Niccolò Machiavelli: Hükümdarlıkların gücü nasıl ölçülmelidir?
1. Bu hükümdarlıkların özelliklerini incelerken bir başka konuya da bakmak gerek. Bir başka deyişle, çok büyük bir devlete sahip bir hükümdar gereksinim duyduğunda kendi başına ayakta durabilir mi, yoksa kendini savunmak için hep başkalarından mı yardım almak zorundadır? Şimdi ben konuyu daha iyi irdeleyebilmek için ya insan ya da parasal güçlerine dayalı olarak karşılarına kim çıkarsa çıksın baş edebilecek bir ordu oluşturup tek başlarına ayakta kalabilenleri nasıl değerlendiriyorsam, yardım almadan düşmana karşı duramayacakları için başkalarının desteğine gereksinim duyan ve düşmanı göğüslemek yerine kentin surlarının arkasına saklanarak salt kentini savunanları öyle değerlendirdiğimi söylüyorum. Birincilerden söz ettik, ama ilerde ne yapmaları gerektiğini söyleyeceğiz. İkinciler için söyleyecek fazla bir şey yok. Bir tek, yaşadıkları kentleri güçlendirerek korumasını bilmeleri yönünde bu hükümdarları uyarmak ve kentin dışında kalan bölgelerle ilgilenmelerine gerek olmadığını kendilerine anımsatmak istiyorum. Kentini sağlama alır, sonra eğer dediğim gibi ve ileride söyleyeceğim gibi, halkını da yanına alırsa, öteki devletler saldırmadan önce bir kere değil, iki kere düşünürler. Çünkü insanlar zorlukların olduğu yerlere saldırmaya karşıdırlar ve herkes sapasağlam surlarla çevrili ve halkı tarafından sevilen bir hükümdarın ülkesine saldırmanın kolay olmayacağını bilir.
2. Alman kentleri çok özgürce yaşarlar. Az toprakları vardır ve imparatorlarına, özgürlüklerine zarar vermeyecek ölçüde saygılıdırlar. Ne ondan ne çevredeki güçlü komşularından korkarlar. Çünkü öyle sıkı bir biçimde donanmışlardır ki oraya saldırmanın güç ve can alıcı olduğunu herkes bilir. Tüm Alman kentleri surlarla ve kocaman hendeklerle çevrilidir ve yeterince topçu gücüne sahiptir. Halk ambarları her zaman bir yıllık yiyecek, içecek ve yakacakla doludur. Ayrıca devlet hazinesini zarara sokmadan bir yıl boyunca halkı besleyebilmek için kentin yaşamını ve canlılığını ayakta tutan ve insanların geçimini sağlamaya yarayan zanaatlar uydurulmuştur. Her zaman savaşa hazır orduları vardır. Gözde askeri eğitimleri güncel tutabilmek için çokça düzenlemeler yapılmıştır.
3. İyi bir biçimde korunmuş bir kente sahip ve halkının nefret etmediği bir hükümdara saldırılamaz. Saldırıldığını varsayalım, saldıran rezil olur. Çünkü bu dünyanın işleri o kadar belirsiz ve sonu gelmez ki bir hükümdarın bir yıl boyunca hiçbir şey yapmadan ordularını bir kuşatma için surların dibinde tutması nerdeyse olanaksızdır. Ya halkın surların dışında malı mülkü varsa, ya düşman onları yakıp yıkarsa, o zaman halkın sabır göstermesini, o uzun kuşatma sürecinden doğan sıkıntıyı çekmesini beklemek ve uğradıkları zarar ziyana karşın hükümdarlarına olan bağlılıklarını sürdüreceklerini düşünmek olanaksızdır, diye kimileri karşı çıkarsa, benim onlara vereceğim yanıt şu olur: Güçlü ve yürekli bir hükümdar, kimi zaman bu yazgısızlığın uzun sürmeyeceğini söyleyip insanlarına umut dağıtarak; kimi zaman düşmanın acımasızlığını anımsatarak, kimi zaman başkaldırma olasılığı olan kişileri ustalıkla zararsız kılarak tüm bu güçlüklerin üstesinden gelecektir. Ayrıca düşman işgal etmek istediği ülkenin topraklarına geldiğinde, savunmadaki insanların heyecanı ve savunma arzuları doruğa ulaşmışken, doğal olanı yaparak, her tarafı yakıp yıkar, çünkü o anda kuşatma altındaki insanların aklı ve fikri tümüyle ülkelerinin kale içini savunmaya yöneliktir. Bu aşamada ülkesini savunan hükümdarın şundan kuşkusu olmamalıdır: Birkaç gün sonra, ne kadar çok heyecan düşer, insanların zarar ve ziyana uğramış oldukları ve çaresiz kaldıkları kesinlik kazanır, ayrıca büyük ölçüde çaresizlik yaşanırsa, o zaman malı mülkü hükümdarı savunmak için yakılıp yıkılan halk, hükümdarın, bu zarar ziyandan ötürü kendilerine karşı bir yükümlülüğü olduğu düşüncesinden kalkarak onun etrafında o kadar çok sıkı bir bağlaşık güç oluşturur. İnsanın doğasında vardır. Gördüğü iyiliğin karşılığı için kendisini ne kadar yükümlü duyumsarsa, yaptığı iyiliğin karşılığında da o kadar beklenti içine girer. Bu nedenle tüm söylediklerimiz göz önünde tutulduğunda sağduyulu bir hükümdarın yiyecek, içecek ve savunma sıkıntısı yoksa, kuşatma süresince halkının içine su serpmesinin zor olmayacağını söyleyebiliriz.
NICCOLÒ MACHIAVELLI,
HÜKÜMDAR
İTALYANCA ASLINDAN ÇEVİREN:
NECDET ADABAĞ
TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI