‘Emekçi Kadınlar Günü’müz kutlu olsun!

Dünya Emekçi Kadınlar Günü, 1857 tarihindeki New York’lu dokuma işçisi kadınların grevine dayanıyor ve yüzyılın başından beri dünya emekçi kadınlarının ortak mücadele günü olarak kutlanıyor. Kapitalizm, pek çok başlıkta olduğu gibi 8 Mart’ı da emekçi karakterinden sıyırarak içi boşaltılmış ve klişe söylemlerle geçiştirilen bir “Kadınlar günü”ne indirgeme girişimlerinde bulunuyor.
8 Mart; kadınların eline tutuşturulacak kırmızı güllerden ibaret olan, içeriği boşaltılmış bir “Kadınlar Günü” değildir.
8 Mart; yaşamın her alanında eşitsizliğe ve ayrımcılığa uğrayan, iki kat daha fazla ezilen, hakları daha fazla gasp edilen ve ek sömürülere maruz kalan 1857’de olduğu gibi bu gün de emekçi kardeşleri ile omuz omuza mücadele eden emekçi kadınların günüdür.

8 Mart 1857 tarihi, New York’lu kadın dokuma işçilerinin kitlesel biçimde greve gittikleri gündür.
New York’lu kadın işçiler, işgününün süresine karşı çıkıyorlardı. Normal bir işgünü 12 ile 14 saat arasında değişiyordu. İstemleri, 8 saatlik işgünü ve kendilerine seçimlerde oy hakkı tanınmasıydı.
Greve 40.000’nin üstünde kadın işçi katılmıştır. Ancak bu grev Amerikan yönetimi tarafından kanlı bir biçimde bastırılmış ve olaylarda 129 kadın dokuma işçisi katledilmiştir. Böylece kadın işçilerin bu en temel istekleri kanla boğulmaya çalışılmıştır. Kadın emekçilerin bu direnişi, aynı zamanda sömürüye, baskıya, zulme, haksızlığa, eşitsizliğe karşı bir başkaldırıdır.

Dünya Emekçi Kadınlar Gününüz kutlu olsun!

KADINLARIMIZIN YÜZLERİ
(…)
Kadınlarımızın yüzü acılarımızın kitabıdır
acılarımız, ayıplarımız ve döktüğümüz kan
karasabanlar gibi çizer kadınların yüzünü.

Ve sevinçlerimiz vurur gözlerine kadınların
göllerde ışıyan seher vakıtları gibi.

Hayallerimiz yüzlerindedir sevdiğimiz kadınların,
görelim görmeyelim karşımızda dururlar
gerçeğimize en yakın ve en uzak.

Nazım Hikmet / 1962

KADINLARIMIZ
Toprak öyle bitip tükenmez, /dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişemeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle
Ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık kısacıktılar
ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan
toprak,
toprak,
ve topraktı.
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
oyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru.
Nazım Hikmet

KADIN
Kimi der ki kadın
Uzun kış gecelerinde
Yatmak içindir.
Kimi der ki kadın yeşil bir

Harman yerinde dokuz zilli
Köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir.
Boynumda taşıdığım
vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal
O benim kollarım bacaklarım.
Yavrum, anam, karım, kız kardeşim

Hayat arkadaşımdır…

Nazım Hikmet