Etiket: Ölüm

Erebus ve Nyx’in Birliği ile Yeraltı Dünyasının Karanlık Yüzü

Evrensel Başlangıçta Karanlık ve Gece Erebus ve Nyx, Yunan mitolojisinde kaosun ilk çocukları olarak ortaya çıkar. Erebus, karanlığın kişileşmiş hali, Nyx ise geceyi temsil eder. Birlikte, evrenin ilk düzeninde temel bir rol oynarlar. Bu evlilik, kozmik bir dengeyi simgeler; karanlık ve gece, varoluşun başlangıcındaki boşluğu dolduran ilksel güçlerdir. Erebus’un soyut

OKUMAK İÇİN TIKLA

Savaşın Anlamsızlığına Karşı Paul Bäumer’in İsyanı

İnsanlığın Yitirilişi Erich Maria Remarque’ın Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok adlı eserinde, Paul Bäumer’in savaşın anlamsızlığına isyanı, bireyin insanlığını yitirme sürecinde kristalleşir. Paul, genç bir Alman askeri olarak, Birinci Dünya Savaşı’nın siperlerinde hem fiziksel hem de manevi bir mücadele içindedir. Achilles arketipi, onun kahramanca bir figür olarak başlayıp savaşın

OKUMAK İÇİN TIKLA

Görsel Temsilin Sınırlarında: Brakhage ve Lanzmann’ın Radikal Seçimleri

Stan Brakhage’in The Act of Seeing with One’s Own Eyes ve Claude Lanzmann’ın Shoah filmleri, görme eyleminin etik boyutlarını ve şiddetin temsilini ele alış biçimleriyle sinema tarihinde derin izler bırakmıştır. Her iki yönetmen, insanlık deneyiminin en karanlık yönlerini, yani ölümü ve soykırımı, radikal estetik ve etik yaklaşımlarla ele alır. Brakhage,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Burdur Hortlak Mezarı ve Toplumsal İnançların Yansımaları

Burdur’daki “hortlak” mezarı, Türk halk kültüründe derin kökleri olan batıl inançların bir yansıması olarak dikkat çeker. Bu mezar, halk arasında ölünün mezardan çıkarak yaşayanları rahatsız edeceğine dair inançları somutlaştırır. Hortlak kavramı, Türk kültüründe ölüm ve ötesine dair korkuların, toplumsal normların ve ahlaki değerlerin bir dışavurumu olarak ele alınabilir. Bu metin,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ölüler Diyarına Geçişin Simgeleri: Charon, Mısır Mitolojisindeki Kayıkçı ve Gılgamış Destanındaki Kayıkçı

Ölüler Diyarına Yolculuğun Evrensel Anlamı Ölüler diyarına geçiş, antik toplumlarda evrensel bir tema olarak öne çıkar. Charon, Yunan mitolojisinde Styx ve Acheron nehirleri üzerinde ruhları taşıyan kayıkçıdır. Mısır mitolojisinde, Ölüler Kitabı’nda ve ilgili metinlerde, ruhların Duat’a ulaşması için bir kayıkçı figürü sıkça betimlenir. Gılgamış Destanı’nda ise Utnapiştim’e ulaşmak için Urşanabi

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yeraltı Yolculuğunun Anlam Arayışı: Mitolojide Ölüm ve Bilgelik

Mitolojiler, insanlığın evrensel sorularına yanıt arayan anlatılar olarak, kahramanların yeraltı dünyasına yolculuklarını ölüm ve bilgelik arasındaki ilişkiyi keşfetmek için güçlü bir araç olarak kullanır. Bu yolculuklar, farklı kültürlerdeki mitlerde ölümün kaçınılmazlığı, yaşamın kırılganlığı ve bilginin bedeli gibi temaları işler. Antik Yunan’dan Mezopotamya’ya, Nordik mitlerden Mısır inanışlarına kadar, yeraltı dünyası hem

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ölüme ve Aşka Dair Çatışmalar: Abdülhak Hâmid’in Makber ve Tevfik Fikret’in Sis Üzerinden Freud’un Eros ve Thanatos Kavramları

Bu metin, Abdülhak Hâmid Tarhan’ın Makber şiirinde işlenen ölüm ve aşk temalarını Freud’un Eros ve Thanatos kavramları üzerinden analiz ederken, bu temaların Tevfik Fikret’in Sis şiirindeki karamsarlıkla karşılaştırıldığında ortaya çıkan felsefi farklılıkları derinlemesine incelemektedir. Metin, her iki eserin insan varoluşuna dair sunduğu bakış açılarını, bireyin iç dünyası, toplumsal bağlam ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

KOLOMB ÖNCESİ AMERİKA’DA AŞK-ÖLÜM RİTÜELİ

Kuzey Amerika’nın öldürülen ve insana yiyecek olmak üzere ekilen kutsal varlık mitologemiyie ilgili en tanınmış örneği Büyük Göller yöresinin Ojibwaylarına aittir. 1820’lerde genç ABD hükümetinin memuru Henry Rowe Schoolcraft (1793-1864) tarafından kaydedilmiş ve Longfellow’un Hiawatha Şarkısı’na esin ve kaynak olmuştur. Schoolcraft’ın karısı hıristiyanlığı kabul etmiş bir kızılderiliydi ve karısının bazı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Theodor Adorno: Ölümü anlamlandıran düşünceler, totolojik düşünceler kadar beyhudedir.

Ölüm metafiziğinin yozlaşıp ya kahramanca ölüm reklamlarına ya da insanın önünde sonunda öleceği gerçeğinin salt tekrarından ibaret basmakalıp söze dönüşmüş olmasının, bu ideolojik keşmekeşin nedeni, insan bilincinin ölüm deneyimine göğüs germe, hatta ölümü kabul etme konusundaki zayıflığını günümüze kadar sürdürmesidir büyük ihtimalle. Nesnelerle açık ve özgür bir ilişki kuran kimsenin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Schopenhauer: İnsanların çoğu öldüğü zaman herhangi bir şey kaybetmiyor

İnsanların çoğunun hayatı öylesine sefil, öylesine önemsizdir ki, öldükleri zaman herhangi bir şey kaybettikleri söylenemez. Bu çeşit kimselerde, değerli bir nitelik taşıyan biricik yan,yani insanlığın genel özellikleri ise, onlar ölseler bile, öteki insanlarda var olmaya devam eder. Devamlılık, bireylerin değil, insanlığın bir özelliğidir. İnsana sonsuz bir hayat verilmiş olsaydı, durmadan yaşayacağı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Carl Gustav Jung: Ölüm Hakkında | Video Türkçe Altyazılı

BBC tarafından hazırlanan Face To Face (http://www.imdb.com/title/tt0260614/) adlı belgeselin, 22 Ekim 1959 yılında Carl Gustav Jung ile olan bölümünden bir kesit. Ölümün doğum kadar önemli olduğunu belirten Jung, ölümün bir son olup olmadığını ve bir insanın nasıl yaşaması gerektiği üzerine görüşlerini açıklıyor. Çeviri: Ümid Gurbanov Twitter: http://twitter.com/umidgurbanov Blog: http://birnevidipnot.blogspot.com Facebook:

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yaşam ve Ölüm Korkusu – Otto Rank

Her insan, bağımlılık ve bağımsızlık ya da boyun eğme ve kendine yön verme eğilimlerinin yarattığı çatışma ile dünyaya gelir. Doğum, birbiriyle çatışma durumunda olan bu eğilimleri de simgeler. Çünkü doğum olayı insanın, bir diğer kişiye tümden bağımlı ve çaba gerektirmeyen bir durumda, ayrı bir varlık olmayı ve kendi eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmeyi gerektiren bir yaşama geçişini temsil

OKUMAK İÇİN TIKLA

“İnsan, yaşam ve ölüm içgüdüleri arasında bir çatışma mı?” Ölüm üzerine spekülatif düşünceler 2

Ölüm düşüncesini incelerken Freud’un görüşlerine değinmemek şüphesiz çok büyük bir eksiklik olur. Freud ‘un bu konudaki görüşleri spekülatif olmakla, bilimsel olmamakla en çok eleştirildiği görüşlerdir. Aynı zamanda “tarihi ileriye yönelik olarak yorumlamak” yanlısı yazarlarca eleştirilen görüşlerdir. Kısacası bu görüşler içinde “devrimci Freud”a rastlamak güçtür. Benim kanımca Freud, yapıtı bir bütün

OKUMAK İÇİN TIKLA