirmenliği yaptı. İlk şiirleri 1976 yılında Cemal Süreya?nın yönetimindeki Türkiye Yazıları ve Oluşum dergilerinde yayımlanmaya başladı. İzleyen yıllarda şiirlerini yayımlamayı sürdürürken, Rusçadan ilk şiir çevirileri çıktı. Milliyet Sanat ve Gösteri dergilerinin genç şairler özel sayılarında yer aldı. 70?li yılların ikinci yarısından başlayarak bilimsel kitaplara ve Rus şiirinden çeviri çalışmalarına yöneldi. 2 Ekim 2005, Pazar sabahı, uzun süredir tedavi gördüğü kansere yenik düştü.
Yayımlanmış şiir kitapları: Mayıs (Türkiye Yazıları, 1979), Burada Günışığı Türk (Gibi Yayınları, 1996), Deniz ve Ten (Öteki Yayınevi, 1998); (Giz Menekşesi Toplu Şiirler (1975-2002)?de yer alan ?Günışığının Kıyısında? ve ?Sonyaz Bildirisi? bölümleri şairin erken-orta ve son dönem şiirlerinden iki kitap dosyası olarak hazırlanmıştı).
Çeviri kitaplar: S. Yesenin, Lirikler (1982), A. Ahmatova, Seçilmiş Şiirler (1984), S. Yesenin, Sönüyor Al Kanatları Günbatımının (1992), A. Blok, Şiirler (1992), B. Pasternak, Kızkardeşim Hayat (1993), B. Pasternak, İkinci Doğuş (1994), Y. Lermontov, Deniz Kızı (1994), A. Puşkin, Bakır Atlı (1995), G. Aygi, Sen-Simalarıyla Çiçeklerin (1995), M. Tsvetayeva, Ruh ve Ad (1996), V. Mayakovski, Dinleyin! (1999). V. Mayakovski, Pantolonlu Bulut (2002), A. Puşkin, Yevgeni Onegin (2003, YKY).

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir