Kategori: Romanlar

Kayıp Söz – Oya Baydar “Bir söz arıyordum, bir ses duydum. Bir çığlığın peşine takılıp uzaklara gittim.”

Oya Baydar, “Kayıp Söz”de, şiddetten kaçarak kurtulmaya çalışanların, bu çabalarının başarılı olmasının olanaksızlığına işaret ediyor “Bir söz arıyordum, bir ses duydum. Bir çığlığın peşine takılıp uzaklara gittim. Duyduğum sesin, şiddetten doğan acının sesi olduğunu bilmiyordum, öğrendim. Söyleyecek bir sözüm var artık.” Savaş ve şiddetin dört bir yanımızı sardığı bir dönem

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nadja – Andre Breton “Güzellik ya çırpınmalı olacaktır ya da hiç olmayacaktır…”

André Breton, 1928’de yayımlanan gerçeküstücü romanı ‘Nadja’ ile 20. yüzyılın en tutkulu ve ‘çırpınmalı’ arayışlarından birini başlatır. *Nadja’ her şeyden önce sadece sürrealizmin ve André Breton’un değil, 20. yüzyıın başyapıtlarından biri. Bunu söylememizdeki en büyük etken ise, sürrealist hareketin ve yapıtın artık elli yıldır akademilerin önemli bir konusu olmasına, yani

OKUMAK İÇİN TIKLA

Çılgın Aşk – Andre Breton ‘Dilerim çılgınca sevilesiniz!’

*“Bireysel varoşlun anlamsızlığından evrensel uyuma giden yol tefekküre dayalı, yalnızlığın yolu değildir. Aşk;  özgürlük ve kolektivizme giden yolun ilk adımlarındandır. Yeniklerin, sanatçıların, devrimcilerin, delilerin çılgın aşkı, yaşadığımız sefil dünyaya karşı ilk başkaldırma girişimidir.” Cezayir’deki Fransız sömürgeciliğine karşı ”121’in Manifestosu”nu yazanlardan biri olan Andre Breton’un 1937 yılında yayımladığı Çılgın Aşk (L`Amour

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gümüş Güvercin – Andrey Belıy ‘Doğu-Batı ikilemini sorgulayan bir roman’

Doğu-Batı konusunu, ‘aydın’ olma durumunu roman kahramanı üzerinden sorgulayan, oradan ‘aydın’lara bakan Andrey Belıy, bir anlamda yaşamın gerçek çelişkilerinin arayışını sergilemiş Gümüş Güvercin’de. Kitap, bu yönüyle, yaşadığımız çağa da denk düşen ezeli bir sorunsala parmak basmış. Gümüş Güvercin, Batı ve Doğu gibi iki temel olgu üzerinde gidip geliyor. Dolayısıyla kitap,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yılın Yazarı – Petros Tatsopoulos

Yunanistan edebiyatında 80 Kuşağı?nın en tanınmış temsilcilerinden Petros Tatsopoulos, Yılın Yazarı romanında Yunanistan edebiyatını tartışıyor. Aslında konu ettiği edebiyat değil, edebiyat kurumu; edebi alana yön veren kişiler, kurumlar, siyaset ve gelenek… Böyle bir romanın okuyucuya çekici gelmeyeceğinin farkındalığıyla mizahi bir anlatımı tercih etmiş. Yılın Yazarı, Yunanistan edebiyat kumpanyasının sergilediği bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dilek Şurubu – Michael Ende. ‘Kötülüğe karşı iyiliğin galip geldiği bir roman.’

Michael Ende ‘Dilek Şurubu’yla, iyiliğin kötülüğe galip geldiği, belki de dünyanın en vazgeçilmez öyküsünü tekrar anlatıyor. Öykünün sonu gün gibi ortada ama Ende’nin büyüleyici dünyası ‘Dilek Şurubu’nu bir dikişte içiriyor. Böylelikle Michael Ende, bir kez daha hayallerin iyileştirici özelliğini ortaya koyuyor. Dünyanın geleceği bir kedi ve karganın pençelerindeydi. En azından

OKUMAK İÇİN TIKLA

Momo – Michael Ende “Haydi, kendi elinizle teslim ettiğiniz zamanınızı almanın tam sırası!”

Michael Ende’nin sade üslubuyla kolaylıkla okunan, yaklaşık otuz dile çevrilen bir kitap Momo. Türüne ister roman ister masal ister bir felsefe kitabı deyin insanın içine işliyor. Kitap bizi zaman kavramı üzerinde düşündürürken bir yandan da bir çocuk saflığıyla kaybettiğimiz değerleri hatırlatıyor. Momo adlı küçük kızın gelmesiyle insanlar birbirlerini dinlemediklerini bütün

OKUMAK İÇİN TIKLA

Çirkef Dünyanın “Cici” Yalancı Tanıkları Ve Yanlış Zamanlı Bir Roman – Canan Koçak

Ülkemizin geçmişi, Dünya ve Türkiye tarihine damga vurmuş olaylarla dolu, fakat nedense halkımız toplumsal hafıza konusunda hep balık kıvamında kalmaya devam ediyor. Düşünmek, yorumlamak ve yeni dersler çıkarmak yerine, tercih edilen genelde unutmak yada unutmaya çalışmak oluyor. Kuşkusuz geçmişin tozlu sayfalarına baktığımızda, askeri darbelerle dolu tarihimizin en hareketli anlarını 70?li

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi – Peter Handke. “Dille dünya arasındaki ‘boş’luğun romanı”

‘Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi’, Time’ın ‘Beckett’den beri çağdaş yazının en büyük adı’ diye nitelendirdiği Handke’nin en önemli yapıtlarından biridir. Bir tek sözcükle tanımlamak gerekirse, dille dünya arasındaki ‘boş’luğun romanıdır. Metin, Batı toplumlarında yaşayan ‘uygar’ insanların ilişkinin (=ilişkisizliğinin) yarattığı ‘boş’luğun ‘özgürleştirici’ ve ‘öldürücü’ boyutları üzerine kuruludur. Romanı edebiyat estetiği açısından farklı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Fay Hatları (Lignes de faille) – Nancy Huston. Çocukların gözünden çağımızın karanlık noktaları…

Yeryüzündeki değil ama tarihin içindeki fay hatları sizi nereye götürür? Bugünün dünyasında olup bitenlerin kökleri nereye uzanır? Bugünden geriye doğru fay hattının kırılma noktalarında dura dura bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız? Ama gerçekten hazır mısınız? Çünkü karşılaşacaklarınız insanlık adına şu soruyu sormanıza neden olacak: Biz ne yaptık! Nancy Huston?ın son

OKUMAK İÇİN TIKLA

Herkes kendi kişisel komasında ?Günce?sini yazar? Canan Koçak

İlham için hastalık, yara ve delilik mi lazım? İnsanların sevdikleri şeyi yapabilme riskini göze alabilmeleri için gerçekten acı çekmeleri mi gerek? Frida Kahlo, El Greco, Michelangelo, Robert Schumann, Bernini gibi sanatçıları yaratıcı kılan özellikleri başlarına gelen korkunç hastalıklar yada kaybettikleri sağlıkları olabilir mi? Maura Kincaid kimdir? Stendhal Sendromu nedir? Soru

OKUMAK İÇİN TIKLA

Şeytanın Çalgıları (İnstruments des tenebres) – Nancy Huston

Nancy Huston, ‘Şeytanın Çalgıları’ adlı romanında, okurlarını zaman zaman tanıdığı, zaman zaman da yabancı olduğu farklı dünyalara götürüyor. Adını İspanyolcada ‘hiçlik’ anlamına gelen Nada olarak değiştiren Nadia, yaşamı boyunca toplumun değerlerini ön planda tutmayan ilişkilere girmiş, kendini bir şekilde ‘hiçlik’le bütünleştirmiş. Alkolik bir babaya ve ünlü bir müzisyen olmak üzereyken

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ağır Ölüm – Nancy Huston

Yaygın kanı; yapılanların hesabının verileceği zamanın daha sonra olduğudur. Yaşamın şöyle ya da böyle tükenişinin hemen ardından. Oysa yaşarken kirlenmemek mümkün mü! Hiç hata yapmaksızın, hiçbir günaha bulaşmaksızın, suç işlemeksizin geçip gidivermek… Kendisiyle hiç hesaplaşmayan var mıdır, herhangi manasız bir gerekçeyle bile olsa… Nancy Huston, Can Yayınları’ndan çıkan yapıtı ‘Ağır

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dövüş Kulübü (Fight Club) – Chuck Palahniuk “Sahip olmak istediklerin gün gelir sana sahip olur.”

‘Dövüş Kulübü’nü (Fight Club) yüzü morarmış halde gittiği işyerinde kimsenin kendisine aldırmamasından ilham alıp yazan Chuck Palahniuk, bu romanında ‘tüketim kültürüne, hırs ve üstünlük duygusuna, güzellik idealine ve iş dünyasına’ zehir zemberek bir eleştiri yöneltiyor. ?Biz televizyon izleyerek, milyonerler, sinema tanrıları, rock yıldızları olacağımıza inanarak büyüdük ama olmayacağız… Hepimiz heba

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hep Anladıkları Sandıkları Şeyi Ancak Şimdi Anlıyorlardı: Yoksuldu Onlar ? Canan Koçak

Savaşın şehirlerle birlikte, neleri yok ettiğine yüzyıllardır tanıklık ediyoruz. İnsanın ?keşke yıkılan sadece binalar olsa? diyesi geliyor çoğu zaman. Bazı yıkıntıların tamiri kolaydır, ama insanların iç dünyalarının yıkımı öyle kolayca tamir edilemeyecek türdendir. Ölümle tanışmak, eşinin, arkadaşının, çocuğunun ve tanıdığın onlarca insanın bir hiç uğruna kaybolup gittiğine şahitlik etmek, insan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Türkü Söylüyor Otlar / Doris Lessing – Fazilet Karahallı Avcu

? Dosdoğru çalılara doğru yürürken düşünüyordu. ?Şimdi onunla burun buruna geleceğim ve her şey bitecek’ ? SIR DOLU BİR CİNAYET Dün sabah, Ngesili çiftçi Richard Turner?in eşi Mary Turner, çiftlik evinin ön verandasında ölü bulunmuştur. Evde ayak işlerine bakan genç tutuklanarak, cinayeti işlediğini itiraf etmiştir. Cinayetin nedeni anlaşılamamıştır. Uşağın, değerli

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ademoğlu Nerdeydin? – Heinrich Böll

Heinrich Böll, Ademoğlu Nerdeydin? (Wo warst du, Adam?) adlı kitabında, bizi insanoğlunun karşılaşabileceği en büyük acıyla yüz yüze bırakıyor. Savaşın acımasızlığı altında ezilen, yitip giden genç insanlar, küçücük umut kırıntılarına tutunanlar, onca olumsuzluğun içinde yeşeren küçük sevdalar ve ölüm, hep ölüm. ”Mermiler vınlayarak kıl payı farkla yanından, üzerinden geçiyordu. Arkasında

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gel Bize, Işık Ol, Ateş Ol, Hayat Ol Hürriyet! – Canan Koçak

Fakirsen, açsan, kirliysen, üşümüşsen hürriyetin ne anlamı var? Kölelik yapmak, kuşkusuz hepimizin tanık olduğunu düşündüğümüz hatta birebir yaşadığımız, pek de yabancısı olmadığımız bir durum. Geçmişten günümüze ismiyle birlikte, içeriğinin de şekil değiştirdiği düşünülürse, çoğumuzun fark etmediği bir durum aynı zamanda. Eğer herkes her şeyin böyle olduğuna ve olması gerektiğine inanıyorsa

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gurbet Kuşları – Orhan Kemal

Orhan Kemal 1962 yılında yayımladığı ‘Gurbet Kuşları’ adlı romanında, 1960?lı yıllarda almaya başladığı göçle birlikte gecekondulaşmanın ilk filizlerinin atıldığı İstanbul?un, dönemin politik ortamının, bu ortamın yarattığı toplumsal yapının ve kimliklerinin panoramasını yansıtır. 1950’li ve 6O’lı yıllarda göçler ve inşaatlarla çehresi hızla değişmekte olan İstanbul Gurbet Kuşları’nın acımasız toprağıdır. Ekmek kavgası

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ve ipek bir halıya benzeyen toprak / Bu cehennem, bu cennet bizim!..* ? Canan Koçak

Eski bir Ermeni mahallesinde oturdum bir zamanlar. Ordu?nun, diğer adıyla Kotyora?nın, Zaferi Milli mahallesiydi burası. Boztepe?nin eteklerinden aşağı, azgın bir selden kaçarcasına yuvarlanmış gibi görünen, çoğu müstakil, en çok üç katlı evlerden oluşan bu mahalle, şehirde sayıları toplasan beşi bulmayan, Ermeni ailelerden, sadece birine ev sahipliği yapıyordu. Yaklaşık 60 yaşlarında

OKUMAK İÇİN TIKLA