Etiket: Halil Türkden

Cemal Süreya; Dostoyevski’yi okudum, ondan sonra hiç huzur kalmadı bende.

Bazı yitip gidenleri ölüm ve doğum günlerinde olduğu kadar, bıraktığı sözcüklerin ağırlığı, vicdanı ve coşkusuyla nefes aldığımız günlerde de anmak gerekir. Uzattığı ipi sımsıkı tutmak, sarılmak. Size böyle bir söz insanını anlatmak istiyorum. “Şiirin anayasaya aykırı olduğunu, alışkanlıklara karşı bir yaylım ateşi olduğunu,” söyleyen bir adamı… Cemalettin Seber, sonradan herkesin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Miras kalan suskunluğun poetikası

Tüh ve ah… Ağrıyı, pişmanlığı, perişanlığı en iyi anlatan iki ünlem… İlk buluşması bundan beş yıl önce olan ‘Yüzünde Bir Yer’, her sözcüğün değerini bilen bir yazarın, Sema Kaygusuz’un kaleminden bir kitap. İşte bu iki ünlem kitabın bölümleri aynı zamanda. Yazar da can havliyle ağızdan çıkan bu ünlem ifadelerinin hakkını

OKUMAK İÇİN TIKLA

Edebiyatı kim öldürdü?

Dubravka Ugresic, kitap fuarlarında kitaptan ziyade ‘genç yazar eti’ seçildiğini, fuarların edebiyatla alakası kalmadığını, kitabın giderek metalaştığını ve edebiyatın bu acımasız liberal kapitalist düzene terkedildiğini tartışıyor. Eğer Thomas Mann bugün yazmış olsaydı ABD’de kitabını basacak bir yayınevi bulamazdı; ona kitaplarının yeterince seksi olmadığı söylenirdi.” Bu sözler zihnen ve vicdanen Avrupalılaşmamış,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sosyalizmin Osmanlıcası – Halil Türkden

Paul Dumont?un ?Osmanlı İmparatorluğu’nda Yaşamak: Toplumsallık Biçimleri ve Cemaatlerarası İlişkiler? başlıklı çalışması Osmanlı İmparatorluğu?nda toplumsallaşmanın nerede, nasıl ve kimlerle gerçekleştiğini; bu toplumsallaşma çerçevesinde nelerin konuşulduğunu; Osmanlı?daki yaşamın Batı?dan ve Batı merkezli milliyetçilik akımlarından nasıl etkilendiğini; Doğu Anadolu?da Ermeni çocuklarının hangi oyunları oynadığını; Fransızların ve Rumların belli şehirlerde hangi dili konuştuğunu;

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bir Yeniçerinin Hatıraları – Konstantin Mihailoviç

Sırp Konstantin Mihailoviç İstanbul’un fethinden iki yıl sonra, 1455 yılında, Niş yakınlarındaki köyünden Türkler tarafından alınıp başkente götürülür. Yirmi yaşındaki Mihailoviç kısa süreli bir eğitimden sonra Yeniçeri Ocağı’na kaydedilir ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkan topraklarından, Ege kıyılarına ve Tuna’ya uzanan fetihlerine, başarısızlığa uğrayan Belgrad Kuşatması’na, 1458 Mora, 1461 Sinop ve 1462’de

OKUMAK İÇİN TIKLA